Birinin boynunda fotoğraf makinesi, diğerinde kamera... Yaş 77. Ayaklarında spor ayakkabı, dağ tepe dolaşıyorlar. Biri Erozyon Dede, diğeri Bilge Adam. Kendi deyimleriyle; iki deli ihtiyar. Ütopyaları ise zengin ve yeşil Türkiye...
      Bir meşe palamudunun 20 yıllık ömrü olduğunu varsayalım. Bir yılda yaklaşık 100 kilo yaprak verdiğini düşünelim. Bu, yılda 100 milyon ton doğal gübre, 20 milyon ton hayvan yemi demektir. 10 milyar meşe toprakla buluşunca ne olacak biliyor musunuz?
      Yaprak toprağı besleyecek, ıslah edecek, erozyon önlenecek, tarım gelişecek, iklim dengesi sağlanacak, yağış artacak, toprağın geçirgenliği arttığı için yer altı suları ve akarsular beslenecek, hayvancılık artacak, açlık, sefalet yerine bolluk ve toplumsal barış gelecek, göç sona erecek... Ve yemyeşil ve zengin ve bağımsız ve güçlü bir Türkiye..."
Toprağı keşif gezisi
      Bu, Nasrettin Hoca’nın değil 77 yaşında iki deli ihtiyarın ütopyası. Birinin elinde kamera diğerinin elinde fotoğraf makinesi, dağ tepe demeden dolaşıyor, toprağı doğayı keşfediyorlar. Her biri, yalnızca Türkiye’de asfalt hariç; dağ tepe, köy, yağmur, çamur, fırtına, kar demeden 330 bin kilometre yol kat etmiş. Toprağı keşif gezileri Türkiye ile sınırlı kalmadı, tüm dünyayı adım adım dolaşmaya başladılar.
      Biri, Karacabeyli Hocazade Çorapçı’nın oğlu Hayrettin Karaca, diğeri Artvinli Nihat Gökyiğit. 30 yıllık dostlar. İkisi de işadamı. Ama ortak konuları ne ticaretti ne de politika. Doğada birleşmişti dostlukları. Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı TEMA’yı kurdular. Şimdi arkalarında, ‘üzerlerine vazife olmayan işlere karışan(!)’ yüzlerce köylü ve genç var.
46 bin slayt çektiler
      Bazen Tavşanlı’da, Yağmur Ormanları’nda, Fırtına Deresi’nde, bazen de Aras Gölü’ndeydiler. Toprak, açlık, sefalet ve toplumsal barış denince kendilerini tutamıyor, hiç yaşlanmayan beynin yorgun ayaklarına yükleniyor, farkına varmadan sınırları aşıyorlardı. Botanik bahçesini incelemek ve arboretumu dolaşmak amacıyla yalnızca Karaca’nın yurtdışına yaptığı gezi sayısı 400’ün üzerinde. Doğa üzerine katıldığı konferansların sayısını ise hatırlamıyor. Çektiği slayt sayısı ise 46 binin üzerinde.
TEMA’nın gerçek sahipleri
      Onlar kendilerini, ‘iki deli ihtiyar’ olarak niteliyorlar. Yeşil, zengin ve bağımsız güçlü bir ülke için ‘Fareli Köyün Kavalcısı’ gibi yürüdüler. ‘Vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilemez’ sözünden yola çıktılar. Geriye baktıklarında bütün köylü peşlerine düşmüştü. Tabi gazeteciler de.
      Bafralı bir TEMA’cı, “Sizin araştırmalarınız doğrultusunda ekip biçtiğimiz tarlada Avrupa standartlarında ürün aldık. Etiketli ürünlerimiz tarlada çürümüyor, pazarımız Avrupa’ya kadar uzandı" diyerek heyecanla anlatıyordu yaptıklarını. Dinç beyinlerin yorgun bedenlerine güç geldi. Dağ, tepe demeden ‘iki deli ihtiyarın’ ardından koşarken yorgun düşen medya mensuplarına dönen Hayrettin Karaca, “İşte TEMA’nın gerçek sahipleri. TEMA uçtu ve gerçek sahiplerini buldu" dedi.
