Biz öyle bir yetiştiriliş ve sistemde yetiştik ki, sen kimsin, ne istiyorsun, hayallerin neler, bunları hiç fark etmeden bugüne gelmiş olabilirsin.
Bir düşün bakalım: Sen hiç hayal kurdun mu?
Cevaplamak zorsa hemen yeniden kendinle buluş derim. Çünkü özünle birlikte değilsen aradığın kendine ulaşamıyor ve tanımlayamadığın bir duygusal rahatsızlık hissediyor olabilirsin... Şimdi başka sorularım da olacak: En son ne zaman hayal kurdun? Sen kimsin? Ne istediğini biliyor musun?
Şimdi sen kendinle bu hallerde yaşayıp giderken mucizen evladın da geldi hayatına katıldı. Daha çok sorumluluk, daha çok iş, ve seni olduğu gibi kopyalayan bir can parçası... Eveet, şimdi geldik mi çocuk yetiştirme sorumluluğuna?...
Ne yapacaksın?
Senaryo 1:
İşler daha da sarpa sarar, duygusal yükün daha da artar ve sonunda dengen bozulur.
Senaryo 2:
"Amaaan, hepimiz büyüdük işte, öyle böyle o da büyür gider." diyerek koyverirsin. Duyarlı dönemler gelir, geçer; sen de yaşar geçersin. Evet fiziksel olarak büyüyebilir, peki zihinsel, duygusal gelişim?
Senaryo 3:
Kendini iyileştirmek için çalışır, iyileştikçe rahatlayıp arınarak duygusal dengeye kavuşursun.
Sorumluluğunu aldığın anne babalığı layığıyla yerine getirmek için bunu fırsat bilip kendini geliştirirsin. Çocukla nasıl iletişim kurulur, nasıl öğrenme ortamları oluşturulur, nasıl geliştirilir, öğrenirsin.
İşte ben yıllar önce Türkiye'de ilk kez "Ebeveyn Danışmanlığı"nı oluştururken, kendimizi iyileştirdikçe çocuklarımızı da iyileştirelim niyetiyle oluşturdum. Bu yüzden insanı en iyi haline götüren yolculuk, aslında hepimizin yolculuğu.