Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Umut Can Turan, 19 Temmuz 1999’da yaz turizmi ve deniziyle akıllara gelen Antalya’da dünyaya gözlerini açtı. Üniversiteye kadar ailesiyle yaşayan ve doğduğu şehirde pek çok turizm faaliyetinde yer alan Turan’ın hayatını değiştirecek birkaç adım vardı. Turan, 2017’de önce Sivas’a Alman Dili ve Edebiyatı okumak için, ardından da İzmir’e elektronik haberleşme teknolojileri bölümünde eğitim görmek için Antalya’dan ayrıldı. İzmir’e gittiğinde hem üniversitedeki eğitimini sürdürmeye hem de ağabeyinin kendisi için bulduğu işte çalışmaya kararlı olan Turan’ın hayatı da bu şehirde değişecekti.
HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR ‘İZMİR’
Umut Can Turan, üniversite yıllarına kadar Antalya’nın herkesin aklına kazınan turizm kültürünün içinde yaşıyordu. Su sporlarıyla da ilgilenen Turan, Akdeniz’de denizin ve yazın keyfini çıkarmaya gelen yerli ve yabancı turistlerin özel anlarını fotoğraflayarak ve Antalya’nın doğal güzelliklerini ziyaretçileriyle ölümsüzleştiriyordu. Onun için üniversite yılları önce Sivas sonra İzmir’de devam eden ve yine işle okulu aynı anda sürdürdüğü bir süreç oldu. 2019’da, 20 yaşında İzmir’e gittiğinde ağabeyinin kendisi için ayarladığı bir mermer firmasında çalışmaya başladı. Buradan hem gelir elde ediyor hem de ailesine destek oluyordu. Bir süre sonra çalıştığı işten kazandığı paranın üzerine kredi çekerek değerlendirmek isteyen Turan, bu kararı bir motosiklet almaktan yana kullandı. Böylece parasını değerlendirmiş ve ulaşımını kolaylaştıracak bir adım atmıştı. Motorunu aldıktan 3 gün sonra ise eve gitmek için çıktığı yolda yaşanacakları asla tahmin dahi edemezdi.
“3 Temmuz 2020’de Ulukent İzban durağından eve giderken kaza yaşandı, burası seyrek çevreyolu diye de geçiyor. Hatta kazadan sadece birkaç dakika önce motor üzerinde çekilmiş bir fotoğrafım da duruyor. Bu yolda virajı alamadım ve motorun hakimiyetini kaybettim. Yol kenarında pamuk tarlaları vardı. Ancak ben yine yol kenarında bulunan tabelaya çarptım. Kaskım, omuriliğimi parçaladı. Eğer 1 saniye belki daha kısa süre önce ya da sonra kaza yaşanmış olsa birkaç küçük sıyrık ve kırıkla atlatabilir ve yalnızca pamuk tarlasına düşmüş olabilirdim. Kazadan sonra bilincim açıktı ama yerimden kıpırdayamıyordum. Burada bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım.”
ÖNCE ÇİĞLİ, SONRA EGE’YE: 17 SAAT SÜREN AMELİYAT
Umut Can Turan, kazanın ardından bilinci açık olmasına rağmen yerinden kıpırdayamamıştı. Yaşananların ardından önce Çiğli Devlet Hastanesi’ne götürülen Turan, burada sadece 1 saat geçirdi. Ardından Ege Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edildi. Turan’ın orada geçirdiği süre ise 1 aya yakındı. 2020’de yaşanan Kovid-19 pandemisi nedeniyle hastanelerde sıkı önemler vardı. Turan 17 saat süren bir ameliyat sonrası yoğun bakıma alındı. Yoğun bakımda kaldığı 10 gün boyunca doktorlar tarafından takip edilmiş ve servise geçirilmişti. Kazadan yaklaşık 10 gün sonra ailesini ve sevdiklerini görme şansı bulan Turan hastanede yaşananları şöyle anlatıyor:
“Tedavi süreci biraz garip ilerledi. 17 saatlik bir ameliyatım oldu. Kasığımdan kemik alıp omuriliğime yerleştirdiler, sırtımda 7-11 parça arası platin var. Bunları atlattıktan sonra bir de kaburga kırıklarına bağlı olarak sol akciğerim söndü. Kazayı ve akciğer problemini aynı anda atlatmam fizyolojik olarak toplamda 5 ila 8 ayımı aldı."
