26 Mayıs’ta Yay burcunun 5 derecesinde gerçekleşecek dolunay ve Ay tutulmasının etkilerini daha anlaşılır kılmak adına Ay, dolunay ve Ay tutulması kavramlarına değinelim. Ay, bizi kontrolsüz şekilde sınav alanlarımıza iten, ruhun ve bilinçaltının dürtülerini temsil eder. İç dünyamız, duygularımız ve içgüdülerimiz Ay üzerinden izlenir. Tekamül etmemize yardım eden en değerli bilgilerle dolunay evresinde buluşuruz. Ay tutulmalarında dolunaydan katbekat büyük bir etkileşim (ruhsal uyanış) hedeflenir. Tutulmada paylaşılacak bilginin, yaşanacak deneyimin önem ve özelliğini anlayabilmek için geniş bir hayal gücünüz olmalı.
Tutulmalarda, ‘’işaretli bir zaman gelmiş, yüksek sesli bir alarm devreye girmiş ve durmaksızın çalmaktadır hissi’’ yaygındır. Uyananlar, uyanmayanları da uyandırmaya mecburdur. Başlayıp biten bir süreçten çok, başlayıp devam eden bir sürecin habercisi alan Ay tutulmaları, insanları bu sebeple ürkütür. Göz ardı edilen nokta; tutulmanın nihai hedefinin ilerlemek, gelişmek, büyümek, değişmek ve dönüşmek olduğudur. Büyük bir değişim enerjisi aktive olduğunda, o değişimi gerçekleştirecek güç ve yetenekleriniz de saklandıkları yerden çıkmak zorunda kalmaktadır. Ay tutulmalarında ‘’belli’’ bir bilinç düzeyine ulaşma konusunda bizi yüreklendirecek, destekleyecek, itecek veya çekecek çeşitli kişi ve deneyimlerle karşılaşılır.
Duygularınız ve içgüdüleriniz sizlere yönünüzü buldurmak üzere görevdedir. Aşk, iş, aile, sağlık vb. hangi alanlarda kararlar almak, cevaplar bulmak, ilişkilerinizi gözden geçirmek ve tamamlanmak zorunda hissettiğinize dikkat kesilin. Dikkatinizi çeken alanlarda yolunuzu bulmak için sezgilerinize, gördüğünüz vizyonlara ve rüyalara başvurmalısınız. Ay tutulması, duygusal yüklerinizi hafifletmek adına sonlanması ve tamamlanması gereken konulara yönelmenizi sağlayacaktır. Tutulma hakkında bilinmesi gereken temel konu, kadere yol alınacağıdır. Zamandan bağımsız düşünebilen insan için evrim, yegane kaderdir. Uzun lafın kısası, tutulma bizi evrime mecbur kılar.
26 Mayıs’ta, en derinde, ta içinizde duygusal ve ruhsal bir alarmın çaldığını varsayın. Uyanacaksınız, çünkü yaşadığınızdan daha iyi bir hayatı hak ediyorsunuz (gerçek bir aşk, ilişki, aile hayatı, maddi imkanlar, dostluklar, fiziksel görüntü ve daha sağlıklı bir beden vb.). Unutmayın; yaşama dair her şey, daha iyi hissettirmenize hizmet etmelidir. Üstünde yaşadığınız bu Dünya ise, size mükemmel yaşam koşulları sunmak zorundadır. ‘’Başarabilir miyim, gerçekten hazır mıyım, zamanı geldi mi, gerçekten istediğim bu mu?’’ vb. sayısız iç sorgulama geçirdikten sonra, hazır olduğuna ikna olanlar için değişim başlar. Bundan sonra istediğiniz kişi olmak ve yaşam koşullarını yaratmak için harekete geçebilirsiniz. İşte bu aşama, ‘’Kendini seveni ve affedeni, Tanrı da sever ve affeder.’’ aşamasıdır. Kendinizi yeteri kadar değerli bulmuyorsanız, yüce alemin sizi test edip değerinizi onaylamasına ihtiyaç duyarsınız. Bu ihtiyaç, karşılıksız kalmaz ve hayatınıza çeşitli deneyim ve kişiler doluşmaya başlar.
