15.02.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
İLKER TOPDEMİR
Hayatta bazen güzel sürprizler oluyor. Hiç aklımda yokken Roma yolculuğuna davet edildim. Yakın arkadaşım Yasemin Yücel, son dakikada “Hadi Roma’ya gidelim” dedi ve Alitalia’nın uçuşuyla iki hafta önce cuma günü “Ver elini Roma” dedik. Kötü hava koşulları yüzünden üç saati aşan bir rötarla, gece yarısını geçtikten sonra Roma’ya vardık. Hayalimizdeki akşam yemeği
oldu mu size tost ve kola!
Otele vardığımızda saat 1.30’u geçmişti, yine de bir delilik yapıp kendimizi bir partide bulduk. Gittiğimiz Art Cafe ismindeki gece kulübü, meşhur Villa Borghese’nin bahçesinde ve yerin altında. Daha çok bir mahzen diyebilirim. İçi dışı
o güzel İtalyanlarla dolu. Şahsen kime bakacağımı şaşırdım. Güzel insan görmek beni mutlu ediyor.
Otelimiz Westin Excelsior, Roma’nın en şık mahallesinde, büyükelçiliklerin olduğu Via Vittorio Veneto caddesi üzerinde. Roma deyince hemen akla gelen İspanyol merdivenlerine yürüyerek 10 dakika mesafede.
Cumartesi sabahı İspanyol merdivenleri yakınında bir kafede espresso içip sandviç yedik. Mis gibi bir havada geniş sokakları dolaşır, ihtişamlı binaları ve dev çeşmeleri görürüz diye düşünürken Yasemin büyük sürprizi söyledi: Vatikan’a davetliydik.
Roma’nın içinde 44 hektarlık bir alana yayılan Vatikan, 842 kişilik nüfusuyla dünyanın en küçük ülkesi. Yasemin’le Vatikan’ın bahçelerini ve içini gezdik. İçi gösterişten uzak ama çok bakımlı ve düzgündü.
Önce bizi Vatikan’ın önde gelen din adamlarından Monsenyör Marini’nin yanına götürdüler. Uzun koridorlardan geçip geniş merdivenlerden çıkarak odasına vardık. Kendimi ünlü yazar Dan Brown’ın romanlarının karakteri Robert Langdon gibi hissetim.
San Marco Meydanı’na ve papaların konuşma yaptığı yere biz de baktık. Dev meydana yukarıdan bakmak değişik bir deneyim oldu.
Sohbet sonrasında bahçeleri gezelim diye Vatikan’ın en tepe noktasına bıraktılar bizi. O kadar huzurlu, sessiz ve güzeldi ki her şey. Bahçelere sadece özel izinle girilebiliyor. Bu nedenle, mutlaka gidip görün diye tavsiye edemeyeceğim.
Günde 2 bin 880 kapı açıyor
Daha sonra Vatikan Müzesi’ne arka kapıdan girmemiz için bizi özel bir görevliye teslim ettiler. Müzeyi gezenlerin tam tersi istikamette yürümeye başladık. Görevli, meşhur kütüphanenin içinden geçerken bize biraz kendisinin ne iş yaptığını anlattı. İşi her sabah 8 kilometre yürüyerek müzede kendi sorumluluğundaki 2 bin 880 kapının kilitlerini açmak, akşam oluncada hepsini yine kilitlemek. Benim “Anahtarcı Amca” lakabını taktığım beyefendi, bu işin yüzyıllardan beri süregeldiğini, her gün bu işi yapan
10 kişi olduğunu anlattı.
Bu arada Vatikan’ın İtalyan ve İsviçreli güvenlik görevlileri tarafından korunduğunu biliyor muydunuz? Belli bir kapıdan sonra artık İtalyanların görevli olmadığını, İsviçreli özel muhafızların ilgilendiğini anlattı Anahtarcı Amca. Sadece bir kapıyla kendi içlerinde bir sınır olduğunu belirtti.
Nutkumuz tutuldu
Anahtarcı Amca daha sonra bizi alıp Sistina Şapeli’ne götürdü. Yüzlerce turist arasında
o muhteşem odada Michelangelo’nun çizdiği tavan fresklerinde sanatın en tepe noktasını görüp nutkunuzun tutulmaması imkansız.
Yine başka bir arka kapıdan, upuzun kuyruklara girmeden kilisenin içine geçtik ve hayaller içinde bir gün sona erdi. “Acaba dünyada benim kadar şanslı kaç insan var?” diye düşündüm.
Kapıdan çıkıp Vatikan’ı terk ederken bir İsviçre askeriyle fotoğraf çektirdim. Dış kapılarda görev yapan askerler en az
1.73 metre boyunda, İsviçre vatandaşı ve Katolik olması şart. O renkli kıyafetleri Michelangelo tarafından tasarlanmış.
Birkaç öneri
- Roma’da eğer ağır ve şık takılmak isterseniz Westin Excelsior’u, daha tasarım ürünü ve rahat bir otel isterseniz Irooms Hotel’i öneririm.
- Romalılar için öğle yemekleri çok önemlidir. Tam bir Romalı buluşma noktası olan bir restoran La Zanzara. Spagetti, gnocchi sonrası creme brulee, tiramisu, Allahım sana geliyorum... Ekmek ve zeytinyağını yüzüme bile sürebilirim, o kadar iyi!
- Bir pizzacı düşünün. Tıklım tıklım, kağıttan masa örtülü, sadece nakit çalışan bir aile işletmesi, pizzanın gerçekten ince ötesi olduğu
bir yer... La Montecarlo’yu pizza severlere şiddetle öneriyorum.
- Akşamüstü içkisi için istikamet Ponte Milvio bölgesi. Kafe, restoran ve barlarıyla günün her saati yoğun. Özellikle akşamları Charlie Vini e Cucina yemek öncesi buluşma noktası.
- Gelelim akşam yemeğine... Roma’nın biraz dışında, kullanılmayan eski fabrikalar arasındaki Lanificio Cucina balık ağırlıklı bir menüye sahip. Angelina a Trevi ise merkezin en merkezinde. Burada Roma’nın meşhur yüzlerini görebilirsiniz.