‘İNSAN TUVALETİNİ YAPMAYI BİLE ÖZLÜYOR’
Umut Can Turan’a hastanede koyulan teşhis paraplejiydi. 'Omurilik felci' olarak da bilinen hastalık, alt ekstremitenin kas gücünün ve duyu fonksiyonlarının kaybı olarak tanımlanıyor. Servikal yani boyun omurundaki kırıklar dolayısıyla Turan, artık sadece başını ve kollarını hareket ettirebiliyordu. Göğsünden aşağısını hissetmeyen Turan’ın hayatı da bu yaşananla değişmiş oldu. Turan, kaza sonrası yaşadığı 2 yılda alıştığının dışındaki hayatını şu şekilde tarif ediyor:
"Şahsi fikrim şu yönde, bu biraz sosyal çevreyi etkileyen bir rahatsızlık. Ben kazadan sonra 2 yıl kendime gelemedim. Eskisi kadar aktif olamamak otomatik olarak sosyal çevreyi aşırı derecede etkiliyor. Agresif bir kişiliğe bürünebiliyorsunuz. Yeri geldi 2 yıl boyunca sevdiğim arkadaşlarımın telefonunu açmadım, yeri geldi aileme eziyet oldum. Sanırım benim için en büyük sorun sevdiklerimi üzmenin vermiş olduğu rahatsızlıktı. Yaşım da genç, haliyle kanım hızlı akıyor. 200 km hızla giderken bir anda tepetaklak olan bir araba düşünün, yerle bir oluyorsun. Toparlanmak yıllar sürebiliyor. Bu konuda psikolojik destek almak çok önemli. Özlediklerime gelecek olursak, kazanın üzerinden neredeyse 4 yıl geçti. Her şeyi çok özlüyorum ama benim gibi vücudunun büyük bir kısmını hissetmeyi unutmuş kişiler, tuvaletini bile yapmayı özlüyor. Yeri geliyor en ufak bir şey bile en çok özlenen şeylerden biri olabiliyor. Hani bir söz var ya, ‘İnsan kıymetini kaybedince anlıyor' diye, tam olarak öyle."
‘GÜRKAN AĞABEYİME ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM’
Geçtiğimiz günlerde Milliyet.com.tr’nin konuğu olan ALS hastası ve yapay zeka sayesinde sesine kavuşan Gürkan Özcan'la da yaşadığı kaza sonrası tanışanıp kısa sürede ağabey-kardeş bağı kuran Umut Can Turan, Özcan ile Youtube’da içerik üretmeye devam ediyor. ‘Yatay Zeka’ adıyla yayınladıkları video serisi, izleyenler tarafından ilgi ve sevgiyle karşılanıyor. Umut Can Turan ismi gibi umut veren gülümsemesiyle, Özcan’a da teşekkür ederek sözlerini noktaladı:
“Beni farklı kılan şeyler kusurlarım ya da geçirdiğim kaza değil de, kaybetmenin ne demek olduğunu bilmem olabilir. Haberimizi okuyan insanların hayatlarına olumlu şeyler katabildiysek ne mutlu bana ve size. Belki 10 yıl sonra bir teknoloji gelişir ve tekrar yürüme şansım olursa, sizlerle tekrar konuşuruz. Bütün bunlar da gülerek hatırladığımız bir anı olarak kalır ya da hayatın ne getireceğini bilemeyiz. Böyle ender bir konuyu insanlarla paylaşıp bizim gibi insanları önemsediğiniz için teşekkürler. Çünkü yeri geliyor kendi akrabalarımız, kanımızdan olan insanlar bile bizleri görmezden gelebiliyor. Son olarak ‘Yerli ve Milli Hawking’ Gürkan ağabeye teşekkürlerimi buradan da iletmek isterim. Benim gibi birçok kişiye ilham oldu, o olmasa sizle de tanışmazdım.”