29.09.2024 - 02:01 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
SEYHAN AKINCI- Sahne kurulduğundan beri hep seyirciler anlattı; oyunu, oyuncuyu, dekoru, kostümü, müziği, hikâyeyi, ışığı... Ve belki de ilk kez bir tiyatro seyircisini anlattı oyuncular, kostümcüler, gişedeki biletçiler... Baysan Pamay tutkulu bir tiyatro seyircisiydi. Pamay, geçtiğimiz hafta 80 yaşında hayatını kaybetti. İstanbul tiyatroları en sadık, en kalender seyircisini elbette unutmadı. Yıllar içerisinde yolu Baysan Bey’le kesişen tiyatromuzun sadık izleyicilerine, Baysan Pamay’ı manevi babası diye tanımlayan sanatçı Reha Özcan’a ve Pamay’ın en çok izlediği ve sevdiği oyunlardan “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi” oyununun yazarı Ebru Celkan’a Pamay’ı sorduk.
Reha Özcan: “Manevi babam dememin sebebi var”
Baysan Ağabey’e manevi babam dememin çok kişisel bir sebebi var elbet... Ama bundan önce kurduğumuz profesyonel ilişkinin neden o alışıldık müdavim seyirci-oyuncu dinamiğinden ötesi olduğunu anlatmam icap eder belki de... Baysan Pamay tiyatroyu bir sosyal etkinlikten, kendini var edeceği bir emeklilik meşgalesinden ziyade görmesiyle, ‘ciddiye alışıyla’ farklıydı. Ve daima tevazu içinde, neredeyse alelade bir seyirci edasıyla paylaşırdı önerilerini hep. Bizlerin ondan öğreneceği ne çok şey varken üstelik... İstanbul’da bir ses olmaya çalışan genç özel tiyatroların hayatta kalabilmeleri için tam olarak neye ihtiyaç duyduklarını derinden kavrayan, bunun için bir seyirci inisiyatifine önayak olan; hiçbir önyargıyı, popüler kanaati dikkate almadan o ‘ışığı’ gördüğü oyunculara gönülden ve hesapsızca destek olan çok değerli bir insanı kaybettik. 2011’de, henüz genç bir Devlet Tiyatrosu oyuncusu olarak taşra tabir edilen, aslında kurucu kadrosunda yer almak için kendi isteğimle gittiğim Antalya’dan İstanbul’a geri döndüğümde beni sırf sahnedeki çabamla destekleyen bir elin parmaklarını geçmeyecek insanlardan biriydi Baysan Ağabey. O çok önemsenen ödülleri henüz almamışken, TV’de, sinemada bir kariyeriniz yokken, sizi sırf sahnede döktüğünüz terin ardından gören insanlar özeldir... İşte Baysan Ağabey de öyle kıymetlidir benim için. 2016’da babamın cenazesinde yanıbaşımda duracak kadar yakın; fakat performansımı günahıyla sevabıyla, alabildiğine hesapsız değerlendirecek kadar da tarafsız, dürüst, gerçek bir seyirciyi, bir beyefendiyi, bir tarihi yitirmenin yası içinde selamlıyorum kendisini. İyi ki vardın Baysan Ağabey... Hep var olacaksın...
