23.02.2022 - 14:39 | Son Güncellenme:
Ergenlik, her bireyin hayatında oldukça önemli bir yer tutan bir dönemdir. Genellikle 11–20 yaşları arasında tanımlanan bu döneme girme yaşı ve uzunluğu genetik faktörlere ve çevresel faktörlere göre kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Önemli değişikliklerin olduğu, çocukluktan yetişkinliğe adım atıldığı, kişinin artık kendini ve çevresini farklı bir pencereden gördüğü bu devre, en yakını olan ailesi tarafından aldığı destekle aşılmakta sağlıklı ve mutlu bireyler yetişmektedir. Bu dönemde aile içinde çok büyük problemler yaşanabilmektedir. Bunun da en büyük sebebi kuşak çatışmasından çok ebeveynlerin, ergenlik hakkındaki yetersiz bilgileri ve anne-baba-çocuk iletişiminin yanlış kurulmasıdır.
Bu döneme damgasını vuran en büyük problem, anne ve babaların bu konu ile ilgili fazla donanımlı olamamaları veya çocuklarına nasıl davranacakları konusunda tereddütler yaşamalarından doğmaktadır. Bunun sonucunda ergen ve anne-babalarından çok farklı dünyalara sahip olduklarını düşünerek ve anlaşılmadıklarını hissederek en ufak konular için bile sık sık tartışıp duygusal bir uzaklaşma yaşamaktadırlar. Burada anne ve babanın ergen ile nasıl iletişim kurduğu ve bunun devamını nasıl sağladığı çok önemlidir.
Anne-baba tutumları ve aile içi iletişimin önemi
Anne ve babanın ve aile içindeki diğer bireylerin çocukla olan iletişimi çocuğun aile içindeki yerini belirler. Aile, çocuğun ilk sosyal deneyimlerini edindiği yerdir. Çocuğa yöneltilen davranış, ona karşı takınılan tavır, bu ilk yaşantıların örülmesinde büyük rol oynar. Sosyal uyum üzerine yapılan çalışmalar ailenin çocuk üzerindeki ilk etkilerinin son derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Ailesinden yakın ilgi gören, demokratik bir ortamda yetişen çocuklar etkin, özgür ve arkadaş ilişkilerinde daha başarılı olmaktadır. Ayrıca hoşgörülü bir ortamda yetişen çocuklar daha girişken, daha yaratıcı fikirler öne sürebilen, fikirlerini serbestçe söyleminde eğiliminde olan çocuklardır. Buna karşılık daha sert bir denetim altında tutulan ya da eğitim yöntemleri değişik olan ailelerde büyüyen çocuklar ise karşı çıkma ve saldırganlık gibi yollarla kendilerini kabul ettirmek istemekte ve kendi iç dünyalarını dışa vurmakta zorluk yaşamaktadır.
Aile içindeki iletişim çocukları sosyal ve psikolojik olarak etkilemektedir
Bireyin yaşamın ilerleyen dönemlerinde sosyal ortamlarda, diğer insanlarla ilişkilerinde sergileyeceği tavır ve davranışların temeli aile içinde anne-babasıyla olan ilişkileriyle atılmaktadır. Aile içinde anne-baba ile çocuk arasında nasıl bir iletişim kurulduğu, anne-babanın çocuğa karşı ortaya koyduğu davranışlar çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimi üzerinde doğrudan etkilidir. Çocukların her yönden uyumlu bir şekilde gelişebilmesi ebeveynlerle çocuk arasında güven ve desteğe dayanan, sevgi dolu bir ilişki kurulmasına ve ebeveynin çocuğa değer veren, onu önemseyen bir tutum içinde olmasına bağlıdır.
Kabul edici, destekleyici ve demokratik aile tutumu çocukların ideal kişilik gelişimi için en uygun olan tutumdur. Anne babalar çocuklarını hem denetler hem de onların ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak tanırlar, ilgi ve koruyuculuk dengesini sağlayabilirler. Ebeveynlerin çocuklarına hoşgörülü ve arka çıkan bir tavırda olmaları, bazı sınırlamaların dışında isteklerini diledikleri biçimde deneyimlemelerine onay vermeleri anlamına gelir.
Aile tutumlarını nasıl sınıflandırabiliriz?
Otoriter ve baskıcı aile tutumu, çocuğun özgüvenini ortadan kaldıran, onun kişiliğini görmezden gelen bir tutumdur. Otoriter tutumda ebeveynler sert bir disiplin uygularlar ve çocuğun kendilerine koşulsuz olarak itaat etmesini isterler. Otoriter anne-baba tutumu egemen olan ev ortamında büyüyen çocuklar öfke benzeri duyguları ile olumsuz düşüncelerini rahatlıkla ifade edemezler.
Aşırı hoşgörülü aile tutumuna sahip çocuklar, anne babaları tarafından sıcaklık ve kabul görmektedirler. Ancak bu tarz ebeveynlerde çocuğa sınır koyma konusunda bir eksiklik hakimdir. Sınırların net olmadığı, gevşek veya tutarlı olmayan bir disiplin tarzı ile çocuğun genel olarak onaylanmayan davranışları yok sayılmaktadır.
Aşırı koruyucu aile tutum ise ebeveynin aşırı korumacı olması, çocuğuna olması gerekenden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, çocuk çevresine karşı bağımlı ve güvensiz bir kişi olabilir. Aşırı koruyucu tutum ile yaklaşan ebeveynler haddinden fazla koruyucu bir rol üstlenerek çocuklarından ayrılmakta zorlanırlar.
Tutarsız aile tutumunda çocuğun yaptığı aynı davranışa farklı zamanlarda farklı tepkiler gösterirler. Bir davranışın kimi zaman ödüllendirilmesi kimi zaman da cezalandırılması çocukta cezanın anlamı ve suçun niteliği hakkında kuşkular uyanmasına neden olur. Kendi görüş ve düşüncelerini aktaramayan, kararsız, ilkesiz kişiler olabilirler.
Ebeveynlere öneriler
Ergenlik döneminde, çocukların yetişmesine en büyük katkıyı sağlayacak olan anne ve babaların, aralarında kurdukları iletişim en önemli konulardan biridir. Kendini kaliteli bir iletişim konusunda gerçekten açık tutan, karşı tarafı anlamak için olaylara onun penceresinden de bakabilen ve bunları yaparken ciddi bir kararlılık gösteren anne ve babalar için bu dönemde karşılaşılan sıkıntıları atlatmak çok daha kolay olacaktır.
Sadece ergenlik dönemi için değil tüm dönemlerde, iletişimin doğru ve kaliteli olması anne-baba-çocuk ilişkisinin de aynı derecede güçlü ve sağlam olmasını sağlar. Bu dönemde ergenlerin aileden uzaklaşmadan, kendilerini yalnız hissetmeden ileride hayatlarını etkileyebilecek olan kararları almaları ve doğru seçimler yapmaları, büyük ölçüde anne-baba tutumlarına bağlıdır.