Pazar“İptal kültürü değil, ayrımcılık”

“İptal kültürü değil, ayrımcılık”

19.11.2023 - 02:00 | Son Güncellenme:

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burak Özçetin, “İptal pratikleri, hangi yaşamların savunmaya değer olduğu ve hangilerinin olmadığına dair bir mesele” diyor.

“İptal kültürü değil, ayrımcılık”

Ceyda Ulukaya  - İsrail ve Filistin arasında onlarca yıldır süren çatışmanın en kanlı dönemine tanık oluyoruz. 7 Ekim’de Hamas saldırısıyla başlayan ve ikinci ayına giren savaşın gölgesi kısa sürede diğer ülkelere de düştü. İsrail politikalarını protesto eden gösterilere yönelik kısıtlamaların ardından Filistin yanlısı tutum alan sanatçıların konuşmaları, ödül törenleri, sergileri birer birer iptal edilmeye başladı. Kartopu gibi büyüyen iptaller silsilesinin son halkasında bu hafta Londra’daki sergisi askıya alınan dünyaca ünlü Çinli sanatçı Ai Weiwei de yer aldı. Benzer örneklerini Rusya-Ukrayna savaşında da gördüğümüz, kültür-sanat cephesinde başlatılan bu “iptal savaşları”nın arkaplanını İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burak Özçetin’le konuştuk.

Haberin Devamı

Son dönemde peşpeşe yaşanan iptalleri iptal kültürü içinde değerlendiriyor musunuz? 

Aslında iptal kültürü tartışmalarına çok yerleştiremedim. İptal kültürünün bir tarafı ABD’de sivil haklar meselesine dek uzanıyor. Biz en çok 2018’de #MeToo hareketiyle duyduk, ki Türkiye’de de yansımaları olmuştu. Kadınların yaşadıkları tacizlerle ilgili, konvansiyonel hesap sorma mekanizmalarının işlemediği ya da aleyhine işlediği durumlarda seslerini sosyal medyadan duyurması ve belli güç figürlerini tahtından etmesi bağlamında tartışıldı. İsrail-Filistin meselesinde ise eğer bir iptal varsa iptalin sürekli nesnesi olan dezavantajlı grup zaten Filistinliler. Batı anaakım medyası ve akademisinin sistematik olarak duymadığı ses Filistinliler. Ve şimdi de baktığınızda iptal edilen yine bir şekilde Filistin’e destek olmak isteyen sanatçı, kişi ya da kurumlar. O nedenle bu daha ziyade hangi insanların yaşamlarının savunmaya değer olduğu ve hangilerinin olmadığına dair bir mesele.

Haberin Devamı

“İptal kültürü değil, ayrımcılık”

Kültürel etkinlikler, Filistin’e destek paylaşımı nedeniyle iptal ediliyor, insanlar bu yüzden işten kovuluyor. Bu ölçüsüzlük neden?  

Her bir aktör için bunun ciddi sebepleri var. Sanat dünyasına baktığımızda, ticari ya da politik çıkarlardan bağımsız, pirüpak, salt estetik yargıların yarıştığı, özgür sanatçıların özgür eserlerini sanat tüketicisinin beğenisine sunduğu bir alandan bahsetmiyoruz. Sosyolog Pierre Bourdieu’yü takip edersek sanat tam bir mücadele, iktidar ve tahakküm alanı. Orada da iktisadi-politik-ideolojik çıkarlar, networkler, lobiler, girift ilişkiler, kariyer istikametleri var. O yollarda makbul bazı temalar ya da ideolojik pozisyonlarla kabul edilebilirlik etiketlerine ulaşabiliyorsunuz. O yüzden bu açıdan bakıldığında konu gerçekten de çok boyutlu.

Bunu İsrail-Filistin boyutuyla ele alırsak?  

Eğer bir iptal kültürü tartışması yapacaksak Edward Said’in Columbia Üniversitesi’nde profesörkenki o ünlü taş atma fotoğrafının Amerikan akademisinde kopardığı kıyameti hatırlayalım. Özgürlükçü Amerikan akademik kamuoyu baskısı üniversiteden Said’in işine son vermesini, ülkeden sınır dışı edilmesini istedi. Dolayısıyla İsrail-Filistin meselesini Batı sanat düşünce dünyası için değerlendirirsek, bu Said’in dediği gibi bir oryantalizm meselesidir. Oryantalizmin sanat dünyasında da ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyar.

