Hastaların nadir olarak da metastazın kemiği zayıflatmasının yol açtığı omurga kırığıyla hekime başvurduklarına işaret eden Prof. Dr. Seyit Ali Gümüştaş, “Özellikle gecikmiş vakalarda, omurga kemiğindeki kırık nedeniyle ciddi çökmeye bağlı oluşan kemik parçalarının ya da ilerleyen tümörün omurilik basısı durumunda felç gibi ciddi tablolar gelişebiliyor. Omurgadaki kemik metastazına bağlı kırık gelişimi hastanın beklenen yaşam süresini ve günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkileyeceği için erken tanı ve tedavi yaşamsal önem taşıyor. Kırık gelişmeden yapılacak müdahale ameliyat riskini azaltacağı gibi hastanın gündelik yaşama dönüşünü hızlandırıyor ve ek cerrahi gereksinimini azaltıyor” diyor.
Omurga kemiği metastazlı kanserlerin tedavisinde temel amaçlar; ağrıyı azaltmak, kırık gelişimini engellemek ve hastanın fonksiyonu ile yaşam kalitesini iyileştirmek. Kanserin tipi, yaygınlığı, kemik yıkımının boyutu, tümörün radyoterapi ve kemoterapiye yanıtı, hastanın genel durumu ve beklenen yaşam süresi tedaviye karar vermede ana etmenleri oluşturuyor. Radyoterapi yöntemi çoğu omurga kemiği metastazı için ilk tedavi seçeneği oluyor ve ameliyat sonrasında tümörün tekrarlama riskini düşürmek için de rutin olarak uygulanıyor. Cerrahi tedaviye özellikle ve sıklıkla kırık riski ya da varlığında, omurilik veya sinir kökü basısında başvuruluyor. Ayrıca radyoterapiye ve medikal tedaviye rağmen ağrının kontrol altına alınamaması ve tümörün tekrarlaması durumunda da tercih ediliyor. Hastanın ve omurga metastazının durumuna göre kapalı yöntemler uygulanabileceği gibi açık yöntemlere de başvurulabiliyor. Prof. Dr. Seyit Ali Gümüştaş, son yıllarda tıp dünyasında ve teknolojide atılan dev adımlar sayesinde kemik metastazlarının tedavisinde çok önemli yenilikler yaşandığını belirterek, “Omurga kemiği metastazlarının tedavisinde yeni gelişmeler; görüntüleme eşliğinde (tomografi, seyyar röntgen) kapalı uygulanan yakma (radyofrekans ablasyon, mikrodalga ablasyon) ve dondurma (krioablasyon) işlemleridir. Bu yöntemler özellikle radyoterapiye dirençli ya da tekrarlamış (nüks) metastaz varlığında uygulanıyor ve bu hastalarda etkin sonuç alınabilmesi en önemli avantajlarını oluşturuyor. Omurga kemiğindeki tümörün tedavi edilmiş olması hastaların sadece yaşam kalitelerini artırmıyor, ayrıca özellikle tek bir yerde omurga metastazı olan hastalarda beklenen yaşam süresini de uzatıyor. Bu tedavi yöntemlerindeki en kritik nokta ise uygun hasta seçimi ve deneyimli ellerde yapılan titiz uygulamadır’’ diye konuşuyor.
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Seyit Ali Gümüştaş, günümüzde omurga kemiği metastazlarında bu uygulamalardan en sık radyofrekans ablasyon ile yakma yönteminin tercih edildiğini belirterek, “Radyofrekans ablasyon, tümör odağının görüntüleme eşliğinde, yüksek ısıda ve kapalı olarak yakılması işlemidir. Yöntem özellikle genel durumu çok iyi olmayan ve açık cerrahiyi tolere edemeyecek hastalarda yaşamsal önem taşıyor. Düşük riskli ve hızlı sonuç alınabilen etkin yöntem olarak kabul ediliyor” diyor. Seçilmiş hastalarda radyofrekans ablasyon ile tümörü yaktıktan sonra aynı giriş yerinden çimentolama yönteminin de güvenle uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Seyit Ali Gümüştaş, sözlerine şöyle devam ediyor: “Omurga kemiğine metastaz varlığında en sık uygulanan ve lokal anestezi altında gerçekleştirilen kapalı çimentolama (vertebroplasti) yönteminde özellikle ağrıda hızlı ve etkili azalma elde edilebiliyor. Hastaların aynı gün taburcu olabildiği bu yöntemde zayıflayan ve çöken omurga güçlendirilerek daha fazla hasarlanması önleniyor. Böylelikle hasta gündelik yaşamına güvenle geri dönebiliyor.” Radyofekans ablasyon ve vertebroplasti kapalı işlemler olduğu için hastalar bir gün sonra kemoterapi ya da radyoterapi tedavisine başlayabiliyor.