13.11.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ekimin son günü Sevilla'nın yerli halkı yoğun bir Halloween partisi yaşıyordu. Sokaklar gençlerden geçilmiyor. Eski İspanya ile alakası olmayan bir hava ortalığı sarmış. Bir yerde kendine özgü ulusal renkler ve hayat biçimi kaybolursa, ulusçu laf ve tavır artar. Kurtuba Camii'nde bunu yaşadım. Pazar günü bu ünlü Emevi camisinin her tarafı kordonla kapatılıyor, sadece sütunlar ormanının ortasındaki katedral açık. Ve caminin ünlü mihrabını görmek şöyle dursun; sütunlar ormanının mistisizmine kapılmamaya dikkat etmelisiniz. Sırtını katedrale ve şapele çevirme diyorlar. Şarlken'in Kurtuba Camii'nin ortasındaki sütunları kırdırıp bu ünlü anıtın simetrisini yok etme pahasına yaptırdığı katedrali kendisinin bile beğenmediği malum. Ortaya çıkan şey yıkılan şeye değmeyecek bir yavanlık. Açıkça görülüyor ki Ayasofya'nın müze yapılarak medeniyetin ortak mirasına dahil edilmesinin dünyada hiçbir örneği yok. Bu işleme sahip çıkmalıyız ve bazı zevatın burada gösterişli kutsamalarda bulunması gibi eylemlere müsaade etmemeliyiz. Genellikle sizden evvelki müşterinin kahve veya restoran masasına bıraktığı urcufeyi pek kaldırmazlar. Bu sefer de öyle, biz gelip oturduk diye garson lütfen temizlemeye yanaşıyor ve "Burada başka yerden aldığınız dondurma yenmez" diye haşlıyor. Haklı ama kaba. 1970'lerin hatta 1980'lerin İspanyol nezaketi ve efendiliği kaybolmuş; Sevilla sokakları at çişi kokuyor. 10-15 adet faytonun cürufunu temizlemiyorlar. Granada'da ünlü Elhamra Sarayı'nda bir zamanlar kiracılar bile oturmuş ve sarayın yanı başına bir İspanyol Alkazar'ı yani Elkasrı inşa edilmiş. Bugün Elhamra Sarayı bir müze; tabii ki Topkapı Sarayı gibi değil ama bütçesi onun birkaç misli... Duvardaki "Peygamberler" tablosu klasik bir eserdir ve Rönesans'ın İspanya'da Hıristiyanların reconquista'sından önce başladığını gösterir. İspanyol Rönesans'ı Endülüs'ü gölgede bırakmak isteyen bir kavram... Bu Rönesans, Toledo ve Sevilla'da olduğu gibi, Batı Akdeniz'de İber Yarımadası'na kuzey üsluplu gotik katedrallerle geldi.Bu yeniden fetih döneminde Toledo katedralinde bir Mozarap şapeli yapıldı; tamamen Doğu Emevi üslubunda kaplanan mozaikleri Arap-Bizans tarzında... Mozarap dediğimiz Arapça musta'rib yani Araplaşmış sözünün bozulmasıyla ortaya çıkmış bir kelime. Tamamen Hıristiyan olan Vizigotların çocukları Emevi medeniyetini o kadar benimsedi ki Arap şiiri, süsleme sanatları, ilmi ve Kuran tefsirine bile giriştiler. O tarihte Sevilla piskoposu olan İzidor, "Gençlerimiz Latince bir 'pater noster' duası bile okuyamıyorlar ama Kuran tefsiri ve Arap edebiyatı ile derinlemesine meşgul oluyorlar" diye şikayet ediyordu. Emevi İspanya'sında yani Endülüs'te Yahudi ve Müslümanlar devlet idare ediyor, birlikte felsefe yapıyor, hekim oluyorlardı. Hatta sonraki yobazlığın karşısında Yahudi Maymonides ve Müslüman İbn-i Rüşd gibi aynı kaderi paylaşmışlardır. Birisi Mısır'a tıp ilmini götürdü, öbürü Fas'a filozof olarak sığındı. 12'nci yüzyıldan önceki parlak medeniyet Kuzey Afrika taassubuyla sarsıldı. Ondan sonra ne Avrupa ne Asya'da böyle Hıristiyan-Yahudi-Müslüman işbirliği ve diyaloğunun yarattığı bir medeniyet görüldü. Aynı kaderi paylaştılar Bir süre sonra Endülüs Müslümanlarını yenip Sevilla (İsbiliye), Toledo (Tuleytula), Garnata (Granada) gibi şehirlere yeniden yerleşen Hıristiyan fatihler dahi bu adete uydu. Granada yahut Garnata, İbranice "tepeler" kelimesinden geliyor. Ve Araplar da ilk zamanlar Kernata el Yahud diye isim vermişlerdi. Garnata tepelerine saray inşa edildi. Bunun gibi Sevilla'nın yeni Hıristiyan hakimi II. Ferdinand ve halefi zalim Pedro kendi sarayını inşa için Müslüman şehirlerden ustalar getirtti. Bugünün İspanya'sında Sevilla Sarayı, yani Alkazar'ı en güzel Müslüman eseridir. Doğrusu ya, Endülüs'te Kastilyalı İzabel ve Aragonlu Ferdinand'ın şehri alırken Hıristiyan olmayanlara verdikleri sözü unutup Yahudi ve Müslümanları yok etmelerine kadar iki taraf arasında bir kültürel saçaklaşma söz konusuydu. Tıpkı Bizans döneminde Üsküdar'daki Türklerin kayıklarla karşı tarafa gidip gelmesi gibi; Endülüs'te de sekiz yüzyıllık İslam dönemi boyunca renkler devam etmişti. 15'inci yüzyıldaki sürgün ve engizisyon ise İspanya'yı bilgili ve becerikli iki halktan, yani Yahudiler ve Müslümanlardan mahrum etti; fakirleşme ve üretim düşüklüğü İspanya'yı girdaba sürükledi. Bu konuya devam edeceğiz. En güzel Müslüman eseri