26.12.2021 - 22:26 | Son Güncellenme:
Atıkları kandan temizleyerek idrarı oluşturma görevi bulunan böbrekler, omurganın her iki tarafında bulunuyor. Yumruk büyüklüğünde ve fasulye şeklinde olan bu organlarda meydana gelen kanserler hiç de küçümsenmeyecek oranda görülüyor. Tüm kanser türlerinin yaklaşık yüzde 2.5’unu böbrek kanseri oluşturuyor. Üstelik erkeklerde iki kat daha fazla görülüyor.
Risk faktörlerine dikkat!
Böbrek kanserinin nedenleri kesin olarak bilinmese de bazı risk faktörleri olduğu biliniyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim bu faktörleri şöyle sıralıyor;
İleri Yaş: Yaşın ilerlemesi, tek başına önemli bir risk faktörü. Çoğu böbrek kanseri 50 yaş ve üzeri hasta grubunda ortaya çıkıyor.
Sigara: Araştırmalar 10 yıl sigara içiminin böbrek kanseri riskini yüzde 6 artırdığını, eğer içicilik 10-20 yıla uzanıyorsa, risk oranının yüzde 45’e yükseldiğini gösteriyor.
Obezite: Aşırı kilo ya da obezite insülün, östrojen gibi hormonların artışına neden olabiliyor. Bu artış kolestrol metabolizmasında ve bağışıklık sisteminde bazı değişikliklere neden olduğundan, böbrek kanseri oluşumunda da rol oynayabilir.
Yüksek tansiyon: Bazı tıbbi araştırmalarda, yüksek tansiyon hastalarında 2-3 kat fazla böbrek kanseri geliştiği görülüyor. Yüksek tansiyona bağlı olarak gelişen hücresel hipoksinin ve kronik inflamasyonun kanserin gelişimini tetiklediği bildirilmektedir.
Böbrek yetmezliği: Böbrek fonksiyonlarındaki azalma, önemli bir risk faktörüdür.
Kalıtsal özellikler: 1. Derece yakınlarında; anne babada, kız ya da erkek kardeşlerinde böbrek kanseri olması, riski yükseltiyor.
Radyasyona maruz kalma: Tedavi amacıyla radyasyon tedavisi görülmesi ya da başka nedenlerle sık radyasyonla karşılaşılması durumunda böbrek kanseri riski artıyor.
Toksik madde: Mesleki nedenle boya, akü, balata atıkları gibi maddelere sürekli maruz kalındığında böbrek kanseri görülme oranı artıyor.
Böbrek kanseri ilk evrelerde genellikle belirti vermiyor. Ancak idrarda koyu kırmızı ya da kahverengiye yakın kan görülmesi, yorgunluk, halsizlik, ani gelişen ve geçmeyen bel ağrısı, sırtta geçmeyen ağrı, sebebi bilinmeyen kilo kaybı, iştahsızlık ve yüksek ateş gibi belirtiler böbrek kanserini akla getiren şikayetler arasında yer alıyor. Hastalığın tanısında kan ve idrar testlerinin yol gösterici olabildiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, “Ultrasonografi, BT ya da MR gibi görüntüleme teknikleri ile böbrekteki tümör ya da anormal dokular araştırılabilir. Biyopsi işlemi de tanıda kullanılan bir diğer yöntem” diyor.
Evresine göre tedavi farklılaşıyor
Kanserin evresi ve hastanın genel durumuna göre böbrek kanseri ameliyatına karar verildiğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, tedavi yöntemlerine dair şöyle konuşuyor:
“Kanser diğer organlara sıçramadıysa genellikle cerrahi yöntemler ilk akla gelen tedavi yoludur. Cerrahi için uygun olmayan kimi hastalarda radyofrekans, ablasyon, kriyoterapi gibi yöntemlerle tümörün yok edilmesi de mümkün olabiliyor. Metastazları bulunan hastalarda kanserli dokuları hedef alan kimi ilaçlar ve kemoterapiler kullanılabiliyor. Daha ileri hastalıklarda ise hastanın yaşam kalitesinin artması ve semptomlarının gerilemesi adına radyoterapi ve renal arter embolizasyonu adı verilen işlemler yapılabiliyor.”