30.04.2014 - 15:34 | Son Güncellenme:
O yıl dünyaya gelenler 37 yaşına bastı şimdi..
Kazancı Yokuşu’nun kan aksırdığı bir mayıs günü, birbirlerini ezercesine ilerleyenler.
Taksim Meydanı’nda ölümcül bir karmaşa..
Meydanı ihtiyar bir ahtapot gibi saran kalabalık heykel..
Sürekli çocukların uzanamayacağı raflara büyüklerin sakladığı sırlar..
Bu kez çocuklar,
ileri yaşların anımsayamayacağı derinlere dalıyor.
Hangi şehrin neresine tükürülmüş olursa olsun, yalnız görmeye alıştığımız abideler,
bu meydanda öylesine kalabalıklar..
Kimisini takım elbise gibi giyer sokaklar, kimi delik deşik bir pelerin..
Ne seni ne birbirini hazmetmiş insanların soğuk bakışlarını aydınlatan sokak lambaları..
Ellerimi ısıtan kestane kebabını mideye indirirken şarkılar mırıldanarak zamanı unuttuğum adıyla değil adımlarımla andığım cadde..
Her köşesinde bir kebap yanığı, dört harften ibaret eski adını uzattıkça sızlar burun direkleri..
Her deminde bir yalancı tanığı,
6 eylül’de, 7 eylül’de sekerek kaçan ilk sahiplerin üzerini örter büyük battaniyelerle..
İnce bir işçiliğin lanetlediği sakarlığa koşarlar..
Acı bir donar, bir çözülür göbeğinde,
anıların dizleri kanar Galatasaray’a meyilli caddesinde..
O caddenin kırıkları koşar adım boşaltır ince gözyaşlarını..
Her dükkanın ismi pirinç sarısı, her dilencinin argümanı baş ağrısı..
Alkol sıçramış kendisine girişen karışık boya paletlerine..
Menziline giren ressam kaybolmuş..
Bermuda melek üçgeni; Tophane, Gümüşsuyu ve Tarlabaşı; Harbiye…
O caddenin ağzında beliren yuvarlanır, kendini bilmezliğin tatlı meyilinde bir çöp tenekesi gibi savrulur ara sokaklara..
Herkesin düşü bu uçuşmada bir açık hava bahçesine konmak Taksim’in..
Evlerine mahpus terbiyeli çocukların hayali bir açık hava parkına konmak Taksim’in.
Açık hava parklarına mahpus çocukların hayali sıcak bir soba başı..
Kapıcıların mahsur kaldığı kar kalınlığında bodrum katları, zengin bebelerin seri vücut çalımlarıyla aktığı kristal gece kulüpleri..
Ömrünün tamamında direnen bir mahallesinin, kenarında az buçuk kötü duvarlı, az buçuk küçük bir barda lise kırıkları..
Dolmabahçe’den yürüyen siyah beyaz kartal yavruları semaya bir tane mi yasal cümle uçurmaz,
provalarından yakayı kurtarmış teatral sinekler hiç mi yolunu şaşırmaz.
hep nazenin, hep mavi, hep ela…
bu şehrin geri dörtlüsünde
biri var ki büyük bela,
ne zaman girse oyuna
kırmızı kart, penaltı..
ne zaman çıksa oyundan
tribünlerim dağıldı..
Yudum ŞAŞMAZ