İzzet - Ayşegül Şahap: “Baysan Bey’le oyunlardan önce ya da sonra buluşurduk”
Senede ortalama 150 oyun izliyoruz. Kimi zaman festivallerde matine-suare şeklinde ilerliyoruz. Film festivalleri olduğunda programımızı ona göre ayarlıyoruz. Fiyatlar o kadar artmış durumdaki İstanbul Tiyatro Festivali’ndeki 19 oyunun 15’ine gideceğiz demekten utanıyoruz. Biraz da kendimizi zorlayarak bilet aldık. Gençlerin özellikle yabancı oyunları görüp fikir edinmesini çok isterdik. SBR’nin “Tesir” oyunu ilk aklımıza gelen oyunlardan. Bazıları kulisten olmak üzere toplam 8 defa izledik. “Küskün Müzikal”i 3 kere izledik, arkadaşlarımızı götürdük çok sevdiğimiz için. DOT’un bütün oyunları. Eskiden, rahmetli Baysan Bey de böyleydi prömiyerde izlerdik oyunları daha sonra çok sevdiklerimize zaman içerisinde tekrar gider, oyunda ve oyunculuklarda neler değişti diye konuşurduk. Bu yakın dönemde bilet fiyatları nedeniyle hiçbirimiz için mümkün olamadı. Baysan Bey’le “Ali ile Ramazan” oyununun prömiyerinde karşılaşmıştık ilk kez. Sonrasında oyun öncesi sözleşir buluşurduk. Ya çay kahve içerdik ya da oyun çıkışında bir yerde oturup kritik ederdik. Çok fazla anımız var onunla. Seyirci derken Baysan Bey’i salt tiyatro izleyicisi olarak değerlendirmemek lazım. Sinemaya çok düşkündü. O da bizim gibi film festivallerini takip ederdi. Film üzerine de sohbet ederdik. Dans ve baleyi de takip ederdi. Çok yönlü bir izleyiciydi. Sekiz-10 kişilik bir WhatsApp grubumuz var, tiyatro üzerine oradan haberleşiyoruz. Bunca yılda tiyatroyla ilgili çok fazla arşivimiz birikti. Pandemide arşivimizi tasnif ettik. Belki ileride bir tiyatro müzesine bağışlanabilir ya da kalıcı olarak bir yerde sergilenebilir.
Özgür Yenice: “Yılda 200 kadar oyun seyrediyorum”
26 yıl olmuş tiyatroya gitmeye başlayışım. Yılda 200 kadar oyun seyrediyorum. Ama daha önemlisi ayda yedi-sekiz oyuna her ay grup götürüyorum. Sayımız 30 ile 130 arası değişiyor. Amacım tiyatroyu sevdirmek. Grup kulaktan kulağa büyüdü. Kimisi gözü kapalı geliyor nasılsa iyi oyuna gidiyoruz diye. Kimisi de duyuru da yazdığım detayları okuyarak. Grup, tiyatrosever tanıdık yüzlerce bireyden oluşuyor. Tabii seyirci olarak yaptığım ve grup olarak yapacağımız turneler de oluyor. Yılda iki kez Ankara ve Eskişehir’e oyun izlemeye giderim. Bu seneden itibaren bu iki şehre İzmir ve Bursa’yı ekleyeceğim. Defalarca izlediğim pek çok oyun var. Ankara DT, İstanbul DT, İBBŞT’nda 4-5 kez izledğim oyunlar var. Özellerde Kumbaracı50, Craft, Krek, Hemhal, Bam, SBR, İkinci Kat, Ekip tiyatrosu, BOA Sahne, Baba Sahne, Tiyatradam, Bbt, Bahçe Galata, Galata Perform, D22’nin defalarca izlediğim oyunları var. Örnek vermek gerekirse; “Sevgili Arsız Ölüm Dirmit”, “Tesir”, “Obeb”, “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin”, “Gerçek Hayattan Alınmıştır” ve “Yanık”ı sayabilirim.
Özlem Özerdem: “Daha iyi bir seyirci olmak için eğitim almak isterim”
Çocukken babamla tiyatroya gittiğimi ve çok etkilendiğimi hatırlıyorum. O zihnimde çok somut bir ân. Salonu incelediğim ve ağzımın açık kaldığı bir ândı. Üsküdar’daki Musahipzade Celâl Sahnesi’ydi. Büyüyünce hep arkadaşlarla planlar yapmaya çalıştık. Ama çok büyük bir tutkuları yoksa yakın zamanlı planlar yapmayı tercih ediyorlar. Ben de bu yüzden seyretmek istediğim birçok oyunu kaçırdım. Sonrasında tek başıma gidip izlesem ne olacak ki? diye düşündüm. O bir kırılma ânıydı. Pandemiden önce ayda 20-25 oyuna gidiyordum. Arkadaşlarım benimle görüşmek için tiyatroya geliyorlardı artık. Rahmetli Baysan Abi ile de konuşuyorduk, “Baysan Abi sen çalışırken de bu şekilde miydin?” diye soruyordum, “Yok kızım, o zaman böyle değildim,” diyordu. Pandemide çok zorlandım. Yedi ay sonra ilk oyun seyretmeye gittiğimde kalbim yerinden çıkacak kadar heyecanlandım. Hatta Ahmet Sami Özbudak’a “Ben bu kadar heyecanlıysam sizi düşünemiyorum,” demiştim. Tiyatro benim için vazgeçilmez. Ama eskisi kadar 25 oyun izlemek benim için biraz lüks olmaya başladı. Beni en çok etkileyen ve birden fazla izlediğim Galata Perform’un oyunu “İz”. Erdem Şenocak’ın oynadığı “Tehlikeli Oyunlar” kitabı okurken zihnimde canlananın birebir aynısıydı. Daha iyi bir izleyici olmak adına eğitim almak isterim.
