Bilinçli Farkındalık
Bilinçli farkındalık; “dikkatin isteyerek ve bilerek şimdiki ana yöneltilmesine ve deneyimlerin yargılanmadan ve oldukları gibi kabullenmesine dayanan bir uyanıklık ve farkında olma durumudur (İyi Hissetme Sanatı. Diyojen Yayınları, 2015).” Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere Bilinçli Farkındalık, daha fazla dikkat vermek değil, dikkati yönlendirme tarzınızı elinizdeki veri ve imkânlarla akıllıca ve bilinçli bir biçimde değişimleyebilmektir.
Bilinçli farkındalığı yaşamın içinde uygulayabilir olmak için öncelikle daha önceki bir yazımda da ifade ettiğim üzere yavaşlamak ya da sakin olmak ve hatta kimi zaman durmak gerekiyor. Hızla yaşamın akışına dalıp gittiğimizde çevremizdeki olup bitenlerden bîhaber kalıyoruz. Oysa farkında olmak bilinçli farkındalığın bir ön şartı gibidir. Bunun için de doğal olarak yavaşlamak yaşamı ağır çekimde izlemek gerekir. Ne var ki, günümüz dünyası bir hız dünyasıdır. Daima en önde olmayı, hemen ve çabuk olmayı zorunlu kılar. Yavaşlamak adeta cezalandırılan bir davranış modeli olarak görülür. Bu yüzden artık çok daha fazla oranlarda farkındalığa ihtiyacımız vardır.
Hızlı çalışan zihin karmaşıklaşır. “Acele işe şeytan karışır” derken atalarımız aslında çok önemli bir konuya temas etmişler. Karmaşık bir yapı içinde farkındalığı yaşamak mümkün değildir. Her taraf toz dumansa netlik yoktur. Kaos ortamında farkındalık, etrafın sakinleşmesi ve o karmaşanın son bulmasıyla mümkün hale gelir. Öte yandan sakinleşmek tembellik etmek değildir. Sakin olmak o ana odaklanıp ne olup bittiği hakkında yeterince bilgi sahibi olabilmektir. Sakin olmak; bilinçli ve amaçlı bir şekilde odaklanmak, “su akar, Türk bakar” değil de aksine akıp gidenin farkında olmayı sağlamaktır.
Bilinçli farkındalık kimi zaman durmayı bile gerektirir. Ana odaklanıp farkındalığın sağlanması harekete geçmek için bir yol olabilir. Bu yüzden o anda orada olabilmek hayatımızdaki birçok şeyi yakalayabilme avantajını verebilir bize… Aksi takdirde birçok değerli şey ve özellikle zaman elimizden uçup giderken, değişerek gelişmek için elimizde var olan fırsatların da eriyip yok olduğuna üzülerek tanıklık ederiz. Kısacası, yavaşlamak iyidir.
Bilinçli farkındalığın önemli niteliklerinden biri olarak kabul edilen; “yaşananları aktif ve katılımcı bir biçimde gözlemlemek” yine yavaşlamakla gerçekleştirilebilecek bir unsurdur. Bakmak görmek demek değildir. Görmek için bakmak fiiliyatına bilişsel unsurları eklemek gerekir. Bu duruma farkında olmadan ulaşmak çok zordur. Bir şeyin anlam ifade edebilmesi farkındalık dahilinde olmasıyla mümkündür. Kaldı ki, bilinçli farkındalıkta gözlemlemek sadece görsel uyaranlarla sınırlı değildir. O andaki, düşünsel, duygusal, davranışsal süreçler ve çevresel unsurlar hep dikkatli bir gözlemle farkındalık alanına alınabilir. Tıpkı bakmakla görmek arasındaki temel farkta olduğu gibi, burada kişiden beklenen, aktif ve katılımcı olmaktır.
Bilinçli farkındalık bir kez başladığında kesintisiz sürdürülebilen bir etkinlik değildir. Bu süreçte kimi zaman kopmaların yaşanması olağandır. Ancak her defasında bu kopmanın farkına varmak ve tekrar dikkati yönlendirmek bilinçli farkındalığın devamı açısından önemlidir. Anı yaşama noktasındaki beceriksizliğimiz; ya geçmişin tozlu raflarında aranırken, ya da geleceğin belirsizliğinde kaygılanırken ortaya çıkar ve bize stres faktörü olarak fatura edilir. Ne geçmiş, ne gelecek sadece şimdide olmak özel bir dikkati gerekli kılar. İşte tam bu noktada yargılamadan ve suçlamadan dağılan zaman algımızı şimdiye odaklamak doğru bir adım olacaktır.
Kadim öğretilerin her birinde temel bazı özellikler göze çarpar. Eşsiz kültürel zenginliğimizin köşe taşlarından olan Mevlana ve Yunus Emre; “anın farkına varmak” ve “kendini bilmek (kendin olmak)” konularında daima yol gösterici olmuşlardır. Yavaşlamak, sakin olmak, anda kalmak ve kendin olmak gibi sûfiliğin içinde yer alan kimi öğretilerin, bilinçli farkındalığın da temel nitelikleri arasında yer aldığını söylemek mümkündür. J.K.Zinn, “farkındalık bilinçli yaşama sanatıdır” derken, “kendin olmak” ve “olmadığınız bir şeye dönüşmeye kalkışmamak” bilgeliğine özel atıflarda bulunur. Mevlana’nın yıllar önce söylediği gibi…
Bize ait değerlerin daha fazla farkında olmak ortak bir noktada buluşmayı, aynı değilse bile benzer bir dili konuşmayı sağlayacaktır diye düşünüyorum. Her şeye rağmen…