Diyelim ki alarm çaldı, bilerek ya da bilmeyerek kendinizi onaylamadınız ve sınava talip oldunuz. Dönemin mecburiyetleri ile öz arzunuz (yapabilirlikleriniz, yetenekleriniz) arasında sıkışıp kalmış hissedeceksiniz. Yapmanız gereken, her konuda aşırılıklardan kaçınmak, aldanma ve aldatmalara karşı tetikte olmaktır. Sadece dışarıdan gelecek saldırılardan, çatışmalardan, aldatılma risklerinden bahsetmiyorum. Önce, kendinizi ‘’kendinizden’’ koruyun. İç çatışmalarda da dış dünyayla iletişiminizde de en büyük tuzak, kibirden dolayı gözünün önündekini fark edememek ve ‘’En doğruyu ben bilirim.’’ yanılgısıyla aldatılmaya davet çıkarmak olabilir. Sonuç olarak da kendinizden emin olmadığınız alanlarda, geçmiş anılar, eski dost ve düşmanlar (duygu, kişi, alışkanlık vb.) ya da eski sevgililer yardımıyla çatışma, restleşme, sorgulama sezonunu açarsınız. Denge kurabilirseniz, sağlıklı kararlar alıp doğruyu ve kendi yolunuzu bulabilirsiniz. Unutmayın; yeni düzenin yüksek ideal ve ilkelerini özünüzle uyumlamak zorundasınız.
İnsan, bazen seçimler yapmak zorunda kalır. Peki böyle durumlarda sizin önceliğiniz etiğe uygun davranmak mı yoksa kazanmak mı? İkisinin bir arada olması gerçekten mümkün değil mi? O halde yeni ödeviniz, mümkün olmayanı mümkün hale getirmektir. Hem özünüze hem yüksek ahlaka uyumlu, maddi-manevi huzur veren bir hayat yaratabilirsiniz. 26 Mayıs’ta, bir kitlesel uyanış dönemine daha merhaba diyerek uzun zamandır kullanmadığınız yetenek ve potansiyellerinizi aktive edeceksiniz. Dikkat etmeniz, yani ‘’aklımda’’ demeniz gereken konu, çatışmaya gönüllü olmamak ve çözüm gerektiren konuları ertelememektir; çünkü denge kurmayı becerebilen, ruhunun arzusuna hizmet eden insan, tutulmada büyüyecektir. Gerçek bir mükemmellik reçetesi istiyorsanız, en doğruyu yapma kompleksi geliştirmeden, kibir tuzağına düşmeden ve objektifliğinizi kaybetmeden yeni koşullara uygun planlamalar yapmanızı tavsiye ederim. Doğum haritanızdaki Yay ve İkizler burçlarının bulunduğu evleri inceleyerek, hangi alanlarda çatışma, sürtüşme, restleşme yaşayacağınızı, etik-ahlak sınavları vererek uzlaşma sağlayacağınızı öğrenin.
Merkür retrosu yılda üç, dört kez gerçekleşen döngüsel bir harekettir. Merkür retrosunun diğer gezegen retrolarından daha çok konuşulması ve yazılması, gezegenin doğasıyla, işleviyle yakından ilgilidir. Mitolojide ‘’Tanrılar’ın habercisi’’ olarak tanımlanan Merkür, her tür zihinsel fonksiyon ve iletişimden sorumlu kabul edilir. İletişim, zeka, bilgi toplama, anlama, kavrama, toplanan bilginin tasnif ve paylaşılması vb. başlıklar dile getirildiğinde, Merkür hareketlerinin gündemi neden bu kadar meşgul ettiği de anlaşılabilir. Popüler Merkür, kendini yaratıp yaşatmaktadır.
Merkür retro dönemlerinde, her tür iletişim ve teknoloji problemi, dalgınlık, kendini ifade edememe, empati kuramama, sinirsel hassasiyet, zihinsel odaklanma problemleri vb. gündeme gelebilir. İletişim kurmaya ve kendini ifade etmeye gönülsüzlük olabilir. İçe kapanıp kendini dinlemeye, derin düşüncelere dalmaya yoğun arzu duyulabilir. Bu içe dönüşler neticesinde, derin düşüncelerini ve iç dünyasını yazılı ya da sözlü olarak dile getirme yeteneğini kullanmaya başlayanlar olacaktır. Sinir ve solunum sistemini, duyu organlarını ilgilendiren rahatsızlıklardan sıkça bahsedilir.
Merkür retroda en çok konuşulan, ancak retroyu karşılamakta çözümsel olmayan bilgilere değindiğimize göre esas meseleye dönebiliriz. Her şeyden önce evrendeki her şeyle, her an, temasta olduğunuz için, herhangi bir astrolojik sembolizmin sizi etkilememesi mümkün değildir. Fiziksel göstergeler dikkat çekici olmadığında, ‘’Yaşamımda değişen bir şey olmadı.’’; meselenin aslını bilmediğinizde de ‘’Merkür gerilemesi beni hep olumsuz etkiliyor.’’ diyebilirsiniz. Genel algıyı yenilemek adına, iletişim sorunlarına, geçmiş anılara, geçmişten gelen kişilere ve tekrar edip duran tatsız olaya odaklanmayın, olumsuz beklentilerinizi askıya almayı öğrenin, diyebilirim. Tanrılar’ın habercisi, sınav kağıtlarını teslim etmeden önce bize zaman kazandırmak istiyor. Cevapları gözden geçirmek için Merkür gerilemesi güzel fırsattır.
