13.06.2021 - 03:10 | Son Güncellenme:
Özlem Ülkü - Serra Arıtürk’ün adını çoğu kişi, YouTube’daki cover çalışmalarıyla duydu. Yalnız sesi değil dansları ve tarzıyla da sahne ışıklarına ait olduğunu gösterdi. O ışıkların altındayken müzikle sınırlı kalmamaya karar verdi. Kendi tabiriyle yeni alanlarda kendini deneme merakı ve sınırlarını zorlama güdüsüyle bu yoldaki ilk adımı da attı. Bu hafta Kanal D’de başlayan “Aşkın Tarifi” dizisinde Kadir Doğulu’yla başrolü paylaşan Arıtürk, Fransız restoranı sahibi Naz karakteriyle karşımızda. Hem mutfakla hem oyunculukla tanışmanın mutluluğunu yaşayan Arıtürk, bu yolculuğunda elinden gelen her şeyi yapmanın peşinde...
YouTube’daki cover’larınızla tanıdık sizi... Müzik sahnesinden sete doğru nasıl evrildi yolculuğunuz?
Sahne; eğitim hayatımın başından hatta öncesinden itibaren kendimi en iyi hissettiğim, terk etmek istemediğim yegâne yer oldu. İster bir tiyatro oyunu olsun, ister bir resital; sahnede olduğum her an dünyamın yapıtaşı haline geldi. Evet, sahne yolculuğum müzikle başladı ancak ben yalnızca bununla kalmayacağından emindim. Oyunculuk, bende oldum olası büyük merak ve ilgi uyandırmıştır; ancak karar vermem 3 sene öncesine dayanıyor. Sevgili menajerimin beni cesaretlendirmesi, yeni alanlarda da kendimi deneme merakım, sınırlarımı zorlama güdüm ve çokça hevesle verdiğim auditionlardan sonra yollarımız ekibimizle kesişti. Merak ve hevesle attığım ilk adım, müthiş insanlarla yepyeni deneyimler olarak geri döndü.
Hiç çekiniyor musunuz eleştirilmekten, beğenilmemekten?
Eleştirilerle tanışıklığım, müzik kariyerimin başlangıcına dayandığından bu konuda kendimi şanslı sayıyorum. Beğenilmemekten ziyade elimden gelen her şeyi yapmıyor olmaktan çekinirim; ancak biliyorum ki mevcut durum tam tersi. Kendimi bu sürece psikolojik olarak yalnızca çok çalışarak, rolümle ilgilenerek ve başka hiçbir şeyi kafama takmayarak hazırlıyorum; dürüst olmak gerekirse başka bir şey düşünmeye çok da vakit olmuyor. Teknik hazırlığım ise yönetmenimiz Deniz Koloş ve Beyti Engin hocamız ile sete çıkmadan başlamıştı; şimdiyse sıkı bir saha eğitimiyle devam ediyor.
Bir röportajınızda “Kalbimde önceliği olan müzik” demişsiniz. Bu öncelikte bir değişim oldu diyebilir miyiz?
Bu değişimi gözlemlemek için biraz daha vakte ihtiyacım olduğunu düşünüyorum; müzikle hayatım boyunca haşır neşir oldum ne de olsa, haksız rekabet olsun istemem. Buna karşın müzikle geçirdiğim onca zamanın, şu an yaşadığım oyunculuk deneyimine katkısı ise inanılmaz. İç içe geçmiş dünyalar olarak görmeye başladım ikisini de; bir ayağım birinde, diğeri öbüründe, dengeyi sağlamaya çalışacağım artık.
"Aşkın Tarifi" size göre nedir?
Bence aşk; yalnızca iki insanı değil, tüm varlıkları birbirine bağlayan, buluşturan, var olmamızı sağlayan, bizden üstün bir hal. Öyle bir hal ki; tüm güçlü duyguları içinde barındıran, imkansızı mümkün kılan, hayal kurdurtan ve harekete geçiren. Ben, aşka ve aşık olmaya hayran biri olarak bir tarifini veremiyorum bu halin; ama her daim hissediyorum ve anların içinde barındırıp içimde saklıyorum ki istediğim her an ulaşabileyim.
Naz’la benzerlikler kurabiliyor musunuz?
