Skolyozun daha çok ergenlik yaşlarında ortaya çıktığını aktaran Prof.Dr. Özdemir, "Erken dönemlerde müdahale edilmediği takdirde hem kozmetik hem de kalp ve solunum sistemi üzerinde telafisi zor hasarlara yol açabilir. Hastanın ve kendisinin vücut şeklini gözlemleyerek bazı belirtileri fark etmesi hastalığın teşhisinde önem arz eder" dedi.
Prof.Dr. Özgür Özdemir, hastalığın genel olarak belirtilerini ise şöyle sıraladı: Omuz seviyeleri arasında eşitsizlik, bel çukurlarındaki asimetri, bel kemiğinde bir tarafın öne çıkıntı yapması, sırtta bir tarafta kemik kabarıklık (kürek kemiğinde tümsek görünümü).
Skolyoz tanısının ayakta çekilen tüm omurgayı içine alan röntgen filmi ve klinik muayenede yukarıda sayılan belirtilerin bir veya birkaçının bulunması ile konulduğunu belirten Prof.Dr. Özdemir, "Skolyoz tanısı konulduğunda sebebe yönelik MR incelemesi gereklidir.
Ayakta çekilen tüm omurganın ön arka ve yan radyografilerinde, eğriliğin başladığı ve sonlandığı omurlar arasındaki açı ölçülür ve bu açının ilerlemesine göre takip edilir. Bu açıya 'cobb açısı' denir. Bu açı 10 dereceden fazla ise skolyoz teşhisi konur" diye konuştu.
50 derecenin üzerindeki eğriliklerde ve takiplerde eğriliğin arttığı hastalarda cerrahi uygulanması gerektiğini kaydeden Prof.Dr. Özdemir, "Diğer durumlarda korse tedavisi ve fizik tedavi yapılmalı. Cerrahi tedavi sırt ve bele yerleştirilen implantlar (vida-çubuk) yardımıyla başarılı bir şekilde yapılabilir" ifadelerini kullandı.