On iki yaşındaki oyun bağımlısı danışanım dayak yemekten o kadar yılmıştı ki seansta hiç durmadan bağırarak konuşuyordu. Ebeveyn, oyun bağımlısı bu ergenin kendilerine şiddet uyguladığı gerekçesiyle onu bana getirmişlerdi. Ama çocuk annesinin ve babasının kendisini acımasızca dövdüğünü ve onlar onu dövmeye devam ettikçe kendisinin de onlara şiddet uygulayacağını kararlıca söylüyordu.
Ve bir gün seansta haykırarak, “Lütfen anneme ve babama söyleyin bana bir insan olarak saygı duysunlar. Nasıl başka bir insanı dövmüyorlarsa beni de dövmesinler!” dedi. “Bir gün dayak yedikten sonra polisi aramaya kalktım, ama komşumuz beni engelledi.” Annesi ona şöyle dermiş: “Sen benim evladımsın, oğlumsun. Seni hem döverim hem severim!”
Düşünmeden edemedim, acaba insanlar bu hakkı nereden alıyorlar? Dayağın cennetten çıkma olduğunu mu düşünüyorlar?
Peygamber Efendimiz’in manevi oğlu dahi dayak yememiştir. Kendi çocuklarına bir tokat dahi atmamıştır. Düşünün o devirde bile! Bu yüzden dayağın cennetten çıktığını falan düşünmüyorum.
Leyla Navaro, “Beni Duyuyor Musun?” adlı kitabında dayağın eğitime yaramadığını çok güzel açıklıyor. Dayak yiyen çocuk, davranışının karşılığını en kısa yoldan ödemiştir. Çünkü yaptığı olumsuz davranış üzerinde düşünme, hatasını anlama, onu tamir yollarını arama veya sonuçlarını düzeltme fırsatı verilmemiştir ona. Olumsuz davranış dayakla noktalanır. Dayak yiyen çocukta ebeveyne kızgınlık, düşmanlık, nefret hisleri uyanır. Dolayısıyla çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünüp kendini suçlayacağına karşı tarafı suçlar.
Olumsuz davranışı kendi hatası-suçu olarak görmeyip yediği dayak ve bundan dolayı yaşadığı duygular onu rahatsız eder. Dayak yiyen çocukta saldırganlık duyguları gelişir. O da anne babasını örnek alıp, sorunlarını en kısa yoldan saldırganlıkla, zorbalıkla halletmeye yönelir. Kardeşine, komşu çocuğuna, sokakta gördüğü kediye vurur. Ayrıca anne ve babasına karşı koyamadığı için saldırganlığını dolaylı olarak gösterebilir ve onları sinirlendirecek başka davranışlar ortaya koyar.
Dayak yiyen çocuk kendini güçsüz ve aciz hisseder. Kendisinden utanır. Özgüveni sarsılır. Bu da gösterir ki çocuk eğitiminde ve disiplininde dayağın yeri yoktur.
Seanslarda birçok ebeveyn hırslarını, öfkelerini çocuklarından çıkardıkları için kendilerini çok kötü hissettiklerini ifade ederler. Pişman olurlar, utanırlar, suçluluk duygularına kapılırlar. Bazı ebeveynler de bu suçluluğu gidermek için aşırı sevgi gösterilerine ya da aşırı hoşgörülü tutumlara girerler.
On yaşındaki danışanım Ender, saatlerce bilgisayar oyunu oynadığı için annesi tarafından hortumla dövülmüştü. Sonra annesi o kadar çok üzülmüştü ki çocuğuna sarılarak hıçkırarak özür dilemiş, dengesiz bir tutuma girmişti. Ender ise seansta, “Annem önce beni dövüyor, sonra da beni çok seviyor. Bense ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Ya beni dövsün ya beni sevsin. Ben de ona karşı gardımı alayım!” şeklinde duygularını ifade etmişti.
Şiddetten hayır gelmesi mümkün değil. Şiddet, şiddeti doğurur. Çocuğunuza gösterdiğiniz şiddet bir şekilde dönüp sizi bulacaktır, çünkü ne ekersek onu biçiyoruz bu hayatta.
Kaynak: Seyitoğlu, F. (2021). Karnı Tok Ruhu Aç Çocuklar. İstanbul: Destek Yayınevi.