Ölümüne çiftleşen kalamarlar, tek eşli kelebek balığı, denizlerin mahçup delikanlısı; "Sualtından Yansımalar"da insanı şaşkına çeviren bir yaşam
Yeryüzündeki şu denizler, şu okyanuslar, şu kıyılar, ne hayatlar, ne gizemler, ne büyüler, ne tılsımlar saklıyor bilemezsiniz! Birkaç gün öncesine dek ben de bilmiyordum. 'Sualtından Yansımalar' kitabının her satırını okuyuncaya dek, her fotoğrafın derinliklerine dalıncaya dek bilmiyordum.
Kalamarların, nesillerini sürdürmek için ölmek zorunda olduklarını bilmiyordum. Kalamarların çiftleşmesi, birleşmeleri öyle zor, öyle yorucu bir iş ki! Erkek kalamar kollarının biriyle spermlerini, öteki kollarıyla dişisini idare etmek zorunda. Dişi kalamar, kollarının biriyle spermleri almak, öteki kollarıyla erkeğine sarılmak, bir başka koluyla da yumurtalarını güvenli bir sığınağa (örneğin bir mercanın altına) yapıştırmak zorunda. Bu yorucu birleşmeden sonra öyle bitkin düşüyor ki, beslenemeyip hemen ölüyorlar. Başka balıklara yem olmamış yavrular ise yumurtalarından çıkıp, yeni bir yaşama annesiz babasız başlamak zorundalar.
Cinsiyet değiştiren balık
Anemon balıklarının bunca ilginç aile yapısı olduğunu bilmiyordum. Ailenin reisi dişi anemon erkek anemonların büyümesine izin vermiyor. Zaten ailede bir dişi var gerisi erkek. Eğer dişi anemon balık ölür ya da kaybolursa, erkek anemonlardan biri cinsiyet değiştirip dişi anemon oluyor ve büyüyor. Ailenin reisi görevini üstleniyor.
Kelebek balıklarının sürekli çift dolaşarak tek eşli bir hayat sürdüklerini; Balon balıklarının dünyanın en tehlikeli zehrini taşıyarak korunduklarını ve içlerine su alıp şişerek ilerlediklerini;
`Noktalı bahçe mürenleri'nin denizlerin mahçup delikanlısı olduklarını ve ancak çevrede başka balık yokken, bedenlerinin yarısı bir periskop gibi kumdan dışarı çıkardıklarını;
Deniz yıldızının beslenmek için, midesini ağız deliğinden dışarı sarkıttığını; en sevdiği yiyecek midyenin kabuğunu milimetrenin onda biri kadar araladıktan sonra midesini bu aralıktan midyeye yoktuğunu ve salgıladığı enzimlerle midyenin etini yediğini ve gövdesinin dışında sindirdiğini;
Mercanların bir yılda ancak birkaç milimetre büyüdüklerini, beş yüz yılda iki metrelik, elli milyon yılda bir buçuk kilometrelik bir alana uzanabildiklerini;
Sualtındaki canlılar için tek amacın uzun süre yaşayabilmek olduğunu bu nedenle çeşitli ortaklıklar kurduklarını;
Ve bunlar gibi binlerce ilginç gerçeği "ğreniyorum.
Öğrendikçe, "Sualtından Yansımalar" kitabının yaratıcısı Alptekin Baloğlu'na sevgim, saygım artıyor. İnsanı şaşkına çeviren, nefes kesen fotoğrafları, çok yalın, açık net, ukalalıktan uzak, birbirinden ilginç kısa açıklamalarıyla önüme yepyeni dünyalar seriyor. İnanın, sualtındaki yaşam, toprak üstündeki yaşamdan çok daha "insancıl" demek geliyor içimden.
Alptekin Baloğlu'nun kendi yayını olan bu kitap, baskısıyla, sayfa düzenlemesiyle, renk ayırımlarıyla, tüm teknik özellikleriyle de evrensel nitelikte. Gönül diler ki, Kültür Bakanlığı,
Eğitim Bakanlığı, Turizm Bakanlığı bu eserden yararlansın, kütüphanelere, müzelere, okullara aldırsın. Çünkü kitabın bir özelliği de, okurunu doğaya saygılı olmaya yönlendirmesi...
"Belki" diyor Alptekin Baloğlu, belki sualtındaki gizemli yaşam hakkında daha fazla
bilgi sahibi olmamız, ona daha fazla değer verip korumamıza yardımcı olur."
Bir önemli nokta daha: Kitabın geliri İstanbul Tıp Fakültesi'nin "Basınç Odamızı Geri İstiyoruz" kampanyasına gidecek.
Bu dev esere emeği geçenleri kutlarım.