Kliniğimizde zayıflama bölümü olması ve bu konu ile özel olarak ilgilenen bir hekim olarak sürekli yeni makaleleri ve güncel olan kitapları takip ediyorum. Okuduğum bir kitap mikrobiyoloji ve beslenme uzmanına aitti. Kitapta ilgimi çeken yediğimiz ve içtiğimiz gıdaların pH değerlerinin kilo ile birebir ilişkisini çarpıcı analizlerle göz önüne sermesiydi.
Aslında her gün tükettiğimiz suyun bile alkalik olması yılda 2.5 kilo kaybetmemize sebep olmaktadır, deniyordu. Özellikle asitli gıdaların mide asidini olumsuz yönde etkilemesi ve vücudu yorması dışında bu asitli gıdaların daha fazla yağ tutulmasına sebep olması söz konusu.
Kanımızın asit-baz dengesinde bazik tarafta olması yenilen gıdaların kana karışmadan önce bazik hale (alkali) getirilmesini gerekli kılmaktadır. Alkalizasyon adı verilen bu işlemin de karaciğerde yapılması bu asidik gıdaların fazla tüketilmesi sonucunda karaciğerin yorulmasına neden olmaktadır. Karaciğer yorgunluğu kavramı hücresel düzeyde yağlanmayla sonuçlanabilmektedir. Asitli ve fazla yağlı beslenmenin organların genelinde yağlanmaya neden olması aslında bir koruma mekanizması.
Alkali besinlerle beslenmenin ve alkali su tüketmenin metabolizmayı hızlandırarak kilo verme üzerine etkilerini inceleyen bilim adamının mikroskobik düzeyde çarpıcı kan analizleri var.
Bildiğimiz bir konu hakkında daha fazla ve ayrıntılı sunumlar okumak benim de bazı önerilerimi daha fazla vurgulamama sebep oldu ve bunların uygulanması için ikna edici bilimsel verilere daha fazla sahip olabilmek de hoş oldu.
Bu durumda içtiğimiz suyun pH düzeyinin 7 ve üstünde olmasına özen gösterelim. Asitli içeceklerden (kahve, çay, alkol, her tür gazlı içecekler ve meyve sularını) asgari ölçüde tüketmek ve bunları tükettiğimiz zaman daha fazla alkali su tüketmekle önlem almak, ilk önerim olacaktır. Detoks içeceklerinin özellikle alkali olmasına özen göstermek, faydadan çok zarar olmaması için dikkat etmek. Metabolizmayı canlandırmak için gıdalardan gereken oranlarda faydalanmak, yani az yağlı yiyerek metabolizmayı daha da yavaşlatmak yerine hayvani yağlardan uzak durup ölçülü oranda bitkisel yağlardan ve balıktaki gibi omega 3-6 içerikli doymamış yağlardan faydalanmak.
Hızlanmaya başlayan ve canlanan metabolizmaya egzersiz yaparak ve belli kas gruplarını düzenli olarak çalıştırarak katkıda bulunmak ve bu hızı idame edebilmek. Hem cilde hem de sağlıklı bedene kavuşmada faydalı olan bazı anti-oksidanları ve gıda takviyelerini doktorunuza danışarak periyodik olarak tüketmek.
Peki kanımızı asidik ya da alkalik yapan besinler nelerdir?
Asidik yapan besinler; özet olarak tüm şeker içeren içecek ve yiyecekler, kuru yemişler, köy peyniri, patates, sakatatlar, çoğu etler, kümes hayvanları, kabuklu deniz mahsülleri,
Alkalik yapan besinler; en çok ağırlık vermemiz gereken besin grubudur . Kanımızın da alkalik bir yapıya sahip olduğunu düşünürsek , vücudumuzun sindiriminde de zorlanmadığı en iyi besinler olarak düşünebiliriz. En alkalik besin olan anne sütünden sonra, yeşil sebzeler, soya filizi, salatalık, domates, dolmalık biber, deniz sebzeleri, brocoli, lahana, maydonoz, yeşil fasulye, ıspanak, sarımsak, karalahana, hindiba, brüksel lahanası, bamya, pırasa, roka, hardal, kabak, su teresi, frenk soğanı, avocado sayılabilir.
Burada önemli olan, sindiriminde asidik bir ortam sağlayan proteinlerin genel beslenmemizde % 20 – 25 civarında yer almasıdır. Mümkün olduğunca, protein tüketimi gerçekleştirildiğinde yeşil sebze ve salata türlerinin de birlikte tüketilmesine özen gösterilmelidir .