Dövdüğünüz Kadınlar Erkekliğinizi Ölçmez!
Cuma günü yayınlanmak üzere yazımı henüz bitirip gazeteye göndermiştim ki, gazetenin birinde şu haberi görünce işin doğrusu irkildim. Şöyle bir mazide gezindim. Eşimle birlikte Denizli’ye yerleşme kararı verdiğimizde birbirimize ilk şu cümleyi söylemiştik; burası bir Ege kenti, Ege insanı kibardır, insana saygısı vardır v.b. (gerçi daha sonraki zamanlarda insanın insan olduğunu ve bölgelerin sadece bir yanılsamadan ibaret olduğunu maalesef anladık ama neyse…) cümlelerle konuşmamız devam etmişti. Üstelik İzmir daha bir Ege’dir değil mi? Ama gelin görün ki Emniyet Müdürlüğünün yayınladığı istatistiksel veriler bazı gerçeklerin çok farklı olduğunu gösteriyor.
“Kadına yönelik şiddet, 3 yıldır Türkiye’nin gündemini en çok meşgul eden konuların başında geliyor. İstatistiklere göre, aile içi şiddete maruz kalan kadın sayısı her yıl artıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü, bu konuyla ilgili bir rapor hazırladı. Raporda, illere göre, ‘Eşim beni dövüyor’, ‘Eşim beni öldürecek’ gibi şikâyetlerle polise başvuranların sayısı yer aldı. Veriler ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girdiği Mart 2012’den bu yana devletten koruma ve sığınma isteyen kadın sayısının arttığını gösteriyor. En dikkat çekici veri ise İzmir’in kadına şiddet karnesi. İzmir’de son sekiz ayda 4 bin 650 kadın, şiddet gördüğü için devletten koruma ve sığınma talep etti. Ankara’da 3 bin 900, İstanbul’da 2 bin 800, Antalya’da bin 350, Adana’da ise 950 kadın, şiddet gördüğü gerekçesiyle şikâyetçi oldu.” Yukarıdaki haber 31 Ekim tarihli Zaman Gazetesinin internet sitesinden alıntıdır.
Kimilerine şaşırtıcı gelen sonuca yönelik açıklamada; bölgede yaşayan kadınların haklarını daha iyi bilip savunmalarına dikkat çekilse de bunun yeterli ve tatminkâr bir açıklama olduğunu düşünmüyorum. Diğer bölgelerdeki kadınların haklarından bihaber olduğunu da düşünmüyorum. Üstelik bölge kadınlarının haklarından haberdar olmaları, bu bölgede kadına şiddet uygulamalarının diğer bölgelere fark atmış olduğu gerçeğini de ortadan kaldırmıyor. Bu şekilde insanlık dışı bir uygulama var ki, mağdurlar müracaat etmiş ve bu durum istatistiklere bu şekilde yansımış. Müracaatın fazla olması bu barbarlığın üstünü örtmüyor maalesef… Bir insanın bir diğer insana hangi gerekçe ile olursa olsun insanlık dışı bir muamelede bulunması kabul edilemez. Üstelik eşin ve /veya sevgilin diye kabul ettiğin bir kişiye böyle bir muameleyi nasıl reva görebilirsin, bu hangi vicdana sığar, hangi insanlığa?...
Konuya ilişkin alınan önlemler (sığınma evleri, uzaklaştırma v.b.) acil durumlar için yeterli olabilir belki… Ancak uzun vadede sorunu çözeceğini düşünmüyorum. Bireysel anlamda Ayşe’nin sorununu çözebilirsiniz. Peki, sesini dahi çıkartamayan Şerife bacının sorununu nasıl halledeceksiniz? O zavallının suçu müracaat edememek mi? Şikâyetini dahi dile getirememek mi? Arka sokaklarda neler yaşanmakta olduğundan ne kadar haberdarız acaba? Acil ve bir dizi polisiye önlemlerle bazı bireysel barbarlıkların önlenmesi başlangıç itibariyle uygun görülmekle birlikte, tez elden eğitime; özellikle kadınlarımızın eğitim ve kişisel hakları bakımından yeterince donanımlı hale getirilmelerine şiddetle ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Burada olayları sadece feminen bakışla politize edenlere bir çift sözüm olacak; bu olaylar sizin gördüğünüz ve bazı amaçlarınıza alet ettiğiniz kadar basit değildir. Ortada canlar var. Gelecek bir neslin psikososyal etkilenimlerinden söz ediyoruz. Diğer bazı karşıtlarınızın karşı duruşlarına yol açacak tarzda sloganvari yaklaşımlarla , çözümü mümkün sorunları çıkmazların içine itmek hayırlı bir işe vesile olmak demek değildir. Eğer gerçekten ciddi bir şekilde ve samimice yardımcı olmak istiyorsak uzun ve zorlu bir yolculuk da olsa eğitimi ön plana almalı, cinsiyetten öte sorunu salt bir insanlık hakkı olarak görmeliyiz. Kişilerin görüşleri, cinsiyetleri ve kimlikleri ne olursa olsun artık bu noktada ortak hareket etmek gerektiği açıktır.
İkinci değinmem de soruna dini jargonla yaklaşanlara…Okumadan, tam öğrenmeden bu konuda dini öğretilerin tam neyi kastettiğini bilmeden tamamen kendinizden tarafa yontarak bir yaklaşım sunmanız doğru olamaz. Ortada cinsiyetten öte bir insanlık durumu (artık DRAMI oldu gerçi…) söz konusudur. Önce Peygamberimizin ve gerçek din büyüklerinin yaklaşımlarını doğru olarak okuyun, belleyin, isterseniz daha sonra gelin görüşelim.