13.01.2014 - 17:02 | Son Güncellenme:
Başarılı işadamı Şükrü Demirayak, müzisyen ve koleksiyoner kimliği ile renkli bir işadamı profili çiziyor. Demirayak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Demirayak örneğine rastlanamayacak bir koleksiyon oluşturarak bir Müzik Müzesi oluşturdu. Dünya müzik tarihinde önemli rolleri bulunan eserleri Müzik Müzesi’nde sergileyen Şükrü Demirayak, ikinci albümü ile de müziğe olan tutkusunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Başarılı işadamından “Müzik Müzesi”
Demirayak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Demirayak'ın müziğe olan tutkusu 11 yaşında satın aldığı ilk plağı ile başladı. Bu tutku yıllar içinde, pop jazz'dan rock'a, new age'den funk müziğe kadar her dalda, benzersiz bir müzik arşivinin oluşmasına ve Müzik Müzesi'nin temellerinin atılmasına etkili oldu.
Müzik tutkusunu farklı bir boyuta taşıdı
Tarihi 1920'lere uzanan Demirayak Şirketler Grubu'nu başarı ile yöneten ve “Yılın İş İnsanı”, “Anadolu'nun En İyi Markası”, “Anadolu'nun En Etkili 50 İş İnsanı” gibi ödüllerin sahibi olmayı başaran Şükrü Demirayak, müziğe olan tutkusunu da farklı bir boyuta taşıdı. Demirayak, 1985 yılından itibaren kendi kurduğu, en yeni kayıt olanakları ve yüksek teknolojik donanıma sahip profesyonel müzik stüdyosunda müzik çalışmalarına başlayarak ilk bestesine 1986 yılında imza attı.
İkinci albümünü yayınladı
İlk albümü “Mesaj”ı 2000 yılında çıkaran Şükrü Demirayak, Aralık ayında I-Tunes’ta ve raflarda yerini alan ikinci albümü “To Be Or Not To Be” için de alanında isim yapmış profesyonel müzisyenlerle çalıştı. Esas işinin müzik olmayan insanların da bu işi çok iyi yapabileceğini söyleyen Demirayak'ın albümü sadece müzik ziyafeti yaşatmakla kalmayıp içerisindeki bu albüm için özel olarak hazırladığı 'Dünyayı Kullanma Kılavuzu' ile insanları -özellikle de çocukları- küresel ısınma konusunda bilinçlendirmesiyle de oldukça önemli bir sosyal sorumluluk görevini de yerine getiriyor. Dünyada kaynakların kısıtlı olduğunu belirten Demirayak “Ben kendime düşen görev ve sosyal sorumluluk bilinciyle albüm yaparak insanları bilinçlendirmeye çalışıyorum. ‘To Be Or Not To Be’ albümünde gerek kapak, gerek tasarım, gerekse beste isimleriyle insanlara küresel ısınma konusunda mesajlar vermeye çalıştım. Aynı zamanda albümün içerisine ‘dünyanın kullanma kılavuzu’nu ekledik. Kılavuz içerisine çevreyle ilgili çarpıcı bilgiler, su, ambalaj, enerji, temizlik ve tarım gibi dikkat edilmesi gereken konuları ekledik” dedi.
Müzik Müzesi göz kamaştırıyor
Demirayak'ın müzisyen kimliğinin yanı sıra bir diğer önemli özelliği de koleksiyoner olması. Eşine az rastlanır bir Müzik Müzesi kuran Demirayak'ın arşivinde pop jazz müzikten rock'a, new age'den funk müziğe kadar dünyanın her yerinden 50 binin üzerinde CD, plak ve kaset bulunuyor. Bu paha biçilmez CD ve plakların yanı sıra müzik tarihi ve dünyada bulunma olasılığının neredeyse imkansız olması açısından öne çıkan Limited Edition altın müzik player, dünyanın ilk CD çaları, dünyanın ilk kayıt edilmiş müzik çaları, Edison’un icadı Phonograph ve Pink Floyd’un Dark Side Of The Moon albümünde kullanılan klavye müzede çalışır durumda yer alıyor.
Müzede yok yok
1910 – 1950 yılları arası kullanılan art deco mikrofonlar gibi pek çok 'canlı tarih' Demirayak'ın Müzik Müzesi’nde yaşamaya devam ediyor. Ayrıca tüm dünyadan toplanmış binlerce müzik aleti, Pink Floyd’dan, Deep Purple’a, Michael Jackson'dan Marilyn Monroe'ye, Bill Clinton'dan George Washington'a, Thomas Edison’dan Einstein’a, Jean Michel Jarre’dan Steve Jobs’a, Ferdinand Porsche’den, Henry Ford’a kadar yaklaşık 300 adet çerçeveli ıslak imzayı da bu muhteşem “Müzik Müzesi”nde görmek mümkün. Sadece müzik değil, tarihte de kısa bir yolculuğa çıkmak isteyenler bu Müzik Müzesi’ni gezerken Times Dergisi'nin kapağında Atatürk'ün bulunduğu sayının orijinalini de inceleyebilir. Ayrıca yaklaşık 30 adet çalışır durumda antika Amerikan arabası da Demirayak’ın Müzik Müzesi’nde yer alıyor. 11 yaşındayken babasının yurtdışından getirdiği müzik setinin aynı zamanda müzenin ilk parçası olduğunu belirten Demirayak “1975 yılında babamın yurtdışından getirdiği müzik setinin benim için anlamı çok büyük. Zamanla müziğe olan ilgimin artmasıyla satın aldığım CD, plak, kaset ve klavye gibi aletler ciddi bir şekilde birikmeye başladı. Bir süre sonra da Müzik Müzesi oluşmaya başladı. Müzedeki her parçanın benim için ayrı bir önemi ve hikayesi var” dedi.