24.08.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
UMRAN AVCI
Türk basınının ilk kadın muhabirlerinden biri Vasfiye Özkoçak. Mesleğe çok uzun yıllar boyu hizmet veren Özkoçak, yardımseverliği ve öncülüğüyle gazetecilerin “Vasfiye abla”sı oldu. Türkiye’nin yakın tarihine mesleği gereği “yakından” tanıklık eden Özkoçak’ın rengarenk, heyecanlı, kimi zaman hüzünlü kimi zaman gülümseten anılarla dolu yaşamı kitap oldu.
Usta gazetecinin yaşamı boyunca kendisini en fazla mutlu eden iki anısı oldu. Bunlardan birisi Cumhuriyet gazetesi patronlarından Doğan Nadi’nin vedalaşma anında söylediği övgü dolu sözler, diğeri de Aydın Doğan’ın “ana evi”nden ayrılırken söylediği cümleler...
Önsözünü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç’in kaleme aldığı, “Vasfiye Abla: Gazetecilikte 56 Yıl” (Truva Yayınları) adlı kitabın yazarı Süleyman Boyoğlu, neden Vasfiye Özkoçak’ı yazdığını şu cümlelerle anlattı:
“Meslek yaşamında hep ilklere imza atan; Türkiye’nin Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun ilk kadın muhabiri, Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şubesi’nin ilk kadın başkanı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ilk başkan yardımcısı, Gazeteciler Sosyal Dayanışma Vakfı’nın ilk kadın başkanı Vasfiye abla, kimilerine göre güzelliği ile bir ‘Efsane’, kimilerine göre meslek başarısıyla, ‘usta bir adliye muhabiri’, kimilerine göre ‘kendisini beğenmiş bu yüzden de evlenmeyen biri’. Bana göre ise gazeteciliğe aşık, mesleği ile evlenen bir insan...”
İşte bu kitaptan tadımlık alıntılar...
İdamları rüyasında gördü
Yassıada duruşmaları sürerken Menderesler’in idam edilecekleri Vasfiye’nin aklına gelmez. Ablası Arife’nin ölümünü rüyasında gören Vasfiye, daha duruşmalar başlamadan Menderes ve Bayar’la ilgili bir rüya görür. Vasfiye gördüğü rüyayı şöyle anlatır:
- Rüyamda ben Ankara’da Meclis’teyim. Ve basın bölümündeyim. Oradan aşağı bakıyorum, Meclis simsiyah. Aaa diyorum, göremiyorum ki kimin ne yaptığını gidip yazayım. Bir de bakıyorum o kalın sis duvarı yukarı doğru kalkarken dört kişi sağdaki en karanlık yola doğru gidiyor. Halbuki Celal Bayar Meclis’in tam ortasında ince aydınlık bir yolda bastonla yürüyor. Aaa ne kötü adammış, demiyor ki arkadaşlar siz de bu tarafa gelin, karanlığa niye gidiyorsunuz diyorum.
Uyandım anneme böyle bir rüya gördüm dedim. Annem, “Kızım Celal Bayar kurtulacak, öbürleri ölecek” dedi. (...) Ondan sonra Yassıada’ya gittim. Avukatına Bayar’ı asmayacaklarını söyledim. “Nereden biliyorsun?” dedi. Rüyamda gördüm dedim.
Neden evlenmedim?
Vasfiye abla, mesleğe olan aşkından dolayı evlenmeyi dahi düşünmez. Daha doğrusu bir insan için mesleğini heba etmek istemez:
- Babam da, “Benim kızlarım hiçbir zaman mutlu olmak için evlenmezler. Mutlu edebileceklerine inanırlarsa o zaman evlenirler. Benim kızlarım beğendikleri insanlar değil, mutlu edebileceklerine inandıkları bir kimse karşılarına çıkarsa onunla evlenebilirler” derdi. Babamın söylediği çok güzel sözlerdi bunlar. Ben düşündüm, ben bir insanı hiçbir zaman mesut edemem. Mutlu edeceğime inansaydım belki evlenirdi. Bana takılanlar aşık olanlar oldu. Hem gazeteci arkadaşlardan hem de hakim ve savcılardan çok evlenme teklif edenler oldu ama hiçbirini kabul etmedim. Aslında bana aşık olan insanları kötüleyemem hepsi iyi insanlardı. (...) Hiçbir insana aşık olup peşinden gitmedim. Belki aşık olsaydım giderdim. Ama benim amacım mesleğimi en iyi şekilde yapmaktı.
Yaşar Kemal’le sıkı dost
Vasfiye, Cumhuriyet gazetesinin üç katlı eski ahşap binasının ikinci katındaki istihbarat servisindeyken bir gün kapıdan Cevat Fehmi Başkut ile yanında iri cüsseli bir adam içeri girer. Başkut Bey, “Bu arkadaşımızın adı Yaşar Kemal, bundan sonra bizimle çalışacak” diye tanıtır. Ardından Vasfiye’yi çağırır, Yaşar Kemal’in yazılarıyla ilgilenmesini söyler.
Vasfiye, Yaşar Kemal’le ahbap olur. Ama Yazıişleri Müdürü Cevat Fehmi Başkut, “Aman Vasfiye dikkat et, eksikleri olabilir. Yazdıktan sonra mutlaka oku” diye uyarır. Oysa Vasfiye, Yaşar Kemal’in tüm yazdıklarına hayran kalmaktadır. Vasfiye ayrıca gazetede, Yaşar Kemal’in arkasında konuşulanlara şiddetle karşı çıkar. Eleştirenlere ve çamur atmaya çalışanlara; “Keşke bütün Lazlar, Çerkezler, Kürtler, Türkler Yaşar Kemal kadar Türkiye’yi sevse, çalışsa, onun gibi bir adam olsa” der.
Bu tavrı Yaşar Kemal’in kulağına gider. “Aferin be Kürt kızı der” der. Ondan sonra her gördüğü yerde, Vasfiye’yi “Kürt bacım” diye çağırır. Dost olurlar.
İnönü’nün elini öpen ilk kadın