"Sevgi hepimizin içinde dileyebildiğimiz kadar tüketebildiğimiz bir üretim rekoltesine sahip" deyip "Abarttım mı?" diye sormuştum az önce ama kimse cevap vermeyince ben cevaplıyorum :
"Hayır! Bence abartı yok."
Bi düşünün limitlerinizi zorlayan bir sevgi vardır mutlaka hissettiğiniz. Bu sadece sizin bildiğiniz bir sevgi de olabilir. Karşılıksız da olabilir, hatta karşıdakinin bilmediği de.
Fakat buradaki konu başlığımız sadece sizin bildiğinizin öneminden bahsetmek. Hayat bize sevecek o kadar çok sebep veriyor ki, bakın etrafınıza doğa, inanç, insan hepsi sevgi ile doğrudan ilgili.
Ota böceğe aşık olanlara gülünürken, inanışından dolayı sevgi duyduğu kaynağa saygı duyulur hem de tartışmadan ama ne yazık ki 'insan' devreye girdiğinde bol bol tartışmalar yaşanmaya başlar; sevilenin tüm özellikleri, sevenin tüm özellikleriyle karşılaştırılarak.
Peki, ne belirler bu tablo haline getirilmiş kıyas değerlerini? Ne kadar sevgi kullanılacağı bir hamur mayalama tarifi mi elden ele dolaşabilir mi?
"Aman gözünü seveyim, önce üç bardak sevgiyi en az bir iki dakka kavurmadan kullanma sakın!"
diyen uyarı notlarıyla!
Yoksa aslında bizi bıraksalar limitsiz severiz de, insan genleri sevginin sınırsızlıklarından dolayı sıcak sobaya elle dokunan bebek gibi yana yana ders çıkardığı için ölçülü davranmaya çabalıyoruz. Bu yüzden mi acaba sevgi sıkça bir araç olarak kullanılır hale geldi.
Kimse kızmasın ama gezegende doğan tüm çocuklar eğer birbirini severken olması gereken kimyadaki sevgi ile seven çiftler tarafından doğsaydı zaten sevgi sadece kelimelerde kullanılmazdı, soluduğumuz havaya bulaşmış olurdu.
"Yok artık! O kadar da değil!!!"
diyenlere soralım.
Hormonlarımız 'sadece' gerçek sevginin kimyası ile aktif olsaydı bu gezegende sizce yedi buçuk milyarı geçebilir miydik?
"Bi sessizlik mi oldu, ben mi duyamıyorum?"
Sanırım; içimizdeki sevgi üreticileriyle ile hormon üreticilerinin aralarında organik bir bağ yok.
"Sadece çözüm ortaklığı konusunda birlikte çalışıyor olabilirler mi?"
5. bölümde