Dünyada yaklaşık 463 milyon diyabetli hasta bulunurken, bu sayının 2045’e kadar 700 milyonu bulması bekleniyor. Bu veriler, hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabeti kapsıyor. Tüm vakaların yüzde 5-10’unu ise Tip 1 diyabetli hastalar oluşturuyor. Bugün dünya genelinde yaklaşık 20 milyon Tip 1 diyabetli hastanın bulunduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de ise 2013 verilerine göre, 7 milyondan fazla erişkin diyabetli hasta var.
Diyabet, tedavisi ömür boyunca devam eden bir hastalık. Yaşam şekli değişikliğini mecburi kılan bu sağlık sorununda; düzenli takip ve kontroller ihmal edilmemeli, kişiye özel bir beslenme programı benimsenmeli ve tedaviler aksatılmamalı. Peki diyabeti tamamen tedavi etmek mümkün mü?
Wisconsin Üniversitesi-Madison Tıp ve Halk Sağlığı Fakültesi’nde endokrinoloji, diyabet ve metabolizma hastalıkları üzerine araştırmalar yürüten Assistant Profesör Feyza Engin ve ekibi, diyabet tedavisine farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücreleri ile ilgili çalışmalar yapan Engin ile hastalara umut vadeden yeni gelişme üzerine bir röportaj gerçekleştirdim.
Salgın gibi ilerleyen diyabet vakalarının son yıllarda artış gösterdiğini söylemek mümkün mü?
Tip 2 diyabet ve obezitenin çok yaygın görülen sağlık sorunları olduğu, ciddi bir küresel epidemi haline geldiği artık kabul edilmiş durumda. Fakat ilginçtir ki, normalde daha az görülme sıklığı olan Tip 1 diyabet sıklığı her yıl yüzde 3-5 oranında artıyor. Bu durum, hastalığın son zamanlarda ciddi bir ivme kazandığını gösteriyor.
Neden tam olarak tedavi edilemiyor?
Tip 1 diyabet, pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücrelerinin vücudun kendi bağışıklık sistemi tarafından hedef alınarak, zaman içinde imha edilmesi ile ortaya çıkan otoimmün bir hastalık. Dolayısıyla egzersiz veya uygun bir diyetle kontrol edilebilecek bir problem değil. Tip 1 diyabeti tedavi etmek için, bağışıklık sisteminin beta hücrelerini hedef almasının beta hücrelerinin bağışıklık sistemine gönderdiği hastalığın ortaya çıkışında önemli olan sinyallerin önlemesi gerekiyor. Bu, şu ana kadar yapılan klinik çalışmalarla maalesef başarılmış değil.
Tedavi alanında yeni gelişmeler var mı?
Birçok farklı yaklaşımlar klinik öncesi modellerde (farelerde) deneniyor. Bunun yanı sıra yine beta hücrelerini ve bağışıklık sistemini hedef alan klinik çalışmalar da hızla devam ediyor.
Siz ve ekibiniz bu alanda hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?
Ben ve ekibim, özellikle Tip 1 diyabetin önlenmesi ve tedavisi konusunda ‘beta hücrelerinin stresinin giderilmesi’ üzerinde çalışıyoruz. Bu, Tip 1 alanında çok yeni bir konsept. Günümüze kadar neredeyse tüm çalışmalar bağışıklık sistemini hedef almışken, biz farklı bir bakış açısıyla beta hücrelerinin neden hedef alındığını ve bu hücrelere özgü hastalığa yol açabilecek mekanizmalar üzerinde çalışıyoruz. Fareler üzerinde genetik ve farmakolojik deneyler ile beta hücrelerindeki stresi azaltıp, Tip 1 diyabeti önlemeyi veya tedavi etmeyi hedefliyoruz.
Ekibinizde Türk öğrenci veya araştırmacılar yer alıyor mu?
Ekibimde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun bir doktora öğrencim ve Boğaziçi Üniversitesi Genetik bölümü mezunu doktora sonrası bir araştırmacım yer almakta. Türk öğrenci ve araştırmacılara ekibimde yer vermek, onların bilimsel anlamda gelişimlerini gözlemlemek gerçekten çok değerli ve keyifli.
Bu yeni gelişme hem Tip 1 hem de Tip 2 hastaları için geçerli mi?
