22.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Geçen pazar günü, bir arkadaşım "Gel seni güzel bir yere götüreyim" dedi. Ortaköyde, Reinanın üst katına tırmandık. Burada bir süre önceDevlet Planlama Teşkilatında birlikte çalıştığım arkadaşlarım beni Ankarada, Oran Sitesinde bir apartmanın altındaki Kılçık isimli küçük bir balık lokantasına götürdü. Orada ilk defa hamsi kılçığı tavasını yedim. Şaşırdım kaldım. Ben hamsiyi kılçığını çıkararak yerim. Kılçıkta ise hamsinin etini sıyırıyorlar. Etini herhalde köfte yapıyorlar. Kafasını ve kılçığını kızgın ateşte kızartıyorlar. Tabağa yığıyorlar. Masaya getiriyorlar. Bu kıtır hamsi kılçığı ile rakı içmenin tadına doyulmadığını söylüyorlar... (Beni Kılçık isimli bu yere götürenler eskinin eskisi plancılardı. Yeni plancılar böyle yerlere gitmez!) G by Karaf adında bir lokanta açılmış. İçeriye girdik. O da nesi? Bembeyaz bir salon. Yer beyaz, tavan beyaz, masalar beyaz, örtüler beyaz... Bar tezgahı beyaz. Servis elemanlarının giysileri beyaz. Sandalyeler şeffaf. Salonun önü boydan boya cam... Camın arkasından Üsküdar, Beylerbeyi, Çengelköy tablo gibi görünüyor. Boğazdan gemiler geçiyor...Salonun ortasındaki dört köşe geniş bara tünedik. Önümüzde İstanbulun tüm güzellikleri. Barda Aycan Mısırlıoğlu isminde İskenderunlu, üniversite öğrencisi genç kızımız... Balon bardaklarımıza şarap koydu...Biraz sonra da G by Karafın Gsi olan Gül Demirer hanım ile tanıştık. Bilgisayar okuyan Gül Demirer ve İngilterede okuyan eşi Kaya Demirer, Bodrum aşığı imişler. Esas işlerini bırakarak Bodrumda, Gümüşlükte lokantacılığa soyunmuşlar ve 1992 yılında Karafı açmışlar. Karaf, 1998 yılında Ankarada "yavrulamış". Derken İstanbula atlamış. Nişantaşında Niş ve yaz aylarında da Reinanın içinde Niş-Safran açılmış. Şimdilerde Nişantaşındaki Nişi Kaya Demirer, Reinanın üzerindeki Karafı da Gül Demirer işletiyormuş.G by Karafı ünlü mimarımız Eren Talu dekore etmiş. Beyazlıklar Eren Talu beyazlığı...Gül Demirer, Ankara Karaftaki deneyimli ekibini İstanbula taşımış. Mutfakta esas sorumluluğu kendi taşıyormuş ama aşçıbaşı Nevşehirli Mehmet Kıvanç imiş.Servisten Salih Çınar, Mustafa Işık, Cemil Savaş ve Mehmet Efiloğlu sorumlu. Servis çok iyi...Sohbeti engellemeyecek hafif müzik çalıyor.Mustafa Işık bir tabak içinde tavada kızarmış, nar gibi olmuş hamsi kılçığını masanın üzerine koyunca şaşırdım... "Bu bizim özelliğimiz" dediler. Arkadaşım daha önce tadarak beğendiği İspanyol usulü klasik paela (safranlı pilav üstü haşlanmış deniz ürünleri) ısmarladı... Pek lezzetli idi. Pirinç yerine bulgurla da hazırlıyorlarmış. Onun adı "Ala turca paela" imiş.O pazar pek memnun kaldık.Daha sonra da karım ve de Eren Talunun eski ortağı, arkadaşımız mimar Berna Bora ile akşam yemeğine gittik.Salih Çınar pencerenin önünde bize bir masa gösterdi. Mustafa Işık masamızı donattı. Berna Bora da karım da hem dekordan, hem servisten hem de yemeklerden pek memnun kaldı. Akşam biz üçümüz Bodrumun Türkbükü Koyunda avlanmış bir tek büyük dilbalığını paylaştık. (Dilbalığı için faturaya 68 milyon lira yazılmış.) Üzerine su muhallebisi yedik. Bir şişe şarap içtik. Benzer yerlere göre makul sayılacak bir fatura ödedik.G by Karafın mönüsü geniş. Marine edilmiş, çörek otlu ve biberli tonbalığı pek lezzetli. Zeytinyağlı sebze ve ot çeşitleri zengin. Kerevitli börekler yapıyorlar. Yeşil kabağı (zukkini) çıtır kızartıyorlar. Beyaz şaraplı midye çorbası ve Fransanın güney sahillerinde yapılan, zenginlerin pek sevdiği safranlı balık çorbası da mönüde yer alıyor.Mevsim balıklarını isteğe göre hazırladıklarını, taze domatesli karışık deniz ürünleri salatasını sarmısaklı ekmek ile ikram ettiklerini söylüyorlar. Tel: (0212) 327 07 07