Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Katie henüz 19 yaşındaydı. 3 çocuklu bir ailenin en büyük kızıydı. Ailesiyle birlikte mutlu ve sağlıklı bir hayatı olan Katie profesyonel olarak bale yapıyor ve hemşire olmak istiyordu. Oldukça sosyal bir hayatı olan Katie, şehir merkezinin göbeğinde yaşıyordu. Yaşam şekli, hobileri, çevresi kısacası hayatını hayat yapan tüm faktörler aslında onu hayattan koparma riski taşıyordu. Nasıl mı?
100 KEZ DOKTORA GİTTİ, 50 KEZ HASTANEYE KALDIRILDI
Şimdilerde 23 yaşında olan genç kız henüz 19 yaşındayken kendisinde bazı tuhaflıklar hissetti. Baleden eve döndüğünde ya da arkadaşlarıyla dışarıda vakit geçirirken nefesinin kesildiğini, kalbinin çok hızlı çarptığını ve ölecek gibi hissettiğini fark etti. Başlarda hafif olan bu ataklar kısa bir süre sonra kontrol edilemez bir hâl aldı. Tam 100 kez doktora gitti, 50'den fazla kez de hastaneye kaldırıldı. Ancak doktorlar panik atak geçirdiğini düşünerek travma sonrası stres bozukluğu teşhisini koydu. Fakat Katie bunu kabul etmiyordu. Zamanla nefes darlığıyla baş edemez hale gelinde önce sosyal hayatını kısıtladı, sonra da evden çıkamaz oldu. Yalnızca o değil, ailesi bile tüm hayatını onun için değiştirdi.
Yine kriz geçirdiği bir gün doktorlara bu sefer son kez 'astım olduğunu düşündüğünü' söyledi ve yapılan tetkikler sonucunda ileri derecede astım teşhis edildi. Katie'nin astımla mücadelesi, aktif ve kaygısız bir çocukluktan sonra aniden ergenlik çağında kendini gösterdi. Aldığı teşhisin ardından Katie, astım nedeniyle sevdiği her şeyden vazgeçmek zorunda kaldı. Çok sevdiği dans derslerine devam edemeyecek kadar rahatsızdı, eğitim almak bile bir anda mücadeleye dönüştü. Başlarda doğup büyüdüğü yerde yaşamaya devam etmek istedi ancak çevre ve hava kirliliği buna izin vermedi. Yüzlerce kilometre uzağa, Norfolk sahiline taşınmaya karar verdi. Ne yazık ki hemşire olmak için çabaladığı derslerinden ve okulundan ayrılmak zorunda kaldı.
TÜM HAYATINI DEĞİŞTİRDİ, 30 KİLO ALDI
Katie astımın neden bir anda bu kadar şiddetli bir şekilde ortaya çıktığını bilmiyor. Katie hastalığı için değiştirdiği yaşantısına alışmaya çalışmanın dışında bir anda aldığı kilolarda da mücadele etme sürecine girdi. Astımını kontrol altında tutmak için ihtiyaç duyduğu hayat kurtaran steroid tabletleri de 30 kilo almasına neden oldu.
5 yıl boyunca çaresizce yürüdüğü hastane koridorlarına artık daha az uğrar oldu ve son aylarda şikayetleri biraz daha azaldı. Uzun bir bekleyişin ardından Katie, aylık enjeksiyonları almaya başladı. Katie, son 6 ayda yalnızca iki kez hastaneye kaldırıldı.
Dünya üzerinde teşhis almamış, yaşadıkları panik atak olarak değerlendirilen milyonlarca kişi var. Çünkü bu iki hastalık ilk bakışta birbirinden ayırt edilemeyecek kadar benzer semptomlar gösteriyor. Katie'nin yaşadıkları sizin ya da çevrenizin başına gelmiş ya da gelecek olabilir. Böyle bir süreçte yapılması gerekenleri uzmanına danıştık, bakın Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu neler söyledi.
'PANİK ATAK İLE ASTIM ATAĞINI AYIRT ETMEK GERÇEKTEN ZOR'
Katie'nin yaşadıkları bir ihmal değildi. Doktorların her defasında panik atak teşhisi koymasının bir anlamı vardı. Prof. Dr. Akkoyunlu bu durumu şu şekilde açıkladı: "Panik atakta aslında en sık gördüğümüz semptomlar çarpıntı, nefes alamama, göğüste baskı, ağrı ve ölüm korkusudur. Aslında bu bulguların tamamı akciğer hastalıklarıyla uyumlu olan semptomlardır. Biz bu tür şikayetlerle gelen hastalarımıza 'Panik ataktır, eve gidebilirsiniz' demekten önce organik bir neden var mı, yok mu diye bakarız. Bir akciğer hastalığı var mı, kalp hastalığı var mı bunu ortaya çıkarmaya çalışırız. Eğer bir done bulamazsak o zaman panik atak deriz."
