Satürn, evliyken gider deniz perisi Philyra'ya kaptırır gönlünü. Yetmez, ilişkilerini gizli sürdürebilmek için At haline getirirler kendilerini. Doğal olarak bu ilişkiden de 'yarı at / yarı insan' olarak Chiron doğar. Satürn'ün, Rhea'dan olma çocukları; Plüton, Neptün ve Jüpiter kadar şansla doğamayan Chiron; hem gayrimeşru olduğu hem de annesi Philyra tarafından -fiziki özellikleri- hoş görülmediği için bir mağarada terkedilir. Bazı rivayetlere göre Apollo bulur ve eğitir, aynı zamanda ölümsüz doğan Chiron'u. O da boş durmayıp geliştirdiği zekası ve bilgisiyle kahramanlar yetiştirir. Bunlardan birisi ve aynı zamanda çok iyi dostu olan Herakles'e yapılan bir saldırı sırasında atılan ölümcül zehirli ok ile vurulur. Ölemediği için bu okun çektirdiği acıya derman olsun diye araştırıp bulduğu bütün çareler, formüller, şifalar kendisi dışında tüm derman arayanların işine yarar. Sonunda bu acıya dayanamayıp kendi ölümsüzlüğünden vazgeçer!
Şimdi bu mitolojik hikayenin içinde adı geçen; nam-ı diğer "Yaralı Şifacı" Chiron (Kiron ya da Şiron) gibi
vazgeçmek kolay mıdır?
Önce bi kendimize bakarsak muhtemelen herkese destek olmaya çalışan bir insan olduğumuzu düşünebiliriz Chiron gibi. Düştüğünde elimizi uzattığımız, şifaları için elimizdeki imkanları kullandığımız, yükleri hafiflesin diye el attığımız bir grup vardır hepimizin çevresinde hatta zaman zaman el kadar uzak olup olmadığını bile umursamadığımız. O zaman buraya kadar bu hikaye bize yabancı değil. En azından bir kısmımıza olmayabilir. Güzel!
Peki bize acı verdiğini bildiğimiz bir ilişkiden vazgeçebilir miyiz?
İçinde;
kendimizden çok sevdiğimize öncelik vermekten,
sevdiğimiz kadar sevilmesek de sevmekten,
sevdiğimizin tercihlerini tercih etmekten,
isteklerimizi sevdiğimizinkiler gerçekleşene kadar bekletmekten,
hasta olduğumuzda bile şifayı önce sevdiğimize vermekten,
almayı beceremediğimiz için vermekten
vazgeçemediğimiz "mutluluklarımız" olan bir ilişkiden vazgeçebilir miyiz?
Yukarıdakilerin pek çoğu 'içinde sevgi varsa zaten böyle olmalı' olarak görünse de -acaba-
içinde bizim beslenmemizi sağlayan bi tür acı çekmek olabilir mi?
Çünkü ilişkinin içindeki sevgi çok gerçek ve güçlü bir kaynaktan sağlanmıyorsa bu yukardakiler acı çekilmesine sebep olmaz mı? Böyle bir durumda da sevdiğimize; bakımımıza ve sevgimize muhtaç gözüyle bakmaya başlamaz mıyız? Bir tür bağımlı gibi davranıyor olabilir miyiz?
Vazgeçemediklerimiz yüzünden 'Vazgeçilir' olabiliriz!
Bize ihtiyaç duyulmayacağını bildiğimiz bir ilişkide yer alır mıyız? Hatta "ona ihtiyacım var!" en sık duyduğumuz acı kaynağıdır ayrılıkların. Daha nadir duyarız "bana ihtiyacı var" deyip acı çekeni, biten bir ilişki sonucu.
Yaralı şifacı Chrion gibi oku yemeden önce çuvaldızla prova yapmak gerek. Bizi vazgeçme kararına götürecek kimya bedenimize bulaşmadan önce alış/veriş dengesini sağlayabilmiş miyiz bakalım. Vermekten çok mutlu olsak da hayat almamız gerektiğini eninde sonunda gözümüze yaklaştıracaktır!
Sevgimiz de olsa, ilgimiz de olsa, şefkatimiz de olsa hatta şifamız bile olsa -sınırsızca verdiklerimizi- alanlara; verme hakkı tanımadığımız için dengelerin bozulduğu gün vazgeçemediğimiz:
"bana ihtiyacı olmasına ihtiyacım var"
olabilir !