Ebru Nihan Celkan: “Varlığınız ilham vermeye devam edecek”
Sevgili Baysan Bey, bunu yazmak için oturduğumda, tiyatroya olan sarsılmaz desteğiniz ve tutkunuz için derin bir minnettarlık duygusuyla doluyum. Seyirciler arasındaki varlığınız sadece benim için değil, sahneye çıkan, oyunda emeği olan her insan için bir armağandı. Oyunum “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi”ye değer verdiğinizi bilmek bana tiyatronun karşılaşmalara açtığı mucizevi alanı hatırlatıyor. Kahkahalarınız, gözyaşlarınız ve düşünceli katılımınız performanslarımızı daha da anlamlı kıldı ve tiyatro sevgimiz aracılığıyla kurduğumuz bağ için sonsuza dek minnettar olacağım. Vefat haberiniz tiyatro insanlarının çoğunluğu için bir boşluk yarattı. Varlığınızı anımsamak bize ilham vermeye devam edecek. Umarım sadece bir izleyici olarak değil, sanatsal yolculuğumuzun kıymetli bir parçası olarak da ne kadar önemsendiğinizi biliyorsunuzdur. Tutkunuz, içgörüleriniz ve nezaketiniz için teşekkür ederim. Sizi çok özleyeceğiz. En içten sevgilerimle.
Berna Tanrıverdi: ‘‘Ailemizden birini kaybetmiş gibiyiz’’
Yaklasık 10-12 yıldır ayda 10-15 oyun seyrediyorum ya da seyretmeye çalısıyorum. Baysan Abi ile de yaklasık iki-üç senedir tanışıyorum. Oyunlara gide gele ismini duymuştum, zaten fuayede aynı kişilerle karşılaşıyorsunuz. Bazen ayaküstü beklerken bakıyorsunuz sohbet uzamış o oyun, bu oyun derken kaynaşmış buluyorsunuz kendinizi. Sadece fuayede tanışıp arkadaş olduğum ve oyunlardan fırsat bulup görüşmeye çalıştığım 10-15 arkadaşım var. Bu arkadaşların bazıları 25-30 oyun seyrediyor ayda. Baysan Abi’yi de böyle tanıdım. Oyunlar hakkında konuşa konuşa telefonlarımızı bile almıştık. Bir gün “Çirkin” oyununa gidiyordum fuayede beklerken yine birkaç arkadaş sohbet ediyoruz. Oyuna gidenler bilir merdivenleri çoktur Baysan Abi nefes nefese geliyor “Ne oldu Abi?” dedim “Zarifi Apatmanı”ndan çıkmış bu oyuna yetişmek için. “Ne yapıp edip bu oyuna bilet alıyorsun,” dedi. Bilet bulmak çok zordu ama Baysan Abi’nin tavsiyesi ile ilk çıkan biletimi aldım. Son bir yıldır ara sıra arayıp görüşür, telefonla hâlini hatrını sorardım. Hep “İyiyim çocuğum,” derdi. “Gelemiyorum ama toparlanacağım,” diyordu. Motivasyonu hep tiyatro oldu. Hatta bir ay önce yazıştık “Bu sezon geliyorum,” demişti. Olmadı! Onu tanıdığım için o kadar şanslı hissediyorum ki... Cenazesi bana şunu gösterdi, belki de dünyada hiçbir seyirci böyle uğurlanmadı. Gelen tiyatro grupları, oyuncular ailesiymiş gibi gözyaşı döktü. Ailemizden birini kaybetmiş gibiyiz. Bu sezon Baysan Abi olmadan buruk geçecek.