‘Çayın soğudu Hayrettin’
      Soluklanmak için girdiğimiz kır kahvesinde Karaca, hiç soluk almadan, Türkiye’nin her yöresinden ayrı bir öykü anlatıyordu. Ta ki Nihat Bey, ‘Çayın soğudu Hayrettin’ diyene kadar. Çay bardağına yönelirken bir saniyelik suskunluktan yararlanan Nihat Bey kapıyor sözü, aynı coşku aynı heyecanla bu kez o anlatmaya başlıyor.
      Her yemekte yeni bir öykü vardı. Bu kez laf kapma taktiği, ‘Çorban soğudu Nihat’ veya ‘Çorban soğudu Hayrettin’di. Bir süre sonra bu taktik, meydanlarda onları dinlemeye gelen halka da yansıdı. TEMA’cılardan oluşan bir grup, her uzayan konuşmada, yazısız sarı bir pankartı havaya kaldırıyordu. Üç kez kalkan sarı kart, konuşmacının diskalifiye olmasına neden oluyordu.
Ak sakal Nihat
      TEMA fikri aslında Tekfen Holding’in kurucularından olan Nihat Gökyiğit’ten çıkmış. Artvin doğumlu olan Gökyiğit, bir doğa hayranı. TEMA, çocuk oyunlarında kendisine eşlik eden ateş böceklerinin gösterdiği bir yol. Artvin’e döndüğünde ateş böceklerini bir daha görememiş,öHiçbir canlı yok olmamalı" diyerek Karaca’nın kapısını çalmış. Yanına rahmetli Vehbi
Koç’u da almış. Sonra üçü birlikte haftada iki gün dolaştıkları işadamlarını ikna etmişler.
Doğaya duyarlılar
      TEMA’nın doğduğu odada konuştuk onlarla. Daha duyarlı ve doğaya daha fazla zaman ayırma imkanı olduğu için Karaca’yı TEMA’nın başına geçirmişler. Başkan Vekilliği görevini yürüten Gökyiğit ise aynı zamanda, dünyanın en büyük uluslararası öğrenci kuruluşu AIESC’nin Türkiye’de teşkilatlanmasına öncülük yapıyor.
      Karadeniz orkestrasını kuran Gökyiğit, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Konseyi ve Türk Bağımsız Devletler Topluluğu İş Konseyi’nin de başkanı. Türki Cumhuriyetlerde ise ona, bilge adam anlamına gelen ‘ak sakal’ unvanı ile hitap ediyorlar. Karaca, “Nihat öyle çok işle uğraşıyordu ki onu kıskandım ve TEMA’ya yönelttim. Şimdi daha çok TEMA ile uğraşıyor. Yapacak çok şeyimiz var." diyor. Yaşamlarından geri kalan zamanı adeta birleştirmişler.
Dünyada barış
      Onlar hayatın sonbaharında ölümsüzlüğü keşfeden iki kaşif gibi. “Türkiye’nin en önemli meselesi toprak kaybıdır. Bu topraklar verimini kaybederse Türkiye biter, göçler hızlanır. Nataşa olayı nedir? O saygın kişiler niçin buralara geliyor düşündünüz mü? Tabi ki aç olduğu için.
Dünya barışının temelinde bu yatıyor. TEMA bir halk hareketidir. Haydi hep birlikte üzerimize vazife olmayan bir işe karışalım(!)" diyorlar.
TÜRKİYE ÇÖL OLMASIN
     Â
TEMA’nın amaçları     Â
Doğal varlıkları ve çevre sağlığını korumak. Erozyonla mücadele etmek.Toprak örtüsü ve toprağın korunması, ağaçlandırma için kamuoyunu bilinçlendirmek
     ÂErozyonla mücadelede gerçekçi ve uygulanabilir politikalar oluÅŸturulmasını saÄŸlamak için hükümetleri harekete geçirmek
     ÂAÄŸaç ve orman sevgisini topluma mal etmek.
     ÂÇayır ve meraları koruyup geliÅŸtirmek.
     ÂDoÄŸal zenginliklerimizi koruyup geliÅŸtirmek
     ÂÇölleÅŸme ile mücadelede örnek bir hareketi Türkiye’den baÅŸlatmak
     ÂDoÄŸal varlıkların, yeÅŸil alanların toprak ve bitki örtüsünün geliÅŸtirilmesini saÄŸlamak için faaliyette bulunmak.