Daha önce yayınladığımız çalışmalarda, pankreastaki beta hücrelerindeki stresin hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabetlilerin beta hücrelerinde bulunduğunu gösterdik. Bu stresin ilaçla azaltılmasının Tip 1 diyabeti farelerde önlediğini ve Tip 2 diyabetli farelerin de kan şekerlerinin sadece iki hafta gibi kısa bir sürede normale döndüğünü ortaya koyduk. Dolayısıyla özellikle beta hücrelerinin stresini kontrol etmenin hem Tip 1 hem de Tip 2 hastaların tedavisinde önemli bir rol oynayacağını düşünüyoruz.
Beta hücrelerindeki stres seviyesi ile Tip 1 diyabet arasında nasıl bir ilişki var?
2013 yılında, Harvard Üniversitesi, Gökhan Hotamışlıgil laboratuvarında yürüttüğüm doktora sonrası çalışmam ile hem Tip 1 diyabet fare modellerinde, hem de Tip 1 diyabetli hastaların beta hücrelerinde, hücre içinde yer alan endoplazmik retikulum (Borucuklar ve keseciklerden oluşan ağ sistemidir. Görevi, hücre içinde madde taşınmasını ve depolanmasını sağlamaktır) adı verilen organelde stresin olduğunu göstermiştim. Daha sonra bu stresi bir ilaçla azalttığımızda farelerin Tip 1 diyabetten korunduğunu ortaya koyduk. Amerika’da bu ilacın Tip 1 diyabetli hastaları tedavi edici özelliği, Faz II klinik çalışmalarda test ediliyor. Ekibim ile yürüttüğümüz son çalışmamızda ise IRE1 adlı genin bağışıklık sistemi aktive olmadan susturulmasının hastalığı neredeyse tamamen önlediğini gösterdik. Bu çalışmanın en heyecan verici kısmı ise bu diyabet önleyici mekanizmanın daha önce bilinen bütün mekanizmalardan farklı olması. IRE1 geni susturulduğunda, beta hücreleri geçici bir süre kimliklerini yitirip, tipik beta hücresi özelliklerini kaybediyor. Ve bu sayede bağışıklık sistemi artık beta hücrelerini tanımayıp, hedef alamıyor.
Beta hücreleri ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişki hakkında bilgi verebilir misiniz?
Beta hücreleri ile bağışıklık sistemi arasında çok kompleks bir iletişim söz konusu. En basit şekilde açıklamak gerekirse; genetik ve çevresel faktörler beta hücrelerinin çeşitli moleküller salgılamasına ve bunun da bağışıklık hücrelerini harekete geçirip, beta hücrelerini salgıladıkları toksik moleküllerle öldürmesidir.
Çalışma insanlar üzerinde ne zaman denenebilir?
Şu an IRE1 genin susturulmasına dair insanlar üzerinde yürütülen bir çalışma olmamakla birlikte, Amerika’da Faz II klinik çalışmalarda Tip 1 tedavisine yönelik etkinliği araştırılan bir ilacın etki mekanizmasının IRE1 geninin aktivitesini susturmak olduğu daha önce gösterildi. Tip 1 diyabetin tedavi veya önlenmesine yönelik IRE1 genini hedef alan çalışmaların bundan sonraki safhalarda daha da önem kazanacağını düşünüyorum.
Bir tedavi olarak insanlara nasıl sunulabilir?
Son çalışmamız Tip 1 diyabeti önlemeye yönelikti. Bundan sonraki aşamada IRE1 geninin beta hücrelerinde susturulmasının tedavideki etkinliğini ve bağışıklık sisteminin nasıl durdurulduğunu araştıracağız. Bu klinik öncesi çalışmalar, ilerideki tedaviye yönelik adımlar çok önemli. Bir sonraki aşama ise mevcut ilaçların veya yeni moleküllerin klinik çalışmalarda test edilmesi olacak.
Diyabet hastaları için gelecekte tedaviye dair umut var diyebilir miyiz?
Umut tabii ki her zaman var… Bu yüzdendir ki, bizim gibi birçok bilim insanı gece gündüz yeni yöntemler, mekanizmalar ve ilaçlar üzerinde çalışıyor. Bizi heyecanlandıran, bu alana yeni bir bakış açısı getirmek ve beta hücrelerinin de Tip 1 diyabetin önlenmesi için hedef alınacağını göstermek. Bundan sonraki çalışmalarda hem beta hücrelerini hem de bağışıklık sistemini etkileyen kombinasyon terapilerinin gündeme geleceğini ve bunun da alanda yeni bir dönemi başlatacağına inanıyoruz.