Yaşadığımız çağda; değişim, yenileşme, yenilik gibi kavramlar hayatımızın her alanında etkisini gösterir. Öyle ki söz konusu kavramlardan nasibini alamayan; kişi, kurum, kuruluş ve sektörlerin uzun vadede varlık göstermesi çok kolay değildir. Bir başka deyişle hızla değişen teknolojilere ve gelişen çevre koşullarına bağlı olarak ortaya çıkan inovasyon kültürü, kurum ve marka başarısı için olmazsa olmaz faktörlerden biri olarak öne çıkar.
Hemen her sektörde piyasanın bu derece kalabalık olması, müşteriye benzer ürün ve hizmetleri sağlayan sayısız kurumun aynı anda varlık gösterme çabası, en nihayetinde farklılaşma ihtiyacının kaçınılmazlığı sonucunu doğurur. Markalar, ürün ve hizmetlerinin benzerlerinden ayrışmasını sağlamak için gerek ürün, gerek hizmet, gerekse kurumsal bakış açısı bakımından yenilenme ve inovasyon süreçlerini sürekli kılmalıdırlar.
Kurumların varlıklarını uzun vadede sürdürebilmeleri büyük oranda kurum içi inovasyon kültürünü oluşturmalarına bağlıdır. İnovasyon kültürünün temelinde değişim vardır. Sorun da tam olarak bu noktada ortaya çıkar. Zira değişim ve yenileşme, beraberinde doğal bir direnç de getirir. Gerek bireysel gerekse kurumsal anlamda, değişimi engelleyici tavırla karşılaşmak olasıdır. Çalışanlar halihazırda sahip oldukları çalışma alışkanlıklarının değişmesini istemezler. İşverenler de benzer şekilde var olan işleyişi korumak, kurulu düzeni devam ettirmekten yana eğilim gösterebilirler. Böyle bir durumda yapılması gereken şey, inovasyon karşıtı direncin doğru ve sağlıklı metotlarla kalıcı olarak kırılmasını sağlamak ve bu şekilde yenileşmenin önünü açmaktır. Bunu başaran kurumların hızla değişen dünyaya ayak uydurmaları ve daha da önemlisi piyasada rekabet üstünlüğü sağlamaları işten bile değildir.
Dolayısıyla muhafazakar bir tavır yerini; değişimi, gelişimi, ilerlemeyi destekleyen anlayış ve yaklaşımlara bırakmalı ve inovasyon direnci bütünüyle ortadan kaldırılmalıdır. Tam da bu aşamada kurumsal iletişimin ve etkili markalaşma faaliyetlerinin önemi son derece büyüktür.
Kurum içi iletişim, inovasyon kültürünün benimsenmesi ve sürekli hale getirilmesi için kullanılması gereken en önemli araçlar arasında yer alır. Söz konusu kültürün yayılması, buna bağlı olarak bilgi akışının sağlanması için kurumsal iletişim mekanizmalarının devreye sokulması şarttır. Doğru ve güçlü bir iletişim olmadan kurum içi güven, sadakat ve liyakat gibi hususların istenilen seviyeye taşınması güçleşir. Kurum içinde dengeli bir etkileşim ortamı oluşturulamaz ve tüm bu olumsuzluklar da inovasyon sürecinin başarıyla yürütülmesine engel teşkil eder.
Markalaşma da yine inovasyon direncinin kırılması yolunda etkili biçimde yönetilmesi gereken bir süreçtir. Marka olmak ve yenilenmenin, markalaşma hikayesinin vazgeçilmez bir ayağı olduğu bilinciyle hareket etmek, kurumu başarıya taşıyacak olan önemli unsurlar arasında yer alır. Bu noktada liderlik de önemli bir başlık olarak karşımıza çıkar. Markalaşma sürecini yönetecek etkili bir liderin varlığı her anlamda işlerin daha kolay ilerlemesini de beraberinde getirecektir. Ekibinin yeteneklerini ön plana çıkarabilen, güçlü bir rehberlikle doğru yönlendirmeleri yapabilen liderlerin inovasyon sürecinin başarıya ulaşmasındaki rolü paha biçilemezdir Kurumsal iletişimin öneminin bilincinde olan koordinasyon yeteneği; güçlü, ekibini iyi tanıyan, sosyal ilişkiler yönünden zafiyeti olmayan liderler sürecin hızlı, etkin ve doğru biçimde ilerlemesini sağlar.
Neticede bir kurumun hedeflediği kârı yakalayabilmesi, marka değerini artırması ve buna bağlı olarak varlığını koruması ancak pozitif anlamda değişime ve ilerlemeye açık olmasıyla gerçekleşebilir. Bunun için de her şeyden önce inovasyona karşı geliştirilebilen direncin yok edilmesi şarttır. Değişime karşı direnç, yenileşme taraftarı eğilimle yer değiştirdiğinde gerek tüketici nezdinde gerekse üretici açısından çağın gerekleri yerine getirilmiş, ihtiyaçlar karşılanmış ve her anlamda başarıya giden kapılar sonuna kadar açılmış olur. Yeter ki doğru zamanda, gerekli noktalarda, etkili araçlar devreye sokulabilsin.