İnsan gelişimi döllenme ile başlayan ve ölüm ile sona eren yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bu süreç içerisinde insanlar, bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi çeşitli gelişim dönemlerinden geçerler. Bu dönemler içerisinde ergenlik, her bireyin yaşamının önemli bir kısmını kapsayan, hızlı büyüme ve gelişmenin olduğu bir süreçtir. Ergenlik dönemindeki birey diğer dönemlere göre daha çok bedensel, duygusal ve psikolojik açıdan farklılıklar ile karşılaşır. Ergenlik, gencin bağımsızlığa, özerkliğe ve olgunluğa geçmesinin gerekli olduğu bir gelişim dönemidir. Ergen, bir ailenin parçası olmaktan bir arkadaş grubunun parçası olmaya ve bir yetişkin olarak tek başına ayakta durmaya çalışır. Bu gelişimsel değişimlerle birlikte ergen, her insanın ortak özeliği olan sevme-sevilme, saygınlık, arkadaş edinme gibi sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını da karşılamaya yönelir.
Ergen, gelişimsel bu zorluklarla birlikte ihtiyaçlarını karşılama sürecinde ailenin parçalanması, sevdiği birini kaybetmek, ölümcül bir hastalığa yakalanmak gibi pek çok olumsuz durumla, travmatik ve stresli yaşam olaylarıyla da karşılaşabilir. Ergenlerin söz konusu bu olumsuz yaşantılara tepkileri ve bu durumlarla başa çıkma stratejileri farklıdır. Bazı gençlerin, karşılaştıkları zorluklarla yüzleşme ve üstesinden gelme konusunda diğerlerine göre daha başarılı oldukları ve daha iyi başa çıktıklarını görüyoruz. Bazı gençler ise bu olumsuz yaşantılar karşısında kendini güçsüz hissetmekte, anksiyete ve depresyon gibi çeşitli psikolojik sıkıntılar ve fiziksel rahatsızlıklar yaşamaktadır. Bireylerin olumsuz yaşantılardan kurtulabilmeleri ve hızlı bir şekilde normal yaşantılarına dönmeleri, “psikolojik dayanıklılık” sayesinde olmaktadır.
İlk olarak, dayanıklı ergenler yaşama bağlıdır; yani günlük faaliyetleriyle enine boyuna ilgilenme eğilimindedir. Üstelik dayanıklı bireyler, durgunluktan ziyade değişimin normal olduğuna inanır ve mücadeleden hoşlanırlar. Bu açıdan, yaşamın engelleri, kişinin yetenek ve özbilgisini artırmak için fırsatlar sunmaktadır. Son olarak psikolojik dayanıklılık, yaşam koşulları üzerinde kontrol sağlama yeteneğini gerektirir. Psikolojik olarak dayanıklı bireylerin, stresli durumlara daha olumlu yaklaştıkları bilinmektedir. Bu özelliğe sahip bireyler, stresli durumları, iyi oluşa yönelik tehditler olarak değil büyüme ve gelişme için fırsatlar olarak değerlendirmektedir. Ayrıca daha proaktif başa çıkma stratejileri kullanırlar ve bundan dolayı stresli yaşam olaylarına tepkileri daha etkilidir. Bu yüzden stresli yaşantılardan sonra kendini toparlama yeteneği de daha hızlı ve etkili olabilmektedir.
Hem psikolojik dayanıklılığın hem de özgüvenin gelişiminde aile ortamının, belirleyici bir etken olabileceğini artık hepimiz biliyoruz. Anne babaların ilk görevleri, çocuğun bakımını sağlamak ve onu korumaktır. Çocuk büyüdükçe anne babanın işlevi çocuğun davranışlarını denetleme, yönlendirme ve cesaretlendirme etrafında yoğunlaşır. Çocuğun gelişmesi ve sağlıklı bir insan olabilmesi için duygusal gereksinimlerinin de karşılanması çok önemlidir. Toplumsal gereksinimler, duygusal gereksinimlerle sıkı sıkıya bağlıdır. Çocukların gerek yaşıtlarıyla gerekse aile içindeki bireylerle iyi ilişkiler kurabilmeleri için fırsatların sağlanması ve bunların geliştirilmesi de anne babanın görevidir. Anne babanın işlevi, çocuklarına en geniş anlamda bilgi sağlamayı ve beceri kazandırmayı öğretmektir.
Aile, grup içinde dengeli bir birey olabilmesi için çocuğa güven duygusu aşılar. Onun sosyal kabul görebilmesi için gerekli ortamı hazırlar. Sosyalleşmeyi öğrenebilmesi için kabul edilmiş uygun davranış biçimlerini oluşturan bir model oluşturur. Çocuğun yaşam ortamına uyum sağlarken rastladığı sorunlarına çözüm getirir. Uyum için gerekli olan davranışla ilgili, sözlü ve toplumsal alışkanlıkların kazanılmasına yardımcı olur. Okul ve sosyal yaşamda başarılı olabilmesi için çocuğun yeteneklerini uyarır ve geliştirir. Bu çevre daha sonra o çocuğun dünya görüşünü ve gelecekte karşılaşacağı zorluklarla başa çıkma yeteneğini etkiler. Böylece, aile bağlılığı ve yapısı gencin uyumunu etkiler.
Her anne babanın bilerek ya da bilmeyerek çocuklarına karşı tutumu farklı olabiliyor. Bazı çocuklar daha çok sevilirken, bazılarına baskı yapılabiliyor. Bazıları istenmeyen çocuk olarak görülürken, bazılarına ise daha çok hoşgörü gösteriliyor. Bütün bu anne baba tutumları, çocuğun hem kişiliğini etkiler, hem de sosyal gelişiminde farklı biçimler kazanmasına neden olmaktadır. Yaşamlarındaki olayların kendi kontrolleri dahilinde geliştiğini hisseden ergenler kendi yaşamlarını kendileri yönetebilir, olumsuz dışsal güçleri etkisiz hale getirebilirler. Duygularının ve davranışlarının sorumluluklarını alırlar. Genellikle stres kaynaklarının kişisel seçimlerinin bir sonucu olduğuna inanırlar. Yaşamdaki durumları etkileyebileceklerine olan inançları, yüksek özgüvenin temelini oluşturur. Özgüven, bireyin kendisine yönelik iyi ve olumlu duygular geliştirmesi sonucu kendini iyi hissetmesidir. Bu iyi hissetme sonucunda kendisiyle ve çevresindeki kişilerle barışık olması demektir. Psikolojik dayanıklılığı yüksek olan bir ergenin özgüveni de paralel olarak yükselir. Her şey birbiri ile bağlantılıdır aslında. Son zamanlarda psikolojik dayanıklılık konusu oldukça dikkat çekmekte olup yararlarının birçok konuda görüldüğü söylenebilir. Bu yüzden psikolojik dayanıklılığınızı arttırmak için bir an önce bir şeyler yapabilirsiniz.
Uzman Klinik Psikolog
Aslıhan Değerli Aytoğan