Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Her sabah olduğu gibi rutin işlerini gerçekleştiriyor, gün içerisinde yapacaklarını planlıyordu. Ancak 81 yaşındaki adı verilmeyen İsveçli kadın bir sabah uyanıp aynaya baktığında sol gözünde bir sorun olduğunu fark etti. İlk başta gözüne bir şey kaçtığını, ardından mikrop kaptığını düşünse de gözündeki şey basit bir mikrop kapması gibi de durmuyordu. Gün geçtikçe görme yetisi de azalıyordu ve göz kapağındaki şişlik iyice büyümüştü. Doktorlar basit bir enfeksiyon olduğunu düşünüp ilaçla tedaviye başlasa da, yaşlı kadın tedavilerin hiçbirine cevap vermiyordu.
TÜMÖRÜ ÇIKARDILAR, GÖZÜ KORUYAMADILAR!
Günler geçtikçe gözündeki şişlik giderek büyüdü ve görme işlevini günden güne yitirdi. Bir türlü ne olduğunu anlamıyordu ancak gözündekinin basit bir enfeksiyon olmadığının da farkındaydı. Problemleri daha da büyünce daha detaylı bir göz muayenesi oldu. Yapılan tetkiklerin ardından İsveçli kadının göz kapağının iç kısmında tümör benzeri bir büyüme tespit edildi. Gözkapağından biyopsi örnekleri alındı ve gözdeki bu büyümenin 'amelanotik melanom' adlı 2 milyonda bir görülen cilt kanseri türü olduğu tespit edildi. Yapılan detaylı inceleme gözün içinde, özellikle de organın yan yana hareket etmesini sağlayan kasların içinde büyüyen bir tümöre işaret ediyordu.
Gözündeki tümörün temizlenmesinin imkanı da yoktu. Bu sebeple gözün komple alınması gerekiyordu. Ameliyat esnasındaki deneyimlerini paylaşan doktorlar, göz kapağının iç kısmındaki birincil tümörün 13 mm genişliğinde ve 7 mm derinliğinde olduğunu bildirdi. Ameliyat da oldukça başarılı geçmişti. Ameliyattan 9 ay sonra İsveçli kadının durumu daha iyiye gitti, artık kanser belirtisi göstermiyordu. Kaybettiği gözünün yerine ise protez göz takıldı. Peki 2 milyonda bir görülen ve 'göz melanomu' olarak adlandırılan amelanositik melanom hangi belirtilerle ortaya çıkıyor? Bu kanser türü hakkında bilinmeyenleri, Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Burak Akbay'a sorduk.
Melanom deyince birçoğumuzun aklına koyu renkli, siyah veya kahverengi tümörler gelir. Ancak amelanositik melanom bu klasik görüntüden çok farklı bir görüntüyle kendini belli eder. Melanin pigmenti içermeyen bu nadir melanom türü, pembe, kırmızı veya beyazımsı bir görünüm sergiler. Bu fark, amelanositik melanomun teşhisini daha zor hale getirir ve sıklıkla fark edilmeden ilerleyebilir. Peki, amelanositik melanomu anlamak nasıl mümkün olabilir?
'ÇOK TEHLİKELİ, GEÇ FARK EDİLİRSE HIZLI İLERLER'
Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Burak Akbay bu soruya, "Amelanositik melanom, melanin pigmenti içermeyen bir melanom türüdür. Melanin, cilde rengini veren bir pigmenttir ve geleneksel melanom vakalarında, koyu renkli lekeler en belirgin bulgulardan biridir. Ancak amelanositik melanom, pigment eksikliği nedeniyle ciltte renkli bir değişiklik yerine pembe, ten rengi ya da beyazımsı lezyonlarla kendini gösterir. Bu da tümörü fark etmeyi zorlaştırır, zira ciltteki zararsız bir yara ya da leke gibi görünebilir. Ancak tehlikesi, diğer melanom türlerinden farksızdır. Hatta geç fark edilmesi nedeniyle daha hızlı da ilerleyebilir" diyerek cevap verdi.
