PazarNew York’lu derginin Türk yayın yönetmeni

New York’lu derginin Türk yayın yönetmeni

29.05.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Geçen gün elime bir dergi geçti, adı Bullet (mermi). Adı av dergisini çağrıştırsa da kapağı hiç öyle demiyor.

New York’lu derginin Türk yayın yönetmeni

İçinde moda, tasarım, sinema, müzik, sanat olan New York’lu bir dergi bu. Elimdeki, üç ayda bir çıkan derginin ikinci sayısının ön kapağında Fransız sinemasının genç yıldızı Lea Seydoux, arka kapağında ise “True Blood” dizisinin yıldızı Stephen Moyer var. Kapak yıldızları, içeride birer söyleşiyle ağırlanıyor. Tasarımıyla, içeriğiyle okurun ilgisini hemen çeken bir dergi Bullet.
Kim çıkarıyor diye merak edip künyesine bakınca en tepede, genel yayın yönetmenliği satırında Türkçe bir ad gördüm: İdil Tabanca.
New York’lu bir derginin Türk yayın yönetmenine sorulacak soru çok. Cevapları ise aşağıda bulacaksınız.

* Peki Bullet (mermi) sözcüğüyle soyadınızın bir bağlantısı var mı?

Hayır, tamamen bir rastlantı ya da evrenden bir göz kırpış...

* Tabanca soyadının herhalde ilginç bir hikayesi vardır. Anlatır mısınız?

İnan ki yok... Keşke olsa.

* Bullet nasıl ortaya çıktı?

Altı kişilik bir grup kurup beğendiğimiz fotoğraflar, yazılar, görseller içeren bir sunum hazırladık. Bu sunum derginin içeriğini, vizyonunu ve direksiyonunu göstermesi için tasarlandı. Ama çekimlerin hiçbiri bizim değildi. Sanki var olan filmlerden sahneler alıp,
bu sahnelerden oluşan bir montaj yapıp, “İşte bu filmi çekeceğiz” demek gibi bir şeydi bu. Sonra ajanslar ve dergide yer almasını istediğimiz oyuncuların, müzisyenlerin, yazarların menajerleriyle toplantı yapıp projemizi anlattık. Vizyonumuzdan ve tutkumuzdan etkilenen endüstri büyükleri bize yardımcı olup dergiyi yaratmamız için kaynak sundular. İlk sayımızda yer alan
Cindy Crawford ve Mark Ruffalo, bu genç yaştaki girişimciliğimizden etkilenip destekçilerimiz oldu ve kapakta yer almayı kabul etti.

* Peki yayın yönetmeni koltuğuna nasıl oturdunuz?

Ben sanat yönetmeni olarak başladım ama üç ay kadar önce iki ortağımızla, Nick ve Erin Ralph ile yollarımızı ayırınca genel yayın yönetmeni pozisyonuna geçtim.

“Babam da dergimize danışmanlık yapıyor”

* Derginin künyesinde yayıncı olarak babanız Erol ve onun eşi Rana Erkan Tabanca görünüyor. Bu bir aile işletmesi mi?

Rana ve Erol bu köstekli yolda bize çok yardımcı oldu. Rana markalaşmamız konusunda bize deneyimlerini aktarıyor. Onun medya konusundaki deneyimlerinin bizim iş modelimizi geliştirmemizde ciddi katkısı oldu. Babam da aynı şekilde iş dünyasındaki tecrübesiyle bize danışmanlık yapıyor.

Haberin Devamı

* Bullet’ı nasıl tarif edersiniz?

Genç, dinamik, elegan ve sofistike bir dergi. Normalde yan yana gelmeyen birçok sıfatı bir araya getiren bir dergi. Ama sırf dergi de demek istemiyorum çünkü biz bir medya platformuyuz ve dergi bunun sadece bir kolu. Kreatif ajans, Bullet TV, Bullet Magazine, Bullet Studios gibi birçok kollar var çerçevenin içerisinde. Dergi, yaptığımız tüm işlerde sergilediğimiz kaliteyi gösteren bir katalog bir nevi.

* Derginin içeriği nelerden oluşuyor?

Moda, sanat, yaşam tarzı, seyahat içeriğimizin bir kısmını oluşturuyor. Ama bunlarla sınırlamıyoruz. Gençlere hitap eden lüks yaşam ve yüksek moda ideallerinin kapısını açan, yenilikçi bir dergiyiz biz. İçeriğiyle hem göze
hem akla ziyafet sunan, birbirinden yetenekli sanatçılar ve idealler içeren bir platformuz. Mesela Bullet’ın yapımcılığını üstlendiği bir
kısa metraj sinema filmimiz var çekilmekte olan. Yönetmenliğini Paz De La Huaerta yapıyor.
Kim bilir, belki bu bir başlangıçtır. Amerikan kanalı HBO ile de birçok projemiz var şu an.