Haberin Devamı

İptallerin gerekçelerinde Holokost’a referansla İsrail toplumunu incitmemek de gösteriliyor… 

Bunu ikiyüzlü buluyorum. Dini, etnik, her tür gruba yönelik soykırım amasız, fakatsız lanetlenecek bir şeydir. Bir ülkenin diğer ülkeyi sistematik bir şekilde işgali; tüm devlet gücünü ve uluslararası gücü arkasına alarak şiddet ve sömürüsü de bundan farklı değil. Bunun Holokost’la kıyaslayarak gündeme getirilmesi, bence en çok da soykırım mağdurlarını rahatsız etmeli; kendi yaşadıkları inanılmaz acıların başkalarına yaşatılan acılara bir gerekçe olarak kullanılmasıdır, araçsallaştırılmasıdır bu.

“İptal kültürü değil, ayrımcılık”

Yine de iptallerin ardı kesilmeyecek gibi gözüküyor. Burada iptaller nasıl bir rol oynuyor? 

Bazen eski şeylere yeni isim bulmamak gerekiyor. Bunun adı ayrımcılıktır, hatta ırkçılıktır. Burada tek bir saik olduğunu düşünüyorum, bu da oryantalist şemada her yaşamın savunulmaya değer olmadığına dair alt metin. Bunun bu kadar sert, sistematik, ağır bir şekilde seyretmesinin sebeplerinden bir tanesi, şu an Avrupa’nın büyük bir çöküş yaşaması. Biz eğer bu çatışmayı, 2023’te değil de 2001, 2005 gibi AB yurttaşlığının konuşulduğu tarihlerde yaşıyor olsaydık daha farklı olurdu. Ama bugünün Avrupası AFD’nin (Alternative für Deutschland) Avrupası, İtalya’da aşırı sağ iki partinin koalisyon parçası olduğu Avrupa, ırkçı hareketlerin Avrupası.

Haberin Devamı

Bunun bir boyutu da artık Avrupa’da pek çok siyasi öznenin, bu meselelere kendi göçmen fobileri ve yabancı düşmanlıkları üzerinden yaklaşması. Göçmenlikle ilintili tartışmalara baktığımızda, göçmen dediğimiz kişi yurttaşlık ve hak gibi kavramlara erişimi olmayan kişidir. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi hangi yurttaşlar için geçerlidir? Sözde “bütün insanlar.” Tarihin hiçbir döneminde o “bütün insanlar” yeterince herkesi kapsayan bir kategori olamadı. Kadınlar, yoksullar, siyahlar ve birçok grup farklı dönemlerde farklı bağlamlarda dışlandı. Bugün de o haklara erişimi olmayan insanlar var. Göçmenler de bunlardan biri. O yüzden Yunanistan sınırında iki çitin arasında insanlar donarak öldü biliyorsunuz. E Filistinli’ye bakış da bu. Filistinli de “insan değil”. Ne peki? Tartışmaları olabildiğince takip ediyorum: Filistinli ölüyorsa bunun sebebi Hamas’a kalkan olması deniyor. Dolayısıyla “insan değil” anlayışı. Kalkan, ya da sadece sayı.

Haberin Devamı

Aslında iptal edilenler de bize onların insan olduklarını hatırlatacak sesler değil mi?  

Elbette, bu yüzden en tehlikeli şeyi söylüyorlar: Bakın bunlar insan, diyorlar. Girişimlerden birinin adı şu: We Are Not Numbers (Biz sayı değiliz). İptal pratikleri üzerinden düşünürsek sanat da bunun için bir müdahale aracına dönüşüyor. Ölenlerin birer insan olduğunu hatırlatıyor bize. O nedenle ister iptal kültürü diyelim ister başka bir şey, ben bunu katıksız ayrımcılık olarak görüyorum.

