27.02.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya - Müzik tarihine kendisini şöhrete ulaştıran “Acıların Kadını” şarkısıyla geçen bir isim Bergen. Asıl adıyla Belgin Sarılmışer. Onun Mersin’de başlayıp Ankara’ya, daha sonra İzmir’e uzanan hayatından birçoğumuz 1982’de kocası tarafından yüzüne kezzap attırılmasıyla haberdar olduk. Ağır şekilde yaralanan ve yoğun çabalarla sol gözü kurtarılan Bergen, birkaç yıl sonra çıkardığı ve o dönem yaklaşık iki milyon satan “Acıların Kadını” albümüyle arabeskin kraliçesi ilan edilse de bu mutluluğu uzun sürmedi. Üç yıl sonra eski kocası tarafından öldürüldüğünde yalnızca 30 yaşında genç bir kadındı. Buna rağmen kısa hayatına sığdırdığı sekiz albüm ve yüzü aşkın şarkıyla, arabesk müzik kültürü içinde kendi kulvarını yaratmakla kalmadı, bugüne dek pek çok sanatçıya ilham oldu. Gelecek hafta vizyona girmesi beklenen, oyuncu Farah Zeynep Abdullah’ın başrolde yer aldığı “Bergen” filmiyle birlikte çıkacak “Bergen’e Saygı” albümü de bunlardan biri. Sekiz kadın sanatçının Bergen şarkılarını seslendirdiği albüm vesilesiyle, Bergen’i, erkek şiddetiyle kuşatılan hayatını, arabesk müzikteki yerini ve yeni nesil arabeske etkisini mercek altına aldık.
Murat Meriç (Müzik yazarı) “Arabeskin ayrıksı isimlerinden”
Bergen, arabeskin yükseldiği dönemin yıldızlarından. ‘80’li yılların başında, memleketin içinde bulunduğu karanlıktan faydalanarak parlayan arabesk, ilerleyen yıllarda kendi yıldızlarını yarattı. Bergen, tam da bu dönemde, önce sahnede sonra plaklarda söylediği şarkılarla parladı. Kısa hayatına sığdırdığı başarılarla kuşaklara örnek oldu, sonrasında nice şarkıcının önünü açtı. Şarkıları dilden dile yayılırken ulaşılmaz gazino sahnelerinden öte halkla iç içe olacağı kulüplerde çalışmayı seçti. Elbette gazino sahnesine de çıktı ama kendi doğrularıyla. Sesindeki buğu ve okuyuşundaki farklı tavır, sahnedeki dik duruşuyla birleşince dinleyenleri onda kendilerinden bir şey buldu, şarkılarına sarıldı. Her şey bir yana, Bergen’de aslolan şey sahicilik. Sadece sahnede değil, hayatta da hep dik durdu. Üzerine bir kıyafet biçilmedi, biçilmişse de giymeyi reddetti ve bildiği yolda ilerledi. Bunun için çok sevildi. İlerleyen yıllarda arabesk form değiştirdiğinde ve farklı alanlardan isimler bu türe meylettiğinde şu soru geldi akla: Bergen yaşasaydı ne olurdu? Bu, hayatının farklı dönemleri için de geçerli bir soru… Konservatuvara devam etseydi belki de bir çellist olarak karşımıza çıkacaktı ya da yolunu gazinolara düşürmeseydi onu farklı bir alanda, farklı bir türde dinleyecektik. Hayatındaki kırılma noktalarına baktığımızda, hayatın onu yönlendirdiğini düşünebiliriz ama aslında o, hayatını yönlendirdi. Arabeskin ayrıksı isimlerinden. Bugün, Ceylan Ertem’den Gülşen’e pek çok ismi etkilemişse, bundan.
Bugün yeni bir arabesk var. Dönüşüm, ‘90’lı yıllarda başladı ama Bergen bunu görmedi. Pop, rock ve alaturka, farklı dönemlerde arabeskle buluştu ve melez bir tür oluştu. Arabeske en uzak duran isimler bile bugün konserlerinde bu türün klasiklerini söylüyor, ona yaklaşan şarkılar yazıyor. Bu bir iade-i itibar değil, bir form değişikliği.
Keşke Bergen yaşasaydı, keşke o form değişikliğine katkıda bulunsaydı. Şundan eminim: Yaşasaydı durmayacaktı ve yorumunu hicaza, caza kaydıracaktı. Şarkılarını en iyi şekilde söylemeyi istiyordu çünkü. Bugün, arabesk dediğimizde ilk aklımıza gelen isimlerden biri olması, biraz da bundan. Yaşadı, damgasını vurdu ve gitti.