* Bu dergiyi en iyi anlatan cümle nedir?

Sloganı “Herald to a self-made generation”, yani “Kendini yetiştiren bir kuşağın öncüsü”.

n Hedef kitleniz kimler?

Ekip olarak çok önemli bir çağın içine girdiğimizi fark ettik. “Self-made” dediğimiz yeni bir kuşak söz konusu. En yüksek teknoloji evlere taşınabilecek kadar küçüldü ve bu endüstriyi ciddi anlamda etkiliyor. Yani artık sesini duyurman için ünlü olman ya da paran olması gerekmiyor. Yeteneğin varsa sesini duyurman için mecralar sonsuz ve artık
yaygın medya ile birey arasındaki duvar
kalktı. Bu durum gençlerde ciddi bir atak yarattı, törpülenmemiş yetenekler kendi kendine su yüzüne çıkmaya başladılar. Biz bu yetenekleri bir araya getirip ilerledikleri yolda fener olmak istiyoruz.

“Dünya çapında bir marka olmasını istiyorum”

* 20 yıl sonra kendinizi hayal etmenizi istesem, nasıl bir resim çıkar ortaya?

Bullet dünya çapında bir marka olmuş ve havayolundan otellere kadar, kaliteden ödün vermeyen bir yaşam tarzını temsil ediyor. Ama bu yaşam tarzı idealleriyle ön plana çıkıyor ve seri imalat sebebiyle gün geçtikçe yok olan estetik değerleri topluma geri sunuyor. Her endüstride farkını gösteriyor; kendini yoktan yaratıyor. Genç yetenekler bulup eğiterek, onlara kol kanat germekle biliniyor. Bu dünyada sanatın ve estetiğin her endüstrideki önemli yerini vurgulayan, politik, sosyal, kültürel diyalogları toleransla yürüten, ufuk açıcı bir takip kitlesi oluşturmuş.

* Siz hep Bullet’ı anlattınız. Kendinize dair hayalleriniz ne?

Ben ise 20 yıl sonra sanatsal eğitim amacıyla kurulmuş Bullet adasında sessiz bir yaşam sürüp senaryolarımı yazıyor, oradaki gençlere kılavuzluk yapıyorum.

Spritüel bir anne ve girişimci bir babanın ürünüyüm”

* Nasıl bir hayat hikayesi sizinki?

Spritüel bir anne ve girişimci bir babanın ürünüyüm. Eskişehirliyim ama İstanbul’da büyüdüm. Beşiktaş’ta Çitlembik Sokak’ta otururken bir New York posteri vardı evimizde. Posterdeki binalarda yanan ışıkları sayarken, bu büyüleyici şehrin bir parçası olmanın hayalini kurardım. En güzel hikayeler, önemsiz gibi görünen bir dilekle başladı hep benim için.

* Ve sonra ABD hayaliniz gerçekleşiyor. Kaliforniya Üniversitesi, sinema ve dijital medya öğrenimi...

Sevgili Esat Edin bizim çok yakın aile dostumuzdu, nur içinde yatsın. Üniversiteye başvururken bana yardımcı olmuştu. Bana Harvard’da uygulanan bir “kendini tanıma” testi yaptı. Bu test sonucunda görsel sanatlara hem ilgim hem de yeteneğim olduğunu anladık. Eğlence olarak yaptığın bir projenin, aynı anda işin, yani para kazandığın şey olabilme ihtimali ne yazık ki Türkiye’de nadir rastlanan bir ayrıcalık. Ben de o ana kadar bunun mümkün olduğunu düşünmemiştim açıkçası. “Sanatla karın doymaz” cümlesi kakılmış kafamıza okullarda.

* Okuldayken ABD’de kalmaya kararlı mıydınız, yoksa bir gün Türkiye’ye dönme planı var mıydı?

Mezun olduktan sonra Türkiye’ye geri döndüm, iki sene kadar kaldım. Birkaç filmde sahne arkasında çeşitli görevlerde çalıştım. Çalışma şartlarının ağırlığı, gelirlerin düşüklüğü ve projelerin basitliği beni kısa sürede yıldırdı. Koca sektörü tek başıma değiştiremeyeceğimi anlayınca Amerika’ya dönmeye karar verdim.

* Sonra New York’a yerleşip dergicilik yapma fikri nasıl gelişti?

New York’ta tanıştığım Sah D’Simone isimli stilistle birlikte birkaç moda çekiminde çalıştım sanat yönetmeni olarak. Bu projelerden birinde James Orlando ile tanıştık. Erin ve Nick Ralph isimli iki kardeşe aitti Bullet, bizi de projeye dahil ettiler. Dergi fikri, vizyonumuzu kısıtlamadan dünyaya aktarabileceğimiz bir platform kurma fikriyle gelişti.