Anadolu toprakları dünyanın en eski medeniyetlerinin harmanlandığı binlerce yıllık tarihi ve kültürüyle bugüne kadar uzanan dev bir mozaik adeta. Bu kadim medeniyetlerin hemen hepsinin az yada çok izini bulacağımız güzel ülkemiz, bugün de Musevi, Hristiyan ve Müslüman inanışlarının hep birlikte uyum ve kardeşlik içinde yaşama pratiğini bin yıldan uzun süredir sürdürdüğü bir tarihin mirasçısı olduğunun bilinciyle, farklı inanış ve kültürlerin kutsallarına top yekun sahip çıkarak tüm insanlığa eşsiz bir birlikte yaşama örneği sunmaktadır. Bugünler, Anadolu topraklarının büyük ekseriyetini teşkil eden Müslümanların iki önemli kutsal bayramından mübarek Kurban Bayramı’nın yaklaştığı günler olması nedeniyle, bambaşka bir coşkuya hazırlandığımız günlerdir.
Bayramlar, geleneksel Türk toplumunda neşeyle, coşkuyla ve özellikle de geniş aile toplantıları ile sevginin paylaşıldığı, özlemin giderildiği muhteşem zenginlikte sofralar ile kutlanır. Bu sofralarda özellikle kurban bayramının da olması dolayısıyla ağdalı sohbetlerin yanı sıra, kırmızı et ağırlıklı ağır ve ağdalı geleneksel Türk mutfağı da kendini gösterir. Bizler için adeta bir kaçamak zamanı, hayatın zorlu akışına verilmiş bir mola, bayram vesilesi ile bütün yemek kısıtlamalarının sanki askıya alındığı bir “özgürlük” dönemi olur. Hele bir de yakınlarımızın, komşularımızın tatlı ısrarları olunca... ”Hadi canım bir tabak daha al lütfen!”; “Aaa çok ayıp! Tabağında bırakmışsın! Yoksa beğenmedin mi?” gibi insanı daha fazla, daha fazla yemeğe zorlayan bir kültürümüzün de olduğunu unutmayalım..
Bu kurban bayramını bütün bunlara karşın, düzenimizi ve sağlığımızı; lezzetlerden ödün vermeden nasıl koruyarak geçirebiliriz onu konuşalım istiyorum.
Özellikle de yaşı ileri olup, kilo sorunları yaşayan, kalp hastalıkları, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, damar sertliği, kolesterol yüksekliği ve böbrek yetersizliği yaşayan dostlarımıza özellikle bu yazıyı dikkatlice okumalarını öneriyorum. Çünkü onlar için bayram yada değil, hayatın her anında dikkatli ve özenli davranmak, çok çok daha önemli elbette.
Kurban Bayramları, doğal olarak taze kesim kırmızı etin ağırlıklı olarak tüketildiği, hayvan yağların neredeyse her öğünde bolca kullanıldığı “özel” bir dönem oluyor her yıl. Fakat bizler de, özellikle artık kırsaldan çok, büyük şehirlerde, hareketsiz ve yüksek kalorili besinlere alışık olarak beslendiğimiz ve hayatımızdan neredeyse hareketi tamamen çıkarttığımız için, yukarıda bahsettiğimiz hastalıklara çok daha genç yaşlarda aday hale geliyoruz. Bayramın bu besinsel yüklenmesi o nedenle yaşlı yada genç hepimiz için ağır ve ani bir yük oluşturabilme tehlikesi taşıyor.
Bütün bu nedenlerde dolayı bayram keyfinizi bozmadan, hem her lezzetten karınca kararınca tadabileceğiniz, hem de vücut dengenizi bozmadan sağlıklı bir tatil geçireceğiniz bir kaç ufak püf noktayı burada vurgulamak istiyorum.
Kahvaltı Önemli!
Bayramlarda uzun bir tatil olması nedeniyle geç yatılıp geç kalkılması nedeniyle, birçok kez kahvaltıyı ıskalarız yada çok geçe bırakırız. Bu durumda güne zinde başlamak yerine, geceden kalan uyku mahmurluğunu, öğün kayması nedeniyle daha da pekiştirmiş olabiliriz. Özellikle uyku düzensizliğinin de obezite nedeni olabileceğinin altını çizerek, her sabah çok geçe kalınmadan, hafif bir kahvaltı yapmanızı öneririm. Aşırı rafine karbonhidrattan uzak, protein ve bitkisel yağdan zengin dengeli bir kahvaltı, güne daha tazelenmiş bir başlangıç yapma olanağı katacaktır. Özellikle ağır yemeklerle geçecek bir günün başlangıcında, detox görevi de görebilecek şekilde taze domates, salatalık, belki bol beyaz peynirli bir roka salatası hatta bir kaç dilim avakado, yeşil elma ve kırmızı meyvelerden de zenginleştirilmiş hafif bir meyve kürü ile kendinizi çok daha zinde ve tazelenmiş hissedeceksiniz.
Öğün Disiplinini Kaybetmeyin! Ara Öğünleri Atlamayın!
Özellikle kalabalık ailelerin bir arada olduğu büyük evlerde, yoğun günün hazırlığı gün içinde hiç bitmez. Mutfakta devamlı çalışan bir fırın, yanan ocak ve kaynayan tencereler eksik olmaz. Mutfak sohbetlerine de doyum olmaz elbette ama, ahh o sohbetlerin mezesi atıştırmalıklar olmasa... Devamlı pişen ve her an tadılıp atıştırmaya uygun bulunan tatlılar, tuzlular, poğaçalar, kurabiyeler, börekler bizleri öğünsüzce ve devamlı yemeye iten en önemli unsurlar. Özellikle öğün dışı atıştırdığımız rafine karbonhidratlar hem bizi tok tutmadığı gibi, beyaz un ve tereyağı dolayısıyla; o güzelim ev baklavaları her an masanın üzerinde yemeye hazır bulunmalarıyla aşırı kilolanmaya hazır hale getiriyorlar. O nedenle ara öğünleri atlamayın ama devamlı atıştırmalıkları azaltmak önemli.
En Kallavi Öğün Öğle Yemeği Olmalı!
Gündelik hayatta herkes gündüz çalıştığı için genellikle cumartesi akşam yemekleri bütün ailenin sofra başında toplandığı ve uzun sofralarda sohbetin koyulaştığı zamanlar olsa da; bayramlarda herkes evde oluyor ve her öğün aynı uzunlukta, ağırlıkta ve yoğunlukta oluyor. Biz bu nedenle gün içinde en ağır yemeklerin öğle yemeğinde yenilmesini tavsiye ediyoruz. Böylece, yemek sonrası hareket için daha çok olanak yaratabilir ve aldığımız kalorilerin büyük bölümünü akşama kalmadan yakabiliriz.
Akşam Yemeğinde Yüklenmeden Kaçının! Bol Lif ve Vitamin Depolayın!
Akşam yemeklerini, geleneksel ege mutfağına uygun şekilde kızartmalardan uzak, bol zeytinyağlı sebze yemeklerinden zengin bir menüyle, hafif et yemekleri ile tamamlayabilirsiniz. Bu şekilde hem orantılı bir öğün almış, hem kurbanın taze kesim etini dengeleyecek vitamin, mineral ve bolca lifden zengin bir destek oluşturmuş olursunuz. Ayrıca gece geç saatlerde yemek yememek gerektiğini, özellikle reflü ve kalp hastalarına hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Bol Bol Su İçin!
Özellikle sıcak ağustos ayında mübarek kurban bayramını karşıladığımız için, sıvı kaybımız fark etmesek bile çok olacaktır. Ayrıca ağır kırmızı etli yemeklerin getirdiği metabolik yükü hafifletmekte bol su alımının rolünün çok büyük olduğunu hatırlamakta fayda var.
Ara Öğünlerde Tatlı Yerine Meyve!
İster istemiz arada sırada atıştırmalıklar yapacaksınız. Özellikle de evlerde birbirinden değişik ve lezzetli tatlılar eksik olmayacak. Tatlı tüketiminizi ara atıştırmalık olarak değil de, seçeceğiniz bir öğünün bir saat ardından alacağınız bir ara öğün gibi planlarsanız, tatlı tüketimimizi azaltmayı başarabilirsiniz. Yoksa, fark etmeden gidip gelip tatlı yemeye başladığınızı görürsünüz. Ara öğünlerde elinizin altında taze meyveler olması, hem bol C vitamini, anti-oksidanlar ve bol lif almanızı sağlayarak; bağırsak düzeninizi de korumanızı sağlar. Yoksa bol kırmızı et ve hayvansal yağ bombardımanı altında, kolaylıkla kabızlık, şişkinlik, hazımsızlık sorunları yaşayabilirsiniz.
Kırmızı Eti Dinlendirmeden Tüketmemeye Çalışın!
Her halde bu bayram için uygulanması en zor önerimiz bu olsa gerek! Çünkü kurbanlık kesilen ve hemen evlere servis edilen bu taze kesim etleri; geleneksel olarak hemen kavurma yapmaya, mis gibi yoğurtlu elbasan tavalar, kuzu kapamalar yaparak fırına vermeye ve daha dumanı tüterken, ağzımız dilimiz yana yana yemeye programlanmış bir milletiz adeta...
Oysa kurban için bekletilen bu mübarek hayvanlarında kendince stresleri oluyor. Özellikle kesim günü bir bağlanılıp, bir çözülmek... Etrafta gürültünün artması..Başka hayvanların sesleri.. Gözlerinin, ayaklarının bağlanması.. Hepsi bu mübarek hayvanlar için büyük bir srtes kaynağı oluyor. Bu nedenle özellikle kurbanlık etleri daha koyu renkte, sert ve kuru olabiliyor. Bu etlerin çok çok iyi yıkanması, özellikle bu strese bağlı damarlarda oluşan pıhtıların iyi giderilmesi çok önemli. Eğer mümkünse bu etleri bir gece buz dolabında dinlendirip ertesi gün kullanmayı tercih etmek, etten alınan lezzeti daha da artıracaktır. Bu nedenle özellikle hanımlara söylüyorum. Dolabınızda kurbanlık kesim olmayan, kavurmalık kasap kesimi etinizi bulundurun. Özellikle taze kesim etlerin tüketilmesi mide bağırsak düzensizliklerine, hazımsızlığa, gaz ve şişkinlik ile reflüye neden olabilir.
Ve Elbette: Hareket, Hareket Hareket!
Hiçbir zaman unutmayalım ki, bizi ayakta tutan en önemli şey, hareket!. Her güzel şeyin bir bedeli olduğu gibi, bayramlarda yediğimizi damak çatlatan et yemeklerinin, dudak uçuklatan tatlıların da bedeli, güzel uzun aile yürüyüşleri!.. Her gün ortalam 10,000 adım kuralımızı, bu mübarek kurban bayramında da özellikle hatırlatmak istiyorum. Unutmayalım, inanlar için insanoğlunun fıtratında hareket vardır sözünde bir hikmet olduğunu hatırlayalım istiyorum. Aldığımız onca enerji yükünü yakamaz isek, bize ağır bedeller ödetebileceğini aklımızdan hiç ama hiç çıkartmayalım.
Harekette Kalalım, Hareketli Olalım!..
Hoşçakalın!. Sağlık, Esenlik ve Huzur Dolu Bir Bayram Geçirin...