“Sahnede isyanını yansıtıyordu”
Uğur Bayar (“Acıların Kadını” albümü müzik yönetmeni)
Bergen’le yüzüne kezzap atılması olayından sonra tanıştık. Yaşar Plak’tan Yaşar Kekova beni aradı, Bergen’le anlaştığını, albüm yapmak istediğini söyledi. Benden de müzik yönetmenliğini yapmamı istedi. Kabul ettim. Görüştük. Tabii çok çok kötü durumdaydı fiziksel olarak. Ben de onu görünce bir tuhaf oldum zaten. O dönem Emrah’a “Acıların Çocuğu” şarkısını bestelemiştim. Görüşmeden sonra Yaşar Abi’ye dedim ki “Asıl bu şarkıyı Acıların Kadını diye Bergen’e yapmamız lazımmış.” O da “Evet” dedi. Onun üzerine hem Emrah’a hem Bergen’e yaptık. İkisi de milyonlar sattı.
“Acıların Kadını” şarkısını ilk okuduğunda çok beğenmemiştim. Daha gazino tarzında okuyordu. Biraz yönlendirdim. “Bir kendi tarzında oku, bir de benim dediğim şekilde oku” dedim. Sonra dinledik. “Evet” dedi, “Sizinki daha güzel” oldu. Müzikal olarak yetenekliydi. Hem yorum hem ses açısından. “İnsan Severse” ve “Acıların Kadını” albümlerinde birlikte çalıştık. En büyük isteği şöhret olmaktı ve o dönemin arabesk piyasası içinde yerini aldı, bence en üst noktaya da çıktı. Bu yüzden mutluydu. Ama derinde çok mutsuz olduğunu da görüyorduk. Kolay değil tabii yaşadıkları. Sürekli bir isyanı vardı aslında. Sahnede de bu isyanını yansıtıyordu. Tabii anladık ki eşi şöhret olmasını istemiyormuş. O yüzden bu sorunlar yaşanmış. Ben anlayamadım, hem eşinden nefret ediyordu hem de ziyaretine gidip para veriyordu. Böyle bir tezatlık var mı?
Kendi şarkıları dışında, o dönem benim de okuduğum “Alacağım Var” diye bir şarkım var. “Gözümün gözünde alacağı var, mutlusun mutluluk alacağım var” diye sözleri. Onu okumayı çok istiyordu ama kısmet olmadı.
“Ölmeden bu adamdan kurtulamayacağım”
İletişim Yayınları’ndan geçen yıl çıkan “Parlak Yıldızlardık O Zaman” adlı kitapta Bergen’i konu alan bir bölüm de yer alıyor. Feryal Saygılıgil’in kaleminden, “Erkeklik Sözleşmesinin Maktûlesi Bir Yıldız: Bergen” başlıklı bölüm, sanatçının yaşamına ışık tutan önemli bir kaynak. O bölümde alıntılanan bir yazı dizisinde Bergen uğradığı kezzaplı saldırıyı şöyle anlatıyor: “O anda iki gözüm gitti. Biraz alkollü olduğum için hiçbir şeyin farkında değilim. Sadece çığlıklar duyuyorum. Bir ara ‘Suya götürün’ diyorlardı. Kadere bak ki sular kesik. Su ip gibi akıyor. Üzerimdeki giysileri yırtıp her tarafımı sardılar. O an bir şey göremiyor, gözlerimi açamıyorum. Kısa süre sonra ekip arabası geldi. Ege Üniversitesi Hastanesi’ne götürdüler. Hastanede 45 gün kaldım, yara tedavisi gördüm.”
Kezzap olayından sonra ise Bergen’in annesi Sabahat Hanım bir röportajında şunları anlatıyor: “İki yıl önce kızımı eter koklatarak kaçırdı. Bergen’e pavyon fedailiği yapan bu adamla evlenmemesini defalarca söyledim. Fakat o ‘Bir defa adım çıktı, geri dönemem’ diyerek beni dinlemedi. Gece kulüplerinde Türk müziği söyleyen kızım kısa zamanda aranılan sanatçı oldu. Bergen’in başarısını kıskanan damadım her gün bir huzursuzluk yaratıp kavga çıkarıyordu. Sonunda bu evliliğin yürümeyeceğini düşünerek boşanmaya karar verildi. Buna rağmen kızımın peşini bırakmayan… ‘Seni kimselere yar etmem’ diyerek devamlı tehdit ediyordu.”
O dönem kuaförü Ali Yatkın’ın anlattıkları ise şöyle: “Kaybettiği gözünden geriye kalan boşluğu herkesten saklardı. Samimiyetimiz ilerledikten sonra benim görmeme müsaade etti. Temizler, üzerini kapatırdık. Sonra ben o boşluğun üzerini kapatmak için kullandığımız polyester parçanın üzerine göz resmi çizmeye başladım. Üzerine saç perçemini de düşürünce uzaktan göz gibi görünüyordu. Böylece sahnede kendini daha iyi hissediyordu.”
