Geçen hafta sonu itibariyle milyonlarca öğrenci karnelerini alarak yaz tatiline başladılar. Sevinenleri olduğu kadar üzülenleri de olan bir tatil bu…
Çocukların karne günü heyecanlarına tanık olmak bir başka güzel deneyim olsa da alınan karnelerin sadece çocuklarla sınırlı tutulmasının eksik olduğu görüşündeyim. Karneler çocukların gösterdikleri performansın yanı sıra; öğretmen, idare ve ailenin de katkılarına ışık tutmaktadır. Öğrenci, öğretmen, aile ve okul idaresinin birlikteliği elbette karneye daha farklı yansıyacaktır. Ancak tüm öğrenim yılı içerisinde bir kez dahi idare ve öğretmenle görüşmeyen ve hatta çocuğunun hangi sınıfta olduğundan haberi bile olmayan ailelerin varlığı insanı ister istemez ürkütüyor.
Genel bir okumamazlığımız ve kültürsüzlüğümüz nedeniyle çocuklarımıza yardımcı da olamıyoruz. Eskiden yine de bir miktar ilgilenme ve yardımcı olma çabaları vardı. Ancak şimdilerde bir taraftan yoğun bilgi bombardımanı ve diğer taraftan şehir yaşamının ezici etkisi çocuklarla yeterince ilgilenememeyi de beraberinde getiriyor, hiç değilse büyüklere bir mazeret oluşturuyor. Akşamları eve yorgun argın gelen ebeveynler bırakın çocukla ilgilenmeyi kendilerine vakit ayıramamaktan şikayetçiler.
Ancak yine de çözüm üretmek isterseniz bu mümkün. Küçük bir program yapıp bunu uygulamaya koymak, hangi zaman dilimlerinde ne yapıyor olmayı belirlemek aslında yeterli. Yeter ki isteyin, kolaya kaçmayın. Çocuklara ayrılabilecek kısa ama etkin zaman dilimleri geleceğe atılan önemli birer çapadır. Çocukların çalışmaya başlama ve devamını getirmeleri bakımından motivasyonel bir katkıdır bu… Çoğu ailenin sadece programsız yaşamlarından dolayı bu paylaşım güzelliğinden mahrum kaldığını görüyorum. Oysa güzelim zamanlar akıp gidiyor ve bizler sadece seyrediyoruz, yazık!
Ailelerin en büyük hatalı yaklaşımlarından biri de karnesinde zayıfı olan çocuklara uyguladıkları yanlış muamelelerdir. Çocuklar zayıflarından dolayı adeta cezalandırılırlar. “Zayıfın var, öyleyse dışarıya çıkıp oynamayacaksın!”. Çocukları hemen olumsuzca yargılayıp cezalandırmak uygun değildir. Cezalandırma ve ödüllendirmeden önce cesaretlendirme yöntemi uygulanmalıdır. Bunu zamanında yaptık mı? Zamanında destek olduk mu, yardımda bulunduk mu, çalışmalarına eşlik ettik mi ki şimdi gidip ceza veriyoruz? Ya kendiniz? Aile bireyleri kendileri için acaba ne tür bir ceza uygun buluyorlar? Bu başarısız karnede sizin hiç mi etkiniz yok, masum musunuz? En büyük hatalardan biri bu, bir diğeri de kolaya kaçmaktır. Bu tür ceza ve yasaklama uygulamalarında en çok yapılan iki baş belası tutarsızlık bunlardır. Lütfen, o karnenin iyiyse de iyi olmasında, kötüyse de kötü olmasında önemli bir katkınız olduğunu unutmayın.
Çocuklar karnede zayıf notları olsa da bu tatili hak etmişlerdir. Lütfen tatili iyi, güzel ve verimli geçirmeye çalışın. Öncelikle aile toplantısı şeklinde bir durum değerlendirmesi yapın. Durum değerlendirmesini takiben bir program yapın ama bu yazılı ve günlük olsun. Bu program, günü saatlere bölmüş bir vaziyette; içinde çocuğun istediği kitaplardan oluşan okuma planının da yer aldığı ama mutlaka dinlenmesi ve eğlenmesine de imkan tanıyan bir program olmalıdır.
Öyle ders ağırlıklı değil de, tatil ile dengelenmiş bir program yapılmalıdır. Mümkünse programın hazırlanmasında öğretmenden destek alınmalıdır. Bu programı takip ve kontrol edin. Kontrollerde cesaretlendirme ve ödül beraber olmalı ve süreçten alınabilecek keyfe odaklanılmalıdır.
İyi tatiller çocuklar!