26.02.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:
AYBERK GÖKBAK
AYBERK GÖKBAK- İzmir’in Menderes ilçesinde iki katlı evde yaşayan Özderespor Teknik Direktörü Alper Kamber de o insanlardan biri. Kamber, İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) aracılığıyla Hatay’ın Antakya ilçesinden gelen üç kişilik Atılgan ailesine evinin alt katında bulunan dairesinin kapılarını açtı. Alper Kamber, “Depremin ardından bir aileye boşta duran dairemi açmayı düşünüyordum. Kızımın üniversiteden arkadaşı aracılığıyla Atılgan ailesinin ev aradığını öğrendim. Bir an olsun düşünmeden evimin kapılarını açtım. Yardım bekleyen nice aile var. Herkesi duyarlı olmaya, omuz omuza dayanışma içerisinde acılarını dindirmeye davet ediyorum” diye konuştu.
Deprem felaketinin ardından beş katlı binadaki evleri yıkılan depremzede aile Metin (63) ve Meral (50) Atılgan çifti, yaşadıkları travmayı anlattı. Deprem anında oğulları Muhammet (28) ile evde olduklarını ifade eden Atılgan çifti, “Adeta şok geçirdik. İlk başta ne yaşadığımızın farkına bile varamadık. Oğlumuz bizi çatıya çıkarttı ve oradan sokağa atladık. Yalın ayak koşmaya başladık. Evimiz ve iş yerimiz dahil her yer yıkılmıştı. Herkes bağırıyordu. Civarda elektrik, su kısacası hiçbir şey yoktu. Kimseyle iletişim kuramıyorduk. Enkaz altındaki insanları görüyorduk. Yakını, eşi, dostu, akrabası olanlar kendi imkânlarıyla enkaz altından insanları çıkarmaya çalışıyordu. Yardım bize gelmedi, adeta biz yardıma gittik. Antakya’daki evimiz iki yıllıktı, yeni almıştık. 30 sene birikim yaptık. Kredisi ise daha yeni bitmişti. Kızımız evlendi, torunumuz oldu. Sevinçlerimiz yarım kaldı” diye konuştu. Metin Atılgan ise, “İnsanlar kurtarılmayı beklerken yaşam savaşını kaybetti. İlk iki gün bulunduğumuz yere yardım gelmedi. Üç gün sonra kurtarma ekipleri bölgeye ulaşabildi. Beşiktaş’ın çArşı grubu yollar açıldıktan sonra nereye gitmek istediğimizi sorunca, İzmir dedik. Onların vasıtasıyla İzmir Ticaret Odası bize ulaştı. O vesileyle buraya gelebildik. Şu an beklentimiz bir iş. Kendi çabamızla çalışıp ailemizle geçinmek istiyoruz. Artık yeni bir hayat kuracağız çünkü her şeyimiz gitti” ifadelerini kullandı.
“Maraş şehirleşene kadar dönmeyi düşünmüyoruz”
Depremzede Bedriye Çilekaya ve üç kızı Ankara’da.
Depremden sonra eşi ve üç kızıyla Kahramanmaraş’tan Ankara’ya gelen Bedriye Çilekaya (52) ise, Altmışevler Mahallesi’nde sahibi gurbetçi olan ve ismini dahi bilmedikleri bir vatandaşın yılda sadece birkaç ay kullandığı evine yerleştiler. Mahalle kuaförünün, bir WhatsApp grubu aracılığıyla kendilerine ulaştığını söyleyen Çilekaya, kedileri Yumoş ile sürdürdükleri hayat yolculuklarını şöyle aktarıyor: “Önce ortanca kızım Vuslat’ın hemşirelik okuduğu Hatay’a gittik. Öleceksek beraber ölelim diye. Onu aldık, tekrar Maraş’a döndük. İki gün engelsiz yaşam merkezinde, beş gün Kayseri’de bir otelde kalıp Ankara’ya geçmeye karar verdik. Burada çok iyi insanlarla karşılaştık. Komşularımız ‘Bir ihtiyacınız var mı?’ diye soruyor, bizi hiç yalnız bırakmıyorlar.” Ailenin büyük kızı İrem Çilekaya (24) ise memleketleri Kahramanmaraş’a dönüşlerinin epey zaman alacağını ifade ediyor: “Evin sahibi mayısta dönecekmiş, o zamana kadar kalabileceğimizi söyledi. Maraş tamamen şehirleşene kadar dönmeyi düşünmüyoruz.” Evin en küçüğü Yaren Çilekaya (18) üniversite sınavına hazırlanıyor. Onun en büyük ihtiyacı ise hazırlık kitapları.
“İstedikleri kadar kalabilirler”
Emrah Karataş, Güraslan ailesine boş duran evini açtı.
Altındağ Başpınar Mahallesi’ndeki evini, Hatay’dan gelen beş kişilik aileye açan Emrah Karataş (37) da, mahalle esnafından Mesut Yalçın aracılığı ile boş duran evini bila bedel ve süresiz olarak açanlardan. Karataş, Güraslan ailesi ile buluşma hikâyesini şöyle anlatıyor: “Depremzede misafir etmek istiyordum. Emlakçılar ve esnafların olduğu bir WhatsApp grubumuz var, oraya yazdım. Mesut Bey bana ulaştı ve ailenin durumunu anlattı. Hemen kabul ettim. Badanasını, temizliğini yaptık evi hazır ettik. Eşten dosttan da eşya bulduk. Burada istedikleri kadar kalabilirler. Benim onlardan kira gibi bir beklentim yok.” Hatay’dan gelen üç çocuk babası Vahit Güraslan (43) yaşadıkları büyük korkuyu ve Ankara’ya uzanan yolculuklarını şu sözlerle anlatıyor: “En küçük oğlum Fatih, epilepsi hastası. Biz depremlere alışmışız, sarsıntı başladığında hemen dışarı çıkmadık, biraz durulunca oğlumu kucağıma aldım. O sırada büyük deprem başladı. Duvarların gidip geldiğini gördüm. Binamız yıkılmadı ama üçüncü depremde ağır hasar aldı. Bir hafta arabada kaldık. Mersin’e gidelim diye yola çıktık, kalabalık olduğunu öğrenince Ankara’ya geldik. Yeme-içme hallolur ama çocuğun tedavisi, kızlarımın okulu aksamasın istedik. Niğde otobanında AFAD ekibine denk geldik. Onlar bizi buraya yönlendirdiler. Bundan sonra ne yapacağımızı biz de bilmiyoruz.”