02.04.2021 - 10:06 | Son Güncellenme:
Covid-19 salgını dünyanın dört bir yanındaki insanları etkilemeye devam ederken, elbette aile içi iletişimi de ciddi şekilde etkilemiş oldu. Pandemiden önce ebeveynlerin ayrı, çocukların ayrı bir düzeni varken, uzun zaman evde birlikte olmak zorunda kalan aileler ve çocuklar, bu süreçten oldukça olumsuz yönde etkilenmiş oldular. Öncelikle, temel bir psikolojik ihtiyaç olan kontrol etme, pandemi ile birlikte hepimiz için engellenmiş oldu. Bunu şöyle ifade edebilirim, belirsizlik ve öngörü kaybı gibi stres kaynakları da hayatımıza dahil oldu. Rutinlerimiz büyük ölçüde değişti. İnsanların uyku ve yeme saatlerinde farklılıklar oluştu, bu da aile içinde iletişimi azalttı. Ayrıca rutinin bu süreçte bozulmasıyla birlikte uyku problemleri ve yeme bozuklukları gibi diğer bazı psikolojik sorunlar da meydana geldi.
Bununla birlikte en önemli değişikliklerden biri olarak sürekli evde kalmak zorunda kalan çocuklar, uzaktan eğitim alarak okullardaki eğitimlere online şekilde devam etmeleriyle birlikte onlar için önemli olan sosyalleşme, zorlaşmaya başladı. Tabi bu durum, bazı çocukların daha fazla içe kapanmalarına neden oldu hatta aile üyelerinden herkesin evde olması iletişim çatışmalarını beraberinde getirdi. Bununla birlikte ailelerde internet kullanımında artış gördüğümüzü söyleyebilirim. Bu artışın dikkat eksikliği, odaklanma problemi, mutsuzluk, hiçbir şey yapmak istememe, öfke nöbetleri, kişilerin zihninde takıntılı düşünceleri oluşturduğunu gözlemlemekteyiz. Bununla birlikte ebeveyn ve çocuklar arasındaki öfkeyi kontrol etmekte zorlandıklarında kimi zaman küsme (araya duvar örme), kimi zaman aşağılama oluşmuş olduğunu görüyoruz.
Tabii ki tüm aile bireylerinin evde olmak zorunda olduğu bu süreçte, aile içi iletişim her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklara doğru model olmalarını önerebilirim. Huzurlu ve güvenli ev için önce ebeveynlerin aralarındaki iletişimin sağlıklı olması gerektiğini başta belirtmek isterim. Etkili iletişim; aile bireylerinin birbirlerinin düşüncelerini paylaşması, duygularını anlamaya çalışması, birbirleriyle olan paylaşımı, iş birliği ve yardımlaşması demektir. Çocuk aileyi yansıtır, aile içindeki fertlerin kişilik yapısı ve iletişim biçimleri çocuğun kişiliğini şekillendirir.
İletişimin ilk adımı dinlemektir, bu nedenle evde sürekli beraber olmak zorunda kalan bireylere ilk tavsiye edeceğim şey iletişim dilidir. Aynı ev içerisinde uzun süre vakit geçirdiğimiz şu günlerde aile bireylerinin birbirlerini dinlemekle hatta iletişimde bir diğer önemli dil olan etkin dinleme yaparak doğru iletişime başlanılabileceğini söylemek isterim. Çocuğa kendi düşünce ve isteklerini ifade etme şansı tanımak onun bir birey ve güçlü olma arzusunun yerine gelmesinde büyük katkı sağlar. Bu nedenle ebeveynlerin her zamankinden daha fazla dinlediklerini çocuğa göstermelidirler.
Çocuklar ebeveynlerini model alırlar, hatta çocuk genellikle tartışırken anne babasının davranışlarını taklit eder. Çocuğun, anne ile babanın tartışma sırasında kullandığı söz, ses tonu ve tavırlarını örnek aldığını görürüz. Ayrıca, evde haftada bir kısa da olsa ailelerin yapacağı “aile toplantılarının” çok önemli olduğunu, hatta aile içerisinde sınırlar ve kurallar koymak için çok önemli bir zaman dilimi olabileceğini söyleyebilirim. Bu toplantıda üç önemli madde üzerinde durulabilir; birincisi geçen haftayı değerlendirmek, ikincisi kurallar ve sınırlarımız nelerdir?, üçüncüsü gelecek hafta aile saatimizde (Pazar günü gibi herkesin yoğunluğunun az olduğu gün olabilir) ailecek neler yapabileceğimiz konuşulabilir.