Devamı Saygılıgil’in kaleminden: “...1987 Ekim’inde kocası cezasını tamamlayıp hapisten çıkar. Ona kezzap attıran, defalarca şiddet uygulayan müstakbel katiliyle tekrar bir araya gelir Bergen. (...) Çok sevdiği sahneyi bırakmak zorunda kalır. Dayayıp döşediği Mersin’deki eve yerleşirler. Bir de ‘kocasına’ işletmesi için kahvehane açar. (...) O günlerde yakın dostlarına ‘Ölmeden bu adamdan kurtulamayacağım’ diye dert yanar. ‘Ya o beni öldürecek, ya da ben onun ölmesini bekleyeceğim…’ Ve 20 Nisan 1988 günü resmen boşanırlar. Aylar sonra tekrar stüdyoya girip yeni albümünün kayıtlarını tamamlar. ‘Yıllar Affetmez’ adlı yeni kaseti haziranda piyasaya çıkar. Ardından yeni bir Anadolu turnesi için yollara düşer Bergen. Bu süre boyunca eski kocası yine peşini bırakmaz. (...) 14 Ağustos 1989’da Adana Pozantı’da eski kocası tarafından altı kurşunla öldürülür Bergen.”
Melek Mosso: “Yaşadığı acıyı yüreğimde hissettim”
"Bergen’e Saygı” albümünde Kullar Affetmez şarkısını söyledim. Projenin sonlarında dahil olduğum için seçme fırsatım olmadı ama yine de severek ve hüzünle seslendirdiğim bir şarkı oldu. Bu şarkıda Bergen yılların ve insanların acımasızlığından, hayattaki bazı şeylerin geçici oluşundan bahsediyor bana kalırsa. Gerçekten de hayat hiçbirimiz için her zaman günlük güneşlik değil. Onun yaşadığı zorlukları ve dramları düşününce daha da zor olduğunu düşünüyorum. Bu şarkıyı söylerken de bir kadın olarak onun yaşadığı acıları ruhumda ve yüreğimde hissettim. Ve tıpkı Bergen gibi bazı şeylerin nasıl da geçici olduğunu, hayatın güllük gülistanlık gitmeyeceğini hissettim. Aslında zaten bildiğimiz şeyler ama şarkının hüzünlü melodisine dahil olduğumda hissettiğim buydu.
Ceylan Ertem: “Şiddetin bitmemesi beni derinden yaralıyor”
2009’da Bergen’in “Sen affetsen ben affetmem” şarkısını Hollandalı caz grubu Barana’yla yaptığımız albümde söylemiş, kaydetmiştim. O albümün Hollanda’daki turnelerinde Bergen’in hikayesini anlattığımızda da hiç tanımayan insanlar bile onun hayatından çok etkilenmişti. Ardından “Yuh” albümümde kadına şiddetten bahsetmeye karar verdiğimde bunun simge ismi olarak yine bir Bergen şarkısı seçmiştim: “Şimdi perişanım bir erkek yüzünden”. O parçayı da yıllarca sahnede çaldık. “Bergen’e Saygı” albümü için, kendi seçimim değil de, yıllarca onu çok dinlemiş olan babamın seçimi olan “Benim için üzülme” şarkısını yorumlamak istedim. Bir kadın şarkıcı/şarkı yazarı olarak memleketimizde kadına şiddetin hâlâ bitmemiş, azalmamış olması beni derinden yaralıyor. Eminim Bergen de bugünler böyle olsun istemezdi.
Müzisyen Selami Şahin: “Gece uyanıp onu dinlemeye giderdik”
Taksim Sıraselviler’de bir mekanda sahne alırdı sevgili Bergen. Eşim Didem ile her hafta onu dinlemeye muhakkak giderdik. Onu hiç yalnız bırakmazdık. Gece 04.00 gibi sahne alırdı ve Didem ile gece uyanıp öyle giderdik sahnesine. Bergen Hanım, çocuk sahibi olmadığı için oğullarım Lider ve Emirhan Şahin’e aşırı düşkündü. Gittiği yerlerden oyuncak ve çikolata alıp evimize gelirdi. Lider ve Emirhan’la oyun oynayıp çocuk özlemini giderirdi. Bergen Hanım sahneye çıkana kadar eşim Didem ile kuliste sohbet ederdik. Uzun uzun makyaj yapardı rahmetli. Benden birçok şarkı okudu Bergen Hanım. Stüdyo okumalarına muhakkak benimle giderdi ve ben olmadan asla okumalara başlamazdı. “Duydunuz mu?” ve “Kadere Şikayetim Var” gibi birçok şarkımı okudu. Onu sevgi ve özlemle anıyorum. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için mücadele etmeliyiz.