Benzerliklerimiz kadar farklılıklarımız olan, tanıştığım andan itibaren bende hayranlık uyandıran, bazen kızsam da çoğu zaman haklı bulduğum ve çok sevdiğim bir karakter Naz. İşini ciddiye alıp aşkla yapmasıyla, düzen ve nizam sevdasıyla, az sayıdaki yakınlarına sorgusuz inancı ve güveniyle, sevdiklerini yarı yolda bırakma korkusuyla ve net çizgileriyle bana benzeyen; ancak bu saydıklarımı çok uçlarda yaşamasıyla, ilişki kurduğu insan azlığıyla, farklı dünyaları hiç tatmamış olmasıyla, kurallarının katılığıyla benden ayrılan çok güçlü ve bir o kadar da saf bir genç kadın. Aşık olma yolunda yaşadığı anlarda, karşılaştığı zorluklarda ve kafa karışıklıklarında kendimden çok şey buluyorum aslında. Bu yüzdendir ki, kendini en mutlu olacağı anlara teslim etmemek için direndiğinde beni kızdırıyor; ama bana da fazlasıyla tanıdık gelen sebepleri ona hak vermeme ve daha çok şefkat göstermeme sebep oluyor.
“Menemeni yedirenin gücü unutulmamalı”
Sizin mutfakla aranız nasıl?
Bu konuda partnerim kadar kendimden emin konuşmak isterdim; ancak henüz zengin bir menü sunma kıvamına gelmiş değilim. Açıkçası mutfağa olan merakım Naz’la tanışmayla uyanmaya başladı, ben de vakit bulduğum anlarda bunun üstüne gitmeye çalışıyorum. Aramın en iyi olduğu aktiviteyse kesinlikle yemek yemek. İştahım daima açıktır ve yemek fikrini geri çevirmek benim için imkansız oluyor.
Tanıtımlarda görünen “menemen” sahnesi, sosyal medyada oldukça konuşuldu. Partneriniz Kadir Doğulu “Menemen nasıl yenir, öğrendik mi gençler” mesajıyla dikkat çekti...
Konuşulan her şeyi görmeye pek vaktim olmadı; ancak karşıma çıkan göndermeler başta Kadir ve ben olmak üzere tüm oyuncuları ve ekibimizi bir hayli eğlendirdi. Serdar Ortaç’ın klibinde zeytin yemesiyle, Küçük Emrah’ın ekmek yeme sahnesiyle yapılan karşılaştırmalar başta olmak üzere. Kadir’in tweet’i de beni çok güldürdü; yalnız bu mesajların ülkemizde çoğunlukla “yiyen” üzerinden verildiği görüşündeyim, halbuki yedirenin gücü unutulmamalı ve hakkı her zaman teslim edilmelidir diye düşünüyorum.
“İyi hissetmeme hali de normal”
Salgın, pek çok duruma bakışımızı da değiştirdi. Size etkileri neler oldu? Öğrenilenler listenizde neler var?
Benim öğrendiklerimin en başında bu dönemde iyi hissetmeme halini doğal kabul etmek var. Pandemiden önce enerjimin yüksek olmadığı zamanlarda dahi, belli etmemek için çabaladığımı ve bunun aslında daha çok yorup aşağı çektiğini fark ettim. İyi hissetmeme halimin normal olduğunu kabullenmem ise sebebini anlamamla gerçekleşti; üretememek. Canlı performanslar, stüdyo seansları, kısacası bir müzisyenin en çok beslendiği damarlar tıkanmış oldu. Bunun üstesinden kendimi zorlayarak değil, daha çok kendime üretme baskısı yapmadan izin vererek ve sürecimi daha geniş bir zamana yayarak geldim. Pandemide başlatılan “madem evdeyiz; öyleyse bu, daha çok üretmek için bir fırsat” kampanyaları bana pek inandırıcı gelmiyordu; nitekim kendimi buna inandırmaya çalışmayı bıraktığım zaman rahatladım ve motivasyonum geri geldi. Bu süreçte iki single çıkardım, ikisi de beni süreçleri ve sonuçlarıyla çok mutlu eden çalışmalar oldu.
Bundan 10 yıl sonra kendinize hangi konularda “aferin” diyebilmek istersiniz?
Kararlı bir şekilde koyduğum hedeflere, yolda ne olursa olsun vazgeçmeden gidebildiğim; başladığım her işe kendimi verip, yapabileceğimin en iyisini yapmadan bırakmadığım ve yaptığım her icraatta, her şeyden önce kendi tatminimi esas aldığım; en önemlisi de bunların hepsini maddi-manevi özgürlük ve bağımsızlık halinde gerçekleştirebildiğim için kendi aferin’imi hak etmek isterim. Hedeflerimin başlıca hedefi de bu zaten.