30.05.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Elif Berköz Ünyay
Onların adını ilk kez gazeteci Mutlu Tönbekici’den duydum. “Küçük Oteller Kitabı” hakkında röportaj yaparken “Size ‘Büyülendim’ dedirtecek cinsten bir otel çıktı mı karşınıza?” sorumun cevabıydı Yediburunlar Feneri: “Sahipleri Karadenizli Türk kızı Semra ve Güney Afrikalı genç adam Leon evi kendi elleriyle yapmışlar. Oraya kadar marangozlar gelememiş. Onlardan başka kimse yok, kartal yuvası gibi.”
İngiliz The Sunday Times gazetesinin “Avrupa’nın En Gözde
100 Oteli” listesine Türkiye’den giren altı otel arasındaydı Yediburunlar Feneri. Geçtiğimiz hafta gazetelerde haberi görünce otelin sahibi Semra Akdeniz’i aradım. Uçurumun tepesindeki yedi odalı otellerinin hikayesini dinledim...
İTÜ’nün gemi inşaatı mühendisliği bölümünü bitirmişsiniz. Fethiye’de, bir uçurumun kenarına otel yapmak nereden aklınıza geldi?
Üniversiteyi bitirdikten sonra okuduğum bölümle ilgili bir işte çalışmadım. Bilgisayar sektöründe dirsek çürüttüm. 2001 ekonomik kriz nedeniyle işsiz kaldığımda Olimpos’ta Kadir’in Ağaç Evleri’ne tatile gittim ama bana otelde müdürlük teklif ettiler, kabul ettim. Kadir’e çok turist geliyordu. Fark ettim ki bu işi yapacaksam İngilizcem beni uzun süre götürmeyecekti. İngiltere’de bir dil kursuna yazıldım. Tam bavullarımı toplamak üzereyken otelde Leon ile tanıştım. İngiltere’de inşaatlarda çalışan Güney Afrikalı bir mimardı. Sevgili olduk. İngiltere’ye birlikte döndük. Orada hem kursa gidiyordum hem de şehir dışında, bahçe içinde yer alan bir evde aşçılık yapıyordum. Bir otel açma hayalini ilk olarak orada kurduk...
“Köy halkı arsayı alınca bizi çılgın sandı”
Gözünüze kestirdiğiniz bir yer miydi yoksa Türkiye’ye dönünce mi buldunuz Yediburunlar’ın yerini?
“Güney’de yeşillikler içinde bir arsa alsak, otel yapsak”tı ağzımızdan çıkan ilk cümle. İngiltere’den bir yıl sonra yurda dönünce bunu gerçekleştirmek için arsa aramaya başladık. Fethiye’ye geldik. Köylülere sorduk, “Likya yolu üzerinde olsun. Ya deniz görsün ya deniz kenarında olsun. Var mı böyle bir yer?” Oteli kurduğumuz arsayı gösterdiler. Bir köylü tarafından satılığa çıkarılan bu bölgedeki ilk arsaydı.
Neydi sizi çarpan?
Bir kez gördük ve hiç düşünmeden aldık. Bize düşecek çok iş vardı. Yeşillikler arasında taşlık bir yerdi. Ama manzarası büyüleyiciydi, o bize yetti. Ağaç diktik, sebze ve meyve diktik. Teraslar açtık...
Siz arsayı alınca köyde “Bunlar kaçık” söylentisi çıktı mı?
Boğaziçi köyü halkı “Burada otel olur mu, kim gelecek?” diyerek aklımızdan şüphe etmiş olabilir tabii. Bizi çılgın buldular. Ancak biz koymuştuk kafaya bir kere, vazgeçmedik. Hayalimizi gerçekleştirdik.
“Otelin yarısını ellerimizle yaptık”
Adını neden Yediburunlar Feneri koydunuz?
Bir gece Leon ile Fethiye’den otele dönerken bizim otelin ışıkları aklımıza fenerleri getirdi. Otel Yediburunlar Mahallesi’nde bulunduğu için bu adı aldı.
Siz ve eşiniz gerçekten oteli kendi ellerinizle mi yaptınız?
İlk başta usta bulmakta çok zorlandık. Kalacak yerleri yoktu. İnşaat günlerce sürecekti. Köylüler uğraşmak istemedi. Oteli kendi ellerimizle yapmaya başladık. Oteldeki ilk binanın yarısı tamamen benim ve Leon’un elinden çıkma. İki odayı komple Leon kendi yaptı. Sonra ustalar ikna oldu ve bizimle çalıştılar. Leon oteli inşa ede ede bu işte usta oldu sayılır. Otele eklenen son odayı da kendi yapmaya başladı, elinden yaralanınca isteksizce ustalara bıraktı işi.
Ben de odaların dekorasyonuyla ilgilendim. Köy evi gibi döşedim. Kilimler, kışlık sobalar ve çeyizlik yorganlar kullandım.
“Otelimize çocuk kabul etmiyoruz”
Otelden denize inip de tekrar otele dönebilen var mı? 600 metreye tırmanmayı hesaba katınca pek mümkün görünmüyor da!
İniş çok yorucu değil ama çıkış her babayiğidin harcı değil. Deniz kenarından çıkış iki saat sürüyor. Yürümeye alışık insanlar yapabilir ama başkalarına tavsiye etmiyoruz.
Oteliniz pek çoklarına göre Allah’ın unuttuğu yerler listesinde ilk üçü zorlar! Onu The Sunday Times’ın listesine sokan ne sizce?
Burası deniz tatili yapılacak bir yer değil. Müthiş bir manzara ve yüzde yüz kafa dinleme fırsatı sunuyoruz. Dünyadan kopmak istiyorsanız, buyurun misafirimiz olsun. Çevrede hiçbir şey yok. Sadece doğa var. Sakinliği korumak için çocuk kabul etmiyoruz. Ayrıca otelde televizyon da yok. Oteli tercih edenler genellikle İngilizler.
“Bir hafta konaklama 600 pound”
Otelin mönüsünü siz hazırlıyorsunuz. Dekorasyondaki köy konsepti mönüde de devam ediyor mu?
Vejetaryen yemekleri var. Çiftliklerde yetiştirilen hayvanlardan yapılan yemekleri sunmuyoruz. Haftada bir gün et veriyoruz. Köylülerden aldığımız keçinin etini. Bir gün de balık. Diğer günler sebze yemeği servis ediliyor. Sütü ve yoğurdu köylülerden alıyoruz, ekmeğimizi kendimiz yapıyoruz.
Otel pahalı mı? Yediburunlar Feneri’nde kalacak 14 kişinin arasına girmek için ne kadar para ödemek gerekiyor?
Haftalık 600 pound. Bu fiyata kahvaltı ve akşam yemeği dahil.
Otel kapalıyken kocanızla ne yapıyorsunuz? Bu sefer siz mi tatile çıkıyorsunuz?
Evet, dünyayı dolaşıyoruz. Kayıyoruz ve trekking yapıyoruz.
Onlar Türkiye'nin en çok bilinen isimleri. Şimdi ışıl ışıl yaşayan ünlülerin hayat yolculukları hep böyle başlamadı. Kimi kaset satarken söylediği şarkılarla keşfedildi, kimi inşaatlarda çalıştı. İşte ünlülerin ilk işleri...