Pazar“Abim kikboks yapardı, tek kişi onu yere indiremez”

“Abim kikboks yapardı, tek kişi onu yere indiremez”

02.11.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Gökçe Kürkçü cinayeti, biz bu haberi hazırladığımız sırada henüz gizemini koruyordu. Ortaya pek çok iddia atıldı; örneğin Kürkçü’nün bir Türk sevgilisi olduğu, eşi Filipinli Shownyay Prolific’in bunu bildiği söylendi. Varlığı kesinleşmeyen sevgilinin ailesinin işlediği bir töre cinayeti miydi? Belki de bir soygun sonunda öldürülmüştü. Kürkçü ailesi bilgilenmek için ABD’ye gidemiyor çünkü vize alamıyorlar

“Abim kikboks yapardı, tek kişi onu yere indiremez”

Amerikan rüyasının kabusa dönüştüğü örneklerden belki de en acılarından birini bir Türk aile yaşadı... Sekiz yıl önce mastır yapmak için Amerika’ya giden Gökçe Kürkçü (32), 21 Ekim 2008’de saat 03.00 civarında evinin önünde kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin bıçak darbeleriyle öldürüldü.
Arada saat ve mesafe farkı vardı. Haberi ailesine 12 saat sonra verilebildi. Çok sevdiği Ayvalık’a dört gün sonra getirilebildi cenazesi. Ayvalık’ta yaşayan ailesi onun da umutlarla gittiğini ancak kısa süre sonra bunun düş kırıklığına döndüğünü anlatırken, “Amerika’ya gitmek için kimse heveslenmesin” diyor. Ne olup bittiğini anlamak, oğullarından kalanları toparlamaya gitmek için bile çaresiz kaldıklarını anlatarak...
Balıkesir’in Ayvalık ilçesine 17 Ağustos depreminin ardından taşınmış Kürkçü ailesi. Adapazarı’ndaki evleri orta hasar görse de emekli