Amelanositik melanomun en büyük sorununun, diğer cilt lezyonlarından ayırt edilmesinin zor olması olduğunu ileten Akbay, renksiz ya da hafif renkli olması, tipik melanom belirtilerini sergilememesi fark edilmesini güçleştirdiğini de ekledi. Bu kanser türünün belirtileri arasında ise düzensiz şekilli, sınırları belirsiz lezyonlar, iyileşmeyen yaralar, büyüyen, kalınlaşan ya da kaşınan cilt lezyonlarının sayılabileceğini aynı zamanda fark edilmeden ilerleyebileceğini belirten Op. Dr. Burak Akbay, "Melanom vakalarının yaklaşık yüzde 2-8'ini oluşturan amelanositik melanom, genel melanom türlerine göre daha nadir görülür. Cilt kanserleri arasında en tehlikelilerden biri kabul edilir" dedi. Yaşanan vakayı ise Op. Dr. Burak Akbay şöyle yorumladı:
"Amelanositik melanom, özellikle göz kapağı ve çevresinde ortaya çıktığında cerrahi müdahale daha karmaşık hale gelir. Ancak bu bölgede bile gözü almadan tümörü temizlemek mümkündür. Bu noktada Mohs mikrocerrahisi adı verilen yöntem, kanserli hücreleri temizlerken sağlıklı dokuyu koruma açısından büyük avantaj sağlar. Özellikle göz gibi estetik ve işlevsel önemi yüksek bölgelerde bu yöntem tercih edilir. Amaç, kanseri tamamen ortadan kaldırmak ve sağlıklı dokuya zarar vermemektir. Göz çevresi gibi hassas bölgelerde tümörün çıkarılması sırasında gözün korunması tümörün boyutuna ve yayılımına bağlı."
'AÇIK TENLİLERDE DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR'
Tedavi sürecinin her zaman multidisipliner bir yaklaşım gerektirdiğini, tümörün temizlenmesi için göz doktorları, dermatologlar ve onkologlarla birlikte, göz gibi hayati bir organın korunmasını sağlamaya çalışıldığının bilgisini veren Op. Dr. Akbay, "En yaygın tetikleyici faktörler arasında ultraviyole (UV) ışınları, genetik yatkınlık, açık ten rengine sahip olmak ve bağışıklık sisteminin zayıflığı bulunur. UV ışınlarına uzun süre maruz kalmak, cilt hücrelerinin DNA’sına zarar verir ve kansere yol açabilir. Özellikle solaryum kullanımı, gençLER arasında risk faktörünü artıran unsurlardan biridir" açıklamasında bulundu.
Genetik yatkınlığın da önemli bir faktör olduğunun altını çizen uzman isim, ailesinde cilt kanseri öyküsü olanların, daha yüksek risk taşıdığını söyledi. Ayrıca bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerin, amelanositik melanom gibi cilt kanserlerine karşı daha savunmasız olduğunun altını çizdi.
Amelanositik melanomun, fark edilmesi zor ve tehlikeli bir cilt kanseri türü olduğunu bir kez daha hatırlatan Op. Dr. Burak Akbay, melanin pigmenti içermediği için ciltte tipik koyu lezyonlar yerine renk farkı göstermeyen lezyonlarla kendini belli edebileceğini söyledi. Bu nedenle düzenli göz ile cilt kontrolleri ve şüpheli lezyonların uzmanlar tarafından değerlendirilmesinin hayati önem taşıdığını ifade eden Op. Dr. Akbay, "Erken teşhis ve doğru tedaviyle amelanositik melanomun yol açabileceği ciddi sonuçlardan kaçınılabilir. Özellikle göz çevresindeki vakalarda, deneyimli bir ekip tarafından yapılan müdahaleyle gözü almadan tümörün temizlenmesi sağlanabilir" diyerek sözlerini noktaladı.