Tabii sınırlar ve kurallar koyarken kullandığımız dil de önemlidir. Zaman zaman bu sınırlar ve kurallar oluştururken eleştirmek istediğimizde, iletişim de çokça kullandığımız sihirli sandviç tekniği ile eleştirmenizi öneririm. Sandviç tekniği, karşımızdakine vermek istediğimiz olumsuz mesajı kişiyi rahatsız etmeden söyleme biçimidir. Çocuklara söylemek istediğimiz olumsuz mesajı direk değil de, iki olumlu mesaj arasında verme taktiğidir. Cümlemize önce çocukları överek başlayabilir, sonra onda gördüğümüz ve değiştirmesini istediğimiz olumsuz mesajı verip, en sonda da yine olumlu bir cümleyle eleştirimizi bitirmeyi tavsiye ederim. Böylece çocuklara kendilerini daha iyi hissedebilecekleri ve aileleriyle daha fazla konuşmaya devam edebilecekleri ortam oluşturmuş oluruz.
Yukarda da belirttiğim gibi zorlu bir süreçten geçerken ailece yapılacak aktiviteler, ruh sağlığımızı korumak için çok yararlı olacaktır. Çocuklar genellikle en yakınlarındaki ebeveyni gözlemler ve onların kaygılarını alırlar. Eğer, anne ve baba süreci daha sağlıklı atlatma çabasındaysa, çocuklarda da sağlıklı bakış açısını görürüz, tam tersi durum mevcut olduğunda da kaygılı ebeveynler ve kaygılı çocuklar oluşur. Bir çocuk veya erişkin kişi için “kendini faydalı hissetmek” ya da “bir şeyi başarabilme duygusu” en önemli ruhsal desteklerdir. Bu çocukta sorumluluk alabileceğine karşı güven duygusunu oluşturmuş olur. Bu nedenle aileler çocuklara sorumluluklar vermelilerdir. Çoğu ailenin çocuk büyütürken bir yöntem kullanmadığını görürüz, ancak otoriteye karşı olma, söz dinlememe, eleştirme, hata bulma ergenin genel tutumlarındandır. Bu gibi durumlarda aileden beklentimiz çocuklarla kaliteli ve yeterli iletişim kurarak çocuklara direk değil ama uzaktan denetim uygulamalarını tavsiye ederim. Çünkü genellikle ergenler otoriteye karşıdırlar. Ailedeki herkesin duygu-düşünceleri dinlenilmelidir.
Yine vurgulamak da fayda gördüğüm bir konu, bu dönemde çoğu aile rutinlerini kaybetti, örneğin; uyku saatlerinde ve birlikte yemek yeme alışkanlıklarının kaybolduğunu görüyoruz. Bu durum da iletişimi sağlıklı tutabilmek için birlikte yemek yeme, belirli aktiviteler yapmak ve ev içerisinde iş paylaşımı yapmak önemlidir. Son olarak da düzenli egzersiz depresif duygu durum gelişmesini de engellediğini, uykuya geçişi kolaylaştırdığını söyleyebilirim. Yukarıda da bahsettiğim gibi özellikle içinde bulunduğumuz süreçte aile için zaman yaratmak önemlidir. Aile olarak eğlence ve bağ kurma amaçlı bir şeyler yapmak için biraz zaman ayırmakta fayda vardır. Telefon ve televizyon gibi sizi engelleyecek dijital aletleri bir kenara koyun ve ailece bir şeyler yapın. Hatta gün içerisinde ara ara dijital detokslar yaparak kendinizi dinlendirin. Film geceleri, yemek pişirme, yürüyüş, oyun geceleri ve diğer ortak etkinlikler harika seçeneklerdir.
Seanslarda da eşler arası iletişimi hem çift terapisinde, hem de çocuklar ya da ergenlerle çalışırken her zaman önemseriz Çünkü ebeveynler aileyi temsil eder, çünkü çocuklar ahlaki değerleri ve normları ebeveynden öğrenirler. Yani çocuklar ebeveynlerin aynasıdır. Birçok araştırmaya göre, sağlıklı ve güçlü karakterde olan çocukların yetiştirildiği ortamlar, genellikle sağlıklı iletişimin kurulduğu aile ortamlarıdır. Bunun etkisini biz uzmanlar seanslarda da kolayca görürüz. Tabi önceleri çift olan eşler, çocuklarının doğuşuyla birlikte ebeveynliğe geçerler. Bu da çoğu zaman kolay olmayabilir.
