29.07.2021 - 10:00 | Son Güncellenme:
Alerjinin pek çok farklı belirtisi var. Özellikle bebekler ve küçük çocuklar şikayetlerini dile getiremediği için anne babaların dikkatli bir gözlemci olmaları gerekiyor.
Bebeklik döneminde maruz kalınan alerjenlerin; zamanlaması ve miktarının yanı sıra erken dönemde mikrobiyal çevredeki değişiklikler ile beraber D vitamini eksikliği gibi etmenler alerjinin artış nedenleri arasında yer alıyor.
Besin alerjisi, alınan gıdalara karşı vücutta meydana gelen tepkimelerin genel adıdır. Bu alerji türü son 10 yılda iki kat daha çok görülmeye başladı.
En sık görülen 8 besin alerjisini; inek sütü, yumurta, yer fıstığı, ağaçta yetişen kuru yemişler, buğday, soya, kabuklu deniz ürünleri ve balık olarak gruplamak mümkün. Bu alerjenler, ülkemizde sayısı 6,5 milyonu bulan 0-4 yaş grubundaki çocukların 350 binini etkiliyor. Bebeklerin yüzde 6’sında, çocukların yüzde 4’ünde görülen bu alerji türü, ergenlikte yüzde 2 oranına, yetişkinlikte ise yüzde 1’e düşüyor.
Besin alerjisi sıklıkla cilt, mide-bağırsak ve solunum sisteminde meydana gelen bulgularla kendini gösteriyor. Kaşıntı, kızarıklık, ürtiker (kurdeşen), egzama, dudaklarda ve göz çevresinde şişlik gibi belirtiler alerjik bünyeye sahip bebek ve çocukların yüzde 50-60’ında görülüyor.
Yine aynı oranda görülen mide ve bağırsak sisteminde de kanlı dışkılama, dışkıda mukus, bulantı, kusma, karın ağrısı, kolik, kabızlık ve ishal gibi bulgular görülüyor. Solunum sistemindeki belirtilere ise daha az rastlanıyor.
Hastaların yüzde 20-30’unda burun akıntısı, kaşıntısı, hapşırma, boğazda kaşıntı hissi, sesin kabalaşması, yutma güçlüğü, öksürük, hışıltı ve nefes darlığı izleniyor. Ancak tüm bunların ötesinde anaflaksi (şok tablosu) durumunda tansiyon düşüklüğü, bayılma, çarpıntı, solukluk, baş ağrısı ve bilinç bulanıklığı yaşanıyor.
4 yaşından küçük çocuklarda besini reddetme, yutma güçlüğü, sebepsiz ağlama, uyku bozukluğu, karın ağrısı, kusma, iştah azalması ve kabızlık gibi şikayetlerin de gözden kaçırılmaması gerekiyor.
Besin alerjisi, çok önemli sağlık sorunlarına yol açabileceğinden ciddiye alınması gerekiyor. Erken tanı ile alerjiye neden olan besinlere yönelik önlemlerle ciltte, mide-bağırsak ve solunum sistemindeki şikayetler giderilebiliyor.
Bebeklerde kakada kan, mukuslu (sümüklü) kaka, düzelmeyen kusma, nedeni belli olmayan ağlama ve huzursuzluk, ciltte döküntü izleniyorsa mutlaka hekime başvurulmalıdır. Bu bulgular anne sütü alırken bile olabilir. Çünkü besin proteinleri anne sütünden bebeğe geçer. Bu tür bulguları olanlar özellikle şok tablosu yaşayanların doktor kontrolünde olması gerekir.
Besin alerjisinin yaşla birlikte azalması, hatta tamamen ortadan kaybolması mümkün. İnek sütü, yumurta, buğday ve soya alerjilerinin bir kısmı ilk bir yaşta düzelmektedir. 5-10 yaş civarında ise iyileşme oranının yarıyı geçmektedir.
Ancak ergenliğe kadar tolerans gelişimi devam edebilir. Yer fıstığı, ağaçta yetişen kuru yemişlerin vücut tarafından kabul edilmesinde gelişim daha yavaş olur. Bazen de alerji hep devam eder. Aynı şekilde, balık ve kabuklu deniz hayvanlarına karşı alerji de genellikle sürer.
Yapılan çalışmalara göre besin alerjisini önlemek için; ilk bir hafta bebeğe inek sütü içeren formül mama verilmemeli. İyi pişirilmiş yumurta, ek gıdaya geçiş döneminde verilebilir. Ayrıca yer fıstığı alerjisi sıklığı yüksek toplumlarda beslenmeye geçişte yer fıstığı da verilecek gıdalar arasına eklenebilir
Besin alerjisi tedavisi sürecinin temelini, alerjiye neden olan yiyeceğin beslenmeden çıkarılması oluşturuyor. Bebek anne sütü ile besleniyorsa annenin de o yiyeceklerden uzak durması gerekiyor.
Egzama gibi besin alerjisinin neden olduğu bulguların tedavisi de önemlidir. Yine şok riski olan hastalarda adrenalin otoenjektörlerinin (adrenalin kalemleri) taşınması gerekir. Çocuk okula ya da kreşe gidiyorsa, bu kalemlerden oralarda da bulundurulmalı ve hangi durumlarda kullanılması gerektiği konusunda çocuğa ve öğretmenlere bilgi verilmelidir.