Bilinçli Farkındalık ve İletişim
Bilinçli farkındalık normal yaşamda sık denebilecek tekrarlarla yaptığımız yargılama ve yorumlamada bulunmak yerine çevremizde olup bitenleri olduğu gibi algılamakla sağlanır. Diğer bir değişle; yaşamakta olduğunuz âna ne sorusu ile yaklaşmaktır. Ne sorusu, içinde bulunulan ânı olduğu hali ile algılamaya ve anlamaya yarar. İçinde her hangi bir yorum barındırmaz. Her şey ve herkes olduğu hali ile kabul edilir.
Nasıl, niçin ve neden soruları ise içinde yorum barındırdığı kadar yargı da içerebilir. Kimi zaman bu soruların cevabı bizde değildir. Arkadaşım bana bunu nasıl yapar? Sorusunun cevabı kişide değil karşı taraftadır. En doğru şekilde arkadaşından alacağı cevap yerine soruyu kendisi cevaplamaya kalktığında kişi, gerçeklikten çok uzak sonuçlara ulaşabilir. Bazı düşünce hataları içine düşebilir. Aşırı genelleyici, felaketleştirici, önyargılı yorumlar iletişimin zedelenmesine ve zamanla kaybolmasına yol açabilir. Cevabı bizde olmayan sorulara karşılık vermeye kalktığımızda bilgisiz insanların düştüğü duruma düşeriz. Hem zaman hem de enerji kaybına yol açan bu durum istenilen sonuca ulaşmamıza engel olur. Bu yüzden cevabı bizde olmayan sorularla uğraşmak yerine zaman ve enerjimizi bilinçli farkındalığı anlamak ve uygulamaya ayırmamız daha doğru bir davranış olacaktır.
Bilinçli farkındalık aynı zamanda olmadığın bir şeye dönüşmeye kalkmamak, yani -mış gibi yapmamak, olduğun gibi olmak, olduğun gibi görünmektir. Büyüklenmeci kendilik içinde narsistik davranışlar sergileyenlerin yanında kendinizi nasıl hissettiğinizi düşünün bir an. Bu tarzdaki bir iletişimi ne kadar sürdürebilirsiniz? Kendilerini her daim öven kişiler bir süre sonra karşılarındakileri sıkmaya başlayacaklardır. Bu örnekte de görüldüğü üzere sağlıklı iletişimde kendin olmak önemli bir unsurdur. Bilinçli farkındalık içindeki ayrıcalıklı kişiler önce kendilerinin kim olduklarını bilirler ve var oldukları halleriyle kendilerini kabul ederler. Bu aynı zamanda özgüvene sahip oldukları anlamına gelir. Kendine güven sağlıklı ve erişkin erişkine iletişimde önemli bir faktördür.
Kliniğimde hemen her gün, temelinde iletişime yönelik sorunların yattığı şikâyetleri dinliyorum. Hem aile içi, hem de duygusal ilişkilerde yaşanan en önemli sorunlardan biri iletişim sorunlarıdır. Tarafların birbirlerini dinlememeleri ve anlamamaları bu sorunun temelini oluşturur. Dinlemiyoruz ki anlayalım. Dinlemek ve duymak için zaman ayırmamız gerekir. Orada olmak gerekir. Sadece bedenen değil ruhen de orada olmalıyız. Yani farkında olarak orada olmalı, o ânın içinde yaşamalıyız. Genel olarak -mış gibi yaptığımızdan maalesef bir türlü sağlıklı iletişim kuramıyor ve güzelim zamanları heba ediyoruz. Oysa, bilinçli farkındalıkla dinlemek anlamayı sağlayacaktır. Anlaşıldığını düşünen kişi kendini değerli hissedecektir.
Bilinçli farkındalık, Siegel’e göre benden bize geçişi sağlar. Tıpkı ailenin tanımı gibi; ben varlığında biz olabilmek… Bu bağlamda bilinçli farkındalık, empatik bir yaklaşımı da öncelemektedir. Empatik yaklaşım sağlıklı iletişimin olmazsa olmazlarındandır. Bu sayede hoşgörü çerçevesinde uzlaşma ve dayanışmadan yana tavır alabilir, mutlu bir benlik ve mutlu bir çevre içinde yaşamın tadına varabiliriz.
Bilinçli farkındalıkla yargısızlığı hedefleyen kişiler, zihinlerinin tertemiz kalmasına yardımcı olurlar. Çoğumuzun zihni, tıpkı eski bavulların, çerçöpün, ıvır zıvırın atıldığı tozlu tavan arası görünümünden pek de farklı değildir. Bu yüzden günümüze ait bir olayı değerlendirirken her defasında o çöp dünyasına geri döner bir türlü temiz algıya ulaşamayız. Bilinçli farkındalık o an ne yaptığımızı bize göstererek arınmış bir zihinle olayı algılama kolaylığı sağlar. İletişim için yargısızlık ve önyargısızlık özel bir öneme sahiptir. Kişileri olduğu gibi kabul edebilmek âlicenaplığı ancak bu sayede mümkün olabilir.
Kısacası; sağlıklı bir iletişim için bilinçli farkındalık son derece önemli olup, basit birkaç uygulama ile kolaylıkla hayatınıza dâhil edebilirsiniz. İnsan şunu da sormadan edemiyor; ülkeler ulusal düzeyde bilinçli farkındalığa ulaşmış olsalardı, uluslar arası arenada yaşanan şu son acılar acaba yaşanır mıydı?