Bazı hastalıkların yalnızca belli dönemlerde atak halinde geldiğini ve astımın da bu hastalıklardan biri olduğunu ileten Akkoyunlu, atak sırasında astım olduğunun anlaşıldığını ancak sonrasında semptomların ortadan yok olabileceğine değindi. Bu noktada bir atağa astım diyebilmek için atak sırasında hastayı yakalamak gerektiğinin altını çizdi. Ancak bu şekilde kişinin panik atak ya da astım atağı geçirdiğinin 'kolayca' anlaşılabileceğini iletti. Bu hastalıklara sahip kişilerin ataklarının ne zaman geleceği belli olmadığından atak sırasında bir hekimin durumu gözlemlemesi de oldukça zor. Bu noktada da tedavi imkansız değil. Prof. Dr. Muhammed Akkoyunlu, "Hastaya pefmetre adında bir alet veriyoruz. Pefmetre hastanın nefes alamadığı dönenemde de ölçüm yapabiliyor ve aktif bir hava yolunda tıkanma var mı yok mu bulabiliyoruz. Ya da astım atağı sırasında kullanacağı bazı ilaçlar veriyoruz ve ilacın etki etme durumuna göre 'panik atak değil, astım atağıdır' diyoruz" dedi.
"Panik atak ile astım atağını ayırt etmek gerçekten zordur. Ancak kullandığımız yöntemlerle beraber kolayca çözülebilir" diyen Akkoyunlu, "Burada esas olan şey şu: Hastanın astımı ve panik atağı olduğunu biliyorsunuz, bu noktada hastanın geçirdiği atak astım atağı mı yoksa panik atak mı? Bazen ikisi komplike gider. Çünkü her astım atağı panik atağını öncüler bir durumdur. Katie de muhtemelen hem astım hem de panik atağa sahipti ve ayırt etmek zor olduğu için başlarda tedavide istedikleri sonucu alamamış olabilirler" açıklamasında bulundu.
HANGİ DURUMLARDA DOKTORA GİDİLMELİ?
Peki, hasta hangi durumda astımdan şüphelenmeli ve bir hekime başvurmalı? Astım ile panik bozuklukları klinik açından birbirinden ayıran temel bir kıstas var mı? Akkoyunlu, bu soruyu şu şekilde yanıtladı: "Ellerde uyuşma, göğüste sıkıntı, nefes alamama, çarpıntı, ölüm korkusu bunlar panik atakta olduğu gibi astım atağında da var. Dahası bu duygular aslında yalnızca astımda değil kalp krizlerinde, ritim bozukluklarında da meydana gelebiliyor ve hızlı tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilir. Bu durumda mümkünse atak sırasında doktora başvurulmalı."
Bu noktada işin bir diğer boyutu olan 'sosyal medya hekimliği'ne de değinmekte fayda var. Özellikle son yıllarda her türlü nefes daralmasının panik atak olarak değerlendirildiği çok takipçili sosyal medya hesapları, kullanıcıları endişeye yönlendirebiliyor. Her astım krizi panik atak olmadığı gibi her nefes daralması, göğüste ağrı da panik atak değil. Sosyal medyada sık sık gördüğümüz eğer şu belirtiniz varsa şu hastalığınız olabilir gibi içeriklerin artması ve özellikle gençlerin izledikleri bu içeriklerden yola çıkarak korkup hekime başvurması gibi durumların son yıllarda yaygınlaştığı biliniyor.
'ASTIM HASTASI 3 ŞEYDEN UZAK DURMALI'
Prof. Dr. Akkoyunlu, "Biz buna Google doktorluğu diyoruz. Başınız ağrıyor beyin tümörü olabilir, göğsünüz ağrıyor akciğer kanseri olabilirsiniz gibi maalesef sosyal medya içeriklerinde olasılığı düşük olan ama riski yüksek olan olaylardan bahsediliyor. Sosyal medyada abartılı ön tanıları görmüş ve endişe etmiş çok fazla hasta geliyor bize. Yalnızca hastalıklar değil, ehil olmayan bu kişilerin ilaç, gıda maddeleri, beslenme içerikleri, vitaminler, minerallar ve daha birçok şeyi tavsiye ettiğini de görüyoruz. Sosyal medyada yapılan bu şey bilgilendirmekten öte pazarlama stratejisi haline geldi. Özetle 'sosyal medya doktorluğu' ya da 'Google hekimliği' gereksiz iş yükünü artıran ve algı bozan bir duruma ulaştı" diyerek bir hekim olarak kullanıcıları daha dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Son olarak bir astım hastasının hayatında korunması gereken bazı durumlar olduğunu ileten Akkoyunlu, "Astım hastalığı deyince tek bir şeyden bahsetmiyoruz. Heterojen dediğimiz birbirinden farklı davranışlar gösteren alt varyantları olan ve kişiden kişiye semptomları değişen bir hastalık bu. Yoğunluğu ne kadar kontrol altında mı değil mi, alerjen var mı yok mu bunların tamamı hastalığı etkileyen şeylerden sayılır" dedi. Astımı olan kişinin 3 şeye dikkat etmesi gerektiğini ileten Akkoyunlu, şu maddeleri sıraladı:
1- Toza, dumana girmemek
2- Sigara ve tütün ürünü kullanmamak
3- Herhangi bir enfeksiyona maruz kalmamak
Bunlarla beraber astım hastalarının düzenli yürüyüş ve egzersiz yapmaları, sağlıklı beslenmeleri ve kilo alımından kaçınmaları da gerekiyor.