Elbette ara sıra çiftler arasında da iletişimde problemler olması normaldir, ancak bu problemler özellikle böyle zor bir durumdan geçerken yerini çatışmaya ya da kavgaya dönüştüğünde özellikle çocuklarda hiperaktivite, öğrenme güçlüğü, tırnak yeme veya yeme bozukluğu gibi bazı davranış problemlerine neden olur. Aşırı yüksek sesle konuşmak, kontrolsüz öfkelenmeler çocuklarda olduğu kadar ergenlerde de birçok problemi beraberinde getirir. Ayrıca çeşitli kavgalara, çatışmalara şahit olan çocuklarda kaygı problemlerini görüyoruz ve çocuklar sevilmediğini hissederler. Bu da çocuklar da temel güven duygusunu zedeleyeceğinden, özgüven eksikliği yaşamlarına sebep olur.
Koronavirüs salgını nerdeyse yaşantımıza ve rutinlerimize ani değişiklikler getirdi, böylece aileler ve çocuklar için endişeli bir dönem başlamış oldu. Öncelikle ailelerin, çocuklarına güvende olduklarını hissettirmekle başlamalarını tavsiye ederim. Böylelikle ebeveynler çocukların doğru bilgi edinmelerine yardımcı olabilirler.
Pek çok genç, ailesiyle beraber vakit geçirmek istemez, büyüdükçe ve bağımsızlık kazandıkça arkadaşları ve kendisi ile vakit geçirmek isterler, bu durum gelişimsel olarak normaldir. Ergenlik çağındaki çocukla olumlu bir aktivite yapmak için zaman harcamak, sizin bir araya gelmenize yardımcı olabilir ve ailelerin "uzun uzun nasihatler" yapmadan ergenlerin endişelerini dile getirmeleri için bir alan sağlar. Ergenler nasihatlerden kaçınırlar. Ne kadar zorlaştıran bir süreçle ya da engelle karşı karşıya kalsalar da, araştırmalar, ebeveynleriyle daha fazla zaman geçiren gençlerin daha iyi sosyal becerilere ve daha yüksek özgüvene sahip olduğunu gösteriyor. Hatta, 2016 yılında yapılan bir araştırma, ebeveynlerle kaliteli zamanın, gençlerin ödev yapmak veya ders dışı etkinliklere katılmak için harcanan zamandan daha iyi bir öngörü işlevi gördüğünü soyluyor (Hartas, 2016). Bu nedenle şöyle söyleyebilirim, gençlerin eğitimlerine evden devam etmek zorunda kalmalarıyla, evdeki performanslarını ve konsantrasyonlarını daha fazla artırabilmek için sosyalleşme, egzersiz ve eğlence için molalar ve zamanlar oluşturmalarına yardımcı olunabilir. Hatta her 50 dakikalık okul ödevi için 10 dakikalık bir ara vermelerini sağlayabilirsiniz. Ailecek yürüyüşler veya bisiklet gezileri yapabilirsiniz. Çocukları bazı yoga, pilates ve zumba gibi online eğitimler almaya teşvik edebilirsiniz.
Akıl oyunlarının çocukların zihinsel gelişimi üzerinde oldukça başarılı bir role sahip olduğunu biliyoruz, ailece akıl oyunları oynama saati oluşturabilirsiniz. Çocuklarla birlikte farklı kültürlerden değişik yemek hazırlayabilir böylelikle, yemek yaparken eğlenmiş ve birlikte vakit geçirmiş olursunuz. Akranlarla bağ kurmak ergenlerin temel gelişim görevlerinden biri olmasından dolayı, arkadaşlarını görememe ve sosyalleşememe ile ilgili hayal kırıklıklarını anladığınızı çocuklarınıza hissettirmelisiniz. Bu nedenle internet kullanımı kurallarında göstereceğiniz esneklik, okul kapanışlarında kaybedilen sosyalleşme zamanının telafi edilmesine yardımcı olabilir. Son olarak da şunu söyleyebilirim, çocuklara sorumluluk duygusu kazandırmak için bu süreç güzel bir zaman dilimidir. Sorumlulukla özgüven paraleldir, sorumluluklar vererek çocuklarımıza iş yapabilme, fayda sağlayabilme gibi konularda önemli hissettirerek benlik duygusu gelişmesine yardımcı olabilirsiniz.