Bizim toplumda her denileni yapan çocuk çok sevilir. Otur deyince otursun, karıştırma deyince olduğu yerde kalsın, sus deyince soru sormasın, gel deyince gelsin, git deyince gitsin, öyle oyun oynamak falan da istemesin, mümkünse sesi çıkmasın... Ya da, anne baba istediği kadar, onlar istediği zaman, istediği şekilde konuşsun... Peki bu hale getirilen varlık, artık bir çocuk mu?
Bu tavır dağası koşmak, oynamak, merak etmek, denemek, yanılmak, neşe katmak, keşfetmek olan çocuğun özünü oluşturan hazinelerini elinden almak olur. Onlardan daha güçlü anne babalarına ya da öğretmene, bakıcıya, otoriteye boyun eğdirmek, onlar ne isterse onu yaptırmak çocuğun iradesini ezmek olur. Uslu uslu (!) sessizce otururken, artık kendini savunamayan, ifade edemeyen, kendini keşfedemememiş, çoğunlukla ne istediğinin farkında bile olmayan, bolca bastırılmış duygusu olan birine dönüşür. Ve bu duygular bulunup dönüştürülmediği sürece asla yok olmazlar. Hüzün, mutsuzluk, aşırı kaygı, korkular, kendine güvensizlik, mükemmeliyetçilik, hata yapmaktan kaçınma, hayır diyememe, sınır koyamama, beğenilmeme kaygısı, kendini beğenmeme, reddedilme kaygısı, vb. pek çok farklı şekilde dışa yansıması olabilir.
Sürekli Eleştiren Ebeveynin Sesi, Zamanla İç Sese Dönüşür
Bu yaşadıkları olumsuz duygular, çocukken boyun eğdikleri, onlara bakım vermenin yanında hükmeden bir figürün tavrıdır aslında. "İçimden bir ses hep beni engelliyor, yapamazsın diyor." gibi ifadeler kullanabilirler. Geçmişte onlarda baskı kuran kişinin sesini içselleştirdiklerinin farkında olmadan... Harekete geçse bile yaptığından emin olamama hali sarar. "Ya hata yaparsam" kaygısı, "yaptığım iş beğenilmeyecek" kaygısı, "yeterince iyi değilim" kaygısı,...
Aslında o uslu çocuklara olan şudur: Çocukluk dönemlerinde özgürce merak edip, bol bol soru sorup, oyun oynayıp, deneyip, hata yapıp, yeniden deneyip,... hayatı öğrenmeleri gerekirken engellenmişlerdir. Gelişimlerine, eğrisiyle doğrusuyla kendi sınırlarını görmelerine izin verilmemiştir. Onun yerine, onlar için önceden çizilen yolda yürümeleri sağlanmıştır. Fikirleri kabul görmemiş, artık paylaşmaktan vazgeçmişlerdir. Oyun oynamak isteyince reddedilmiş, artık evde oturmaya razı görünmüşlerdir. Onlardan yapması beklenenleri yaptığında beğenilmemiş, kabul görmek için hep daha iyisini yapmaya çalışmışlardır. Bunu o kadar çok yapmışlardır ki, artık alışkanlık haline gelmiş, kendilerinden vazgeçip, bu yeni giysiyi giymişlerdir. Onlar bile kendi huylarının böyle olduğunu düşünürler. Oysa her hataları, eksikleri eleştirildiği için artık hata yapmanın doğal olduğunu fark edemez olmuşlardır.
O yüzden her söylediğinize boyun eğen, kendini savunamayan, fikrini söyleyemeyen, ne istenirse onu yapan çocuklara dikkat edin. Bir çocuğun merak etmemesi mümkün değildir. Doğaları gereği hayatı merak ederek, deneyerek, sorarak öğrenirler. Çocuklarınız böyle değillerse anne baba tutumunu değiştirmeli, kendini iyileştirmelidir.
İşe önce kendinizde olan, yukarıdakilere benzer duyguları fark ederek başlayın. Bunları dönüştürmek ve bugününüzü iyileştirmek mümkün. Bunun için destek de alabilirsiniz. Siz içinizdeki ağırlıkları bırakıp rahatladıkça hayata bakışınız da, anneliğiniz de, babalığınız da iyileşir. Unutmayın hiç birimiz geçmişin yüküyle ya da gelecekten kaygı duyarak yaşayalım diye bu dünyada değiliz. Hepimizin ayrı ayrı muhteşem yaşam amaçlarımız var. Biz bunun için buradayız. Şimdi bunu fark etme zamanı.
Not: Yukarıdaki örnekler olasılıklardır. Durumlar ve etkileri kişiye özeldir ve bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bu yazı bir farkındalık oluşturmak için yazılmıştır. Yazılanlar genellenemez.
Sevgilerimle,
Ayşegül Karahan Ertuğrul
Ebeveyn Danışmanı, Thetahealer®
Instagram /
Facebook /@aysegulkarahanBilincliAileler