Bu süreçte merak artar, bilgiye erişimde de bilginin kaynağını araştırma konusunda da seçicilik azalır, her şeyi ‘’hemen’’ öğrenmek ve uygulamak, bildiklerini yaymak, karşısındaki kişileri kendine inandırmak arzusu artar. Aldanma, aldatma, dolandırılma ve bilgi kirliliği sebebiyle yanlış yönlendirilmelere karşı dikkatli olmak gerekebilir. ‘’Aklımda’’ demeniz gereken konu, elbette ‘’Aceleye gerek yok, gerçeklikten kopmayacağım.’’ olmalıdır. Merkür retrosuyla iletişimin teknolojik boyutu da gündeme gelecektir. İletişimin teknolojik yüzü, geleneksel iletişim sorunlarından daha fazla anlaşılmaya muhtaçtır. İletişimin teknolojik boyutunun, sözlü ve yazılı yasalarının, ahlakının oluşmasına ve gelişmesine zihnimizi ehlileştirerek hizmet edebiliriz.
Retro süreci, salgın konusunda yanlış bilgilerin yayılmasına ve çeşitli spekülasyonlar oluşmasına hizmet edebilir. Ehlileşme arzusu duyan bir zihin ise, olumsuz bilgiler yerine bağışıklık, bulaş, tedavi konusunda gerçek ve somut bilgilerin yayılması yönünde ortak bir niyet ve düşüncede birleşerek sorumluluk alabilir. Bu bakış açısı, gerçeklerden kaçmak değil; gerçeği görünür kılmak gayretidir.
Tüm yıkıcı enerjimizi, gelişime hizmet eden bir alana yönlendirmeyi başarabilmemiz gerekiyor. En biricik yeteneğimizin ne olduğuna değil, bu yeteneği kendimizi ve toplumu geliştirmek adına ne şekilde kullanacağımıza odaklanalım. Aşkta kullandığınız iletişim dili; ilişkilerinizin geleceğini, parayla olan ilişkiniz; maddi geleceğinizi, bedeninizle temasta olmanız; sağlıklı yaşamı, özünüzle bağlantınız ise ruhsal geleceğinizi biçimlendirecektir. Kendinizle ve çevrenizle kurduğunuz her doğru iletişim, ruhunuzu tatmin ederek, ilahi olanla bağlarınızı güçlendirecektir.
10 Haziran 2021’ de İkizler burcunun 19 derecesinde yaşanacak Güneş tutulmasını önemli bir dönemin başlangıcı olarak kabul edebiliriz. En özgün fikirlerinizin, hislerinizin, projelerinizin hak ettiği değeri göreceğine inancınızı yitirmeden, kendinizi yaşayın, yaşatın.
Güneş, ışıktır; her konuda aydınlığı, bilgiyi, gelişmeyi, ilerlemeyi ve yenilikleri dünyaya armağan etmek ister, ancak bir farkındalık sınavından geçme koşulunu gerçekleştirmenizi de bekleyecektir. Bilgiye, aydınlığa ve ilerlemeye layık olmak için önce ‘’siz’’ gerçek olmalısınız. Arzularınız, arayışlarınız ve duygularınız gerçek mi? Yeni dünyanın inşasında görev alacak zihinsel ve ruhsal olgunlukta mısınız? Peki yaşamın her alanında mantık süzgecini ne oranda kullanmaktasınız? Bilimsel gelişmeler, rutini değiştirecek olumlu değişiklikler olabilmesi için geçmiş ve geleceğin, somut ve soyutun uzlaşması gerekir. Aksi halde beklenmeyen olur, eski uygulamalar, düşünceler ve alışkanlıklar yaşamı üst sınırda zorlaştırmak amacıyla rutine dahil olur.
Güneş tutulmasında dikkat konusu; gelişime açıklığın, mevcut görevlerinizi görmezden gelmenize neden olmamasıdır. Yaşamın her alanında gelişim, yenilik ve ilerleme arzusu duyabilirsiniz, ancak bu arzunun mantığı devre dışı bırakmaması önemlidir. Geleceğinize ve hayat amacınıza ulaşmanızı destekler görünen ilhamlar, fikirler, projeler havada uçuşurken ayağınız yere basmalıdır. Her daim sezgilerin gücüne inanan biri olarak zihninizi biraz dinlendirmenizi, sezgisel yönlendirmeleri iki kez gözden geçirmenizi önerebilirim. Ayrıca Temmuz ayına kadar spiritüel bilgi açlığınızı dizginlemenizi, bilmediğiniz kaynakların önerilerini uygulamaya almamanızı ciddiyetle dile getirmek isterim.
Bana göre yaşamın hiçbir anında endişe duymaya gerek yok; çünkü endişenin insana bir yararı yoktur. Tutulmalar ve retronun iç içe geçişi konusunda kısaca şunu söyleyebilirim; Ay tutulmasında haklı çıkmak ve kazanmak için dürüstlükten, gerçeklikten taviz verenler, Güneş tutulmasında ektiklerini biçecektir. Güneş tutulmasında hala kendiyle yüzleşememiş, pişman olmamış, af dilememiş olanlar sert geri dönüşlere hazırlıklı olmalıdır; çünkü pasif agresif, gelişime kapalı, geleceği sabote eden her tip düşünce ve davranış biçimi sahibini yoracaktır. Merkür objektif, bilimsel, gelişimsel yönümüzü açığa çıkarabilmemizi sağlamak arzusundadır ve unutmayın; direnç yaşadığınız her alanda, her olayda üstü kapalı bir ders vardır.
Bu dönem, korku tuzağına düşmemeye özen göstermeliyiz. Esasen, yaşamın hiçbir döneminde korkuya teslim olmamalıyız. 2020 yılı zamanı durduran, bildiklerimizi unutturan, ezberleri bozan bir yıl oldu. 2021’de ise yaşamı yeniden anlamlandırmak ve yapılandırmak zorundayız. Değişen durumlarla uyumlanmaya azami gayret gösterip, aklın korkuyu gölgede bırakmasını sağlamak zorundayız; çünkü korku, sağlıklı düşünmeyi, yeni gelişen durumları kavramayı, dolayısıyla yaşama devam edebilmeyi zorlaştırır.
İnanç sistemleri, korkuyu besleyerek insanı disipline etmek, yönlendirmek, korumak istemiştir. Bu durum; beş yaşındaki çocuğuna karşılaşabileceği tehlikelerin tamamını anlatamayan annenin çocuğu tek başına dışarı çıkarmamasına, sıkı sıkı elinden tutup kötü adam genellemesi yaparak yabancılarla temasını kesmesine benzer. O dönem için alınan önlemler, çocuk büyüdükçe kademeli olarak önemsizleşir; anne, artık 15 yaşındaki çocuğun elinden tutmaz, kötü adam genellemesini detaylandırır vb. gelinen noktada ise korkudan beslenen insan, büyüdüğü halde annesinin elini bırakmayan, gerçeklikten kopmuş, yaşama dahil olamayan bireye bir örnektir.
İçinde bulunulan evrim eşiği, hayatta kalmak için korkunun yönettiği ve yönlendirdiği bilinç seviyesini aşmayı zorunlu kılar. İnsan bugüne sapasağlam gelmesini sağlayan yöntemlere müteşekkir olmalı, ancak kendine özgün ve özgür bir yol çizmelidir; çünkü ezber bozuldu ve artık yaşamın hiçbir alanında eski sistemler, uygulamalar işe yaramıyor; bundan sonra da yaramayacaktır. Bu nedenle maddi-manevi her alanda ilerlemenin ve başarının kitabı yeniden yazılmak zorundadır.
Soyut-somut ayrımının kalkması, niyetlerinizin, duygu ve düşüncelerinizin sorumluluğunu almanızı zorunlu kılar. İş, aile, aşk, para, ilişki, sağlık, evlilik, ortaklık vb. her alanda, ‘’niyetlerdeki suistimal’’den dahi arınmak zorunludur. Söylediklerimi kabul etseniz dahi, uygulamanın zor olacağını düşündüğünüzü biliyorum; ama inanın zor değil. Başarmaktan korkmayın! Korku, ilkelliktir; evrensel işleyişi bilmemenin sizi endişeye, umutsuzluğa ve mutsuzluğa mahkum etme sebebidir. Kontrol edemediğini ve kendi gibi olmayanı şiddetle reddetmektir, korku. Sevgi ise düşünsel, duygusal, fiziksel ve ruhsal alanda kabule geçmektir. İnsanlığın birlik bilincine ulaşma şifresi olan ‘’sevgi’’, birbirine benzemeyi zorunlu kılmaz. Korkuyu beslemekten vaz geçtiğinizde özgürleşir ve yaygın ifadeyle sevgi frekansına kendiliğinden yükselirsiniz.
Yaşamın ne denli eşsiz bir deneyim olduğunu hissedebilmek için bütünsel bir bakış açısı geliştirmeliyiz. Aksi halde detaylarda boğulur ve anın büyüsünden uzak düşeriz. Astrolojik bilgilerin evrensel gerçeklerle örtüşen işleyişini kavramanın, yaşamınızı güzelleştirmesini diliyorum.