21.11.2019 - 09:48 | Son Güncellenme:
Diyabet, şekeri düzenleyen insülin hormonu yeterli düzeyde algılanamadığında ve salgılanan insülin hücreler tarafından kullanılamadığında oluşan, yaşam boyu devam eden kronik bir hastalık.
Son rakamlara göre dünyada 425 milyon diyabetli hasta var. Diyabet tek başına ölüm nedenleri arasında 6’ıncı sırada. Diyabet nedeniyle her 8 saniyede 1 kişi hayatını kaybediyor. 2007 yılında dünyada diyabet için harcanan para 232 milyar dolar, 2017 yılında bu rakam 727 milyar dolara çıktı. Gelecek 20 yıl içinde, dünyada diyabetli kişi sayısının 600 milyona ulaşacağı öngörülüyor.
Türkiye için korkutucu tablo
Türkiye için de durum dünyadakinden farklı değil. Türkiye’de erişkin Tip 2 diyabetli yaklaşık 7,2 milyon diyabet hastası var ve 2045 yılında 11,2 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Avrupa’da diyabetin görülme sıklığının en yüksek olduğu ülke de Türkiye. Hatta Türkiye diyabetli kişi sayısı açısından Rusya ve Almanya’dan sonra 3’üncü sırada yer alıyor. Araştırmalar, Türkiye’de tanısı konulmamış 2,7 milyon diyabetli olduğunu ortaya koyuyor.
Tedavide devam büyük önem taşıyor
Peki diyabet tanısı almak ve tedaviye başlamak diyabet tedavisi için yeterli mi? Maalesef tanı ve tedaviye başlamak yeterli değil. Tedaviye devam büyük önem taşıyor. Ayrıca her hasta özel ve benzersiz. Bu da her hastanın koşulları ve diyabet deneyiminin farklı olduğu anlamına geliyor.
Sanofi’den koşulsuz destek
“Tedaviye yönelik yeterli bilgi ve eğitim almak her hastanın hakkıdır” diyerek yola çıkan Sanofi de toplumda diyabet bilincini artırmak için çeşitli çalışmalara imza atıyor. Bu kapsamda her iki diyabet tipinde her bir hastanın farklı ihtiyaçlarına yönelik, ‘kişiye özel bir diyabet yönetimi’ne destek veriyor. ‘Hasta Destek Programı’ ile birlikte binlerce hastaya diyabet yolculuklarında eşlik ediyor. ‘Okulda Diyabet Programı’ sayesinde Sanofi 10 senede 60 bin okul, 7,5 milyon öğrenci, 585 bin öğretmen ve 580 bin veliye ulaştı ve ulaşmaya da devam ediyor.