İPTAL GÜNLÜĞÜ

Ai Weiwei 

Çinli sanatçı Ai Weiwei’nin Londra’daki Lisson sanat galerisinde 15 Kasım’da ziyarete açılması planlanan yeni sergisi, bir gönderisi nedeniyle süresiz askıya alındı. Galeri, bu karara Weiwei’nin “Yahudi halkına yapılan zulümle ilgili suçluluk duygusu zaman zaman Arap dünyasını etkisizleştirmek için kullanıldı” yorumunu gerekçe gösterdi.

Adania Shibli 

Frankfurt Kitap Fuarı’nda Filistinli yazar Adania Shibli’ye “Küçük bir Ayrıntı” romanı için ödül verilmesi planlanan tören, İsrail-Filistin çatışmaları gerekçesiyle iptal edildi. 350’den fazla yazar yayınladıkları ortak mektupta, fuarın organizatörü LitProm’a “Filistinli yazarların düşüncelerini, duygularını ve bu korkunç zamanlarda edebiyat üzerine düşüncelerini paylaşmaları için alanlar yaratma sorumluluğu var, onları kapatma sorumluluğu değil” dedi. 

Viet Thanh Nguyen 

Pulitzer ödüllü yazar Viet Thanh Nguyen, İsrail’in Filistinlilere yönelik “ayrım gözetmeyen şiddetini” kınayan açık bir mektubu imzaladıktan bir gün sonra New York’ta önemli bir edebiyat mekanında yapacağı konuşma iptal edildi. Yazar, bağımsız bir kitapçıya taşınan konuşmasıyla ilgili “Kitabım hakkında konuştum ama aynı zamanda savaş ve bölünme zamanlarında sanatın nasıl susturulduğunu da anlattım çünkü bazı insanlar dünyayı sadece biz ve onlar olarak görmek istiyor. Ve yazmak, nasıl savaşılacağını bildiğim tek yoldur” dedi.

Fazıl Say 

Piyanist Fazıl Say’ın İsrail-Filistin gerilimi konusunda sosyal medyada paylaştığı görüşler gerekçesiyle İsviçre’de vereceği konserler iptal edildi. Say, “Ben Avrupa’da ifade özgürlüğüne güven duyulur, karanlık ve anlayışsızlık yaşanmaz diye bilirdim. Bu rahatsız edici olay babında güvenim oldukça sarsıldı” açıklaması yaptı.

Belgesel Festivali 

Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali açılış gecesinde, Filistin’e destek veren bir grubun festival yönetimi tarafından kınanması üzerine 11 film yapımcısı ve jüri üyesi, festivalden çekildiğini açıkladı. 

“Nasıl aşabileceğimizi konuşmalıyız”

Bütün bu iptaller, kültür sanat alanı ve ifade özgürlüğüyle ilişkimizi de zedelemiyor mu? 

Elbette, çünkü yaptıkları bir yandan da örnek oluşturmak. Diyorlar ki, bunu yaptığın takdirde oyunun dışındasın. Benim müzemde sergi açmak istiyorsan böyle bir sanatçı ol, benim fuarıma konuk olacaksan böyle bir sanatçı ol. Ve bir sonraki kuşaklara makbul sanatçının ne olduğuyla ilgili çok önemli mesajlar veriyor. Sanatçıları disipline ediyor. Tam da bu yüzden bunu nasıl aşabiliriz konusunu konuşmamız gerekiyor. Biz de İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Reflektif’in son sayısını tümüyle buna ayırdık.

Oryantalizme bu kadar vurgu yapıyor olsak da bu bizi medeniyetler savaşı saçmalığına da savurmamalı. Çünkü şunu unutmamak gerekiyor: İnsan hakları, ifade özgürlüğü gibi değerleri ayakta tutan bunun vitrinde savunusunu yapan devletler ya da AB Komisyonları olmadı, bu değerlerin asıl taşıyıcısı Londra’da, Paris’te Filistin için toplanan yüz binler, İsrail’de Filistinlilerin yaşadığı zulmü protesto edebilenler. Bu değerlerin asıl savunucuları toplumsal hareketlerdir. Umudumuz da zaten orada.