Başlığa bakarsanız meşhur Hollywood filmlerinden söz edeceğimi düşünebilirsiniz. Amacım elbette böyle bir şey değil. Merak etmeyin, her zaman olduğu gibi yine en iyi bildiğimi düşündüğüm alanın dışına çıkmayacağım.
Yıllardan beri aklımı meşgul eden bir soru bu aslında. Danışanlarıma da sorarım arada bir; “siz kim için çalışıyorsunuz?” diye. Özellikle öteki ile sorunu olanlara. Gerçi bir diğeri ile sorunu olmayan mı var, hep zaten sorun diğerlerinde değil mi? Neyse konumuz bu değil.
Bazen diğerine yardım edelim derken, o diğerinin içişlerine karıştığımız olur. Bunu çoğu zaman farkında olmadan yaparız. Çıkış nedeni yardım olduğu için aksi pek düşünülmez.
Geçen gün bir danışanım komşusunun kısa süre içerisinde terapiye gelmesi gerektiğini ona çok acıdığını söyledi. “Peki, bunu kendisi istiyor mu, kendisinin bu yönde sizden bir isteği oldu mu?” “Hayır. Bunu ben düşünüyorum”. “Peki, konu sizinle ilişkili mi?” “Yoo hayır, benimle alakalı değil. Hatta belki de en iyi anlaştığı kişilerden biri benim. Ben sadece onun daha mutlu bir insan olmasını istiyorum”.
Dıştan bakıldığında son derece insani bir yaklaşım gibi duruyor. Belki de gerçekten öyle ama, böyle bir yönlendirme tamamen karşınızdaki kişinin içişlerine karışmak olur. Bu onun bileceği ve talep edebileceği bir durumdur. Biz bir başkasının yaşamına karışmak durumunda değiliz. Yanlış anlaşılmasın, çevrenizdekilere yardım etmeyin demiyorum. Bu konuda önerileriniz olabilir. Ama bu öneri sınırında kalmalı daha öteye geçmemelidir. Yoksa o tuzağa düşer, karşınızdakinin yerini almaya kalkışırsınız. Bu empatik olmadığı gibi etik de değildir. Karşınızdakini anlamayı hedefleyen empati ile de bunu karıştırmamak gerekir.
Roller değiştiğinde sıkıntılar ortaya çıkmaya başlar. Özellikle diğerinin yerine düşünmeye başladığınızda ya da onun adına kararlar almaya kalktığınızda bu kaş yapayım derken göz çıkartma anlamına gelir. İlişkiler ve iletişimde uzaklaşmaya neden olan bu tutum daha çok kendini şu cümle ile açık eder; “….olmalı, ya da; …..olmamalı”. Gereklilik kipleri ile yaptığınız konuşmalar ya da oluşturduğunuz düşünceler var ise işte orada dikkatli olmalısınız. Öneri başka, gereklilik kipi ile diğerinin nasıl olması gerektiğine dair verecek olduğunuz karar başkadır. Sözünü ettiğim tuzak işte bu gerekliliğin altında yatmaktadır.
Üstelik böyle bir durum her iki tarafa da yaramamaktadır. Biri yardım etmeyi düşündüğü bir çabadan dolayı ters yüz edildiğinden, diğeri yetersiz ve değersiz görüldüğünden, her ikisi de anlaşılamadığından yakınır. Kısacası, bu işte pek kazanan olmaz. Bu nafile çabanın içine düşen yardımsever kişi, tüm bu süreçte aynı zamanda kendisinden uzaklaşmakta fakat çoğu kez bunun farkında olmamaktadır. Herkes kendi için en doğru kararı verir. Öneriler bir nasihat anlatımının dışında seçenekler sunmakla sınırlı tutulursa sorun olmaz. Aksi takdirde iyilik, hoşluk ve güzellik beklenen etkileşimler, gerginlik, huzursuzluk ve çirkinliklerle son bulur.
Arada bir bile olsa bir an için şöyle kendinizle baş başa kalın ve şu soruyu sorun; “bugün kaç kez başkalarının içişlerine karışmış, ya da bugün kim ya da kimler için çalışmış olabilirim?” Muhtemelen bu soru sizde bir farkındalık meydana getirecektir. Bazen şaşırtıcı sonuçlarla karşılaştığınız olacaktır; Düşünsel olarak neredeyse zamanınızın büyük bir bölümünü, günlük enerjinizin neredeyse tamamını başkalarının içişlerine karışmakla ziyan ediyorsunuz.
Kendi işinizi yapmaya ve dolayısıyla kendiniz olmaya ne dersiniz?