Mutlu olmak için peşinden koşulan, gelecek diye beklenerek geçilen ömür ya da ışık hızında düşen yıldırımın yürekte bıraktığı kalıcı bir iz; Aşk, bir gün gelecek ve size karanlık yüzünü de gösterecek deseler inanır mısınız? İnanılmaz elbette, bu kadar uğruna efsaneler anlatılan, hayatın nerdeyse olmazsa olmazı sayılan, her an ve her anıda olsun diye can atılan böylesi bir güzelliğin karanlık yüzü olsa ne olur?
"Ne yapar ki?" der bünye; bilmeden Aşk acısını.
Sevgi; bir anda solunan havadan eksildiğinde, nefes almadan yaşamak gibi gelirken o bünyeye; akıl mantıkla birlikte karanlığın içinde, minicik de olsa bir mum ışığı için kibrit bulmaya çalışırken, yanan canın ışığı hiç bir yeri aydınlatamaz hale geliverir. Kaybolan aydınlığın ne zaman geri geleceğini bilmeden ve umursamadan, olunan yerde kalıp, geçmeyen zamanın başımıza çökertiği dünya kalıntıları altında bulunmamayı bekleriz.
Böylece Aşk, karanlık yüzünü tanıştırmış olur sizinle. Ne yaparsanız yapın, bir daha o aydınlık yüzünü göremeyeceğinizi düşünürsünüz. Düşünmekten yorulana kadar hep düşünürsünüz. Arada, mola istese de ruhunuz dayanamaz yine döner dolaşır düşünürsünüz. Düşüne düşüne tüm çıkan yolları çıkmaz hale getirirsiniz yetmez yine düşünmekten alı koyamazsınız aklınızı. Tek tek detaylarla tuğla tuğla yerleştirirsiniz düşüne düşüne olmamışları olmuş bitmiş gibi geleceğinizi, düşüncelerinizde. Öyle güçlüdür ki düşünceleriniz, hiç bir acıyı atlamadan, en ince damarlarınızın içinde hissedersiniz.
Sorgulamadan tüm kabulleniş gücüyle destekler düşünceleriniz, çekilen Aşk acısını.
Şimdi, burda eğer akıl mantıkla birlikte o karanlığın içinde aranılan kibriti bulup yakabilseydi mumu, hiç bir şey görülemeyen o zifir karanlık bile, birden bire göz kamaştırıcı bir aydınlığa bürünecekti. İçinizde yanan bu ışık da kendinizi görmenizi sağlayacaktı. Öyle ki, bu geçirilen tüm süreyi size sadece sizin yaşattığınızı görmenizi sağlamaya yetecekti.
Korkmayın!
Aşk için söylenebilecek tek karanlık; gözünüzü kapattığınız an için söylenebilir. Zaman değeri ise, göz açıp kapanıncaya kadar geçen bir süredir. İçinde olduğunuz an için de, içinde olduğu an için de aynı hızla yaşanır. Huzurunu özümserken korkmaya başladığınızda, soluduğunuz havayı filtreden geçirmeye başlamış olursunuz. Ciğerlerinize dolan havayı eksiltmiş olmaya başlamanın etkisiyle nefesiniz etkilenmeye başlar. Önce uçamaz, sonra koşamaz, sonunda yürüyemez ve yerinizden kalkamaz olursunuz, filtrelerden geçemeyen havayı soluyamadığınız için.
Yapmayın!
Sevgi; sizin sahip olduğunuz en değerli duygu. Hayatınız, yaşadıklarınız, tüm sahip olduklarınız gerçek anlamda sevgi üretemezler. Sevgi sadece sizin varlığınızın üretebileceği bir değer olarak, yaşam yolculuğunuzun güneşi olarak yolunuzu aydınlatacaktır. Yokluğunu düşünmeye başladığınız an kendi gölgenizi, kendi bulutunuzla var ettiğinizi unutmayın. "Aklıma gelen başıma gelir" düşünceleri en olmazı olmaz kılan güce sahip düşüncelerdir. Sizin çizdiğiniz rotaya sadakatla bağlı kalır ve başınıza gelmesini sağlarlar.
Düşüncelerinizi korkuya değil sevgiye emanet edin.
Sevgi içinizde ışıldadıkça; hiç bir karanlık göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süreden daha uzun sürmez ve sakın unutmayın aldığınız sevgi ile değil, verdiğiniz sevgi ile ışıldar içiniz. Siz görmezden gelene dek yok edilemeyecek olan içinizdeki o Sevgi ile.
Hayal ettiğiniz tüm güzellikleri korkularınızla korkutmayın. Bırakın, bir mucize olması gerekiyorsa da olsun!
Birol Boyacıoğlu
brlbo.com