Peki, AŞK kimin çocuğu?

Birbirine kenetlenen gözler, ayakları yerden kesen sözler, sarhoş edici güzellikte günler, içinden çıkmadan gerçeklere geçiş yapan düşler, sevgiyle birleşen bedenler ve var edilen bir

AŞK çocuğu!

Çok daha keyifle ve güzellikle tarif edilebilecek bir varlığa hayat veren birbirini seven çiftlerin kucaklarına alacakları çocuğu sanırım tarif edebildik. Peki, ya

Aşk kimin çocuğu?

Bu duyguyu var eden ona hayat veren nedir? Sadece gözler, sözler, günler, geceler, tenler, hisler ilişkiye bu kadar yükselmesi için gereken enerjiyi sağlayabilir mi gerçekten?

Severek evlenen, aşık olarak evlenen, hayatlarını sevgi ile birleştiren tüm çiftler bu tanımlara itiraz etmeyecektir. Madem öyle neden bir kelebekten üç yıl daha uzun yaşadığı söyleniyor Aşk duygusunun.

O halde, içimizdeki Aşk kozasını hangi duygularımız hazırlıyor bunu öğrenirsek kelebekten daha uzun sürdürebiliriz Aşk duygusunu.

Öyle çok da karmaşık değil aslında, hepimiz biliyoruz ki Aşk'ı var eden içimizdeki Sevgi. Fakat tek başına bu kanatlanmayı sağlayamadığına göre bir kahraman daha var sevgiye eşlik edip bedenleri Aşk ile uçuracak.

Sevinç!

Bilimsel olarak tariflerin bize göstereceği en basit tanımıyla bildik adrenalinin sebep olduğu sonuç. Aşk hali olarak tarif edilen tüm davranışlarımızı biyolojik olarak sahiplenecek olan hepi topu üç hormon. Bu üç hormonun bedenimizde sağladığı ise basitçe: "Sevinç" ve bu sevinç sevgimizle birleştiğinde kalpte bir AŞK doğmuş oluyor, tüm çarpıntısıyla. Ancak bu sevinci sağlayan hormonların da kelebekten pek bir farkı yok ömür konusunda.

Fark ettiyseniz buradan mutsuz bir son çıkmıyor:

Haberin Devamı

elinizdeki sevgiye, sevinç katabilirsiniz!

Çok da öyle karmaşık bir formül yok, hormonlar zaten bünyede, yürekte sevgi varsa, içten biraz sevinç katın.

Eşinizi sevindirin, eşiniz yoksa sevdiğinizi, sevdiğiniz de sadece siz iseniz kendinizi sevindirin.

"aman bir anlık sevinç için değer mi uğraşmaya!"

demeyin, aşk denen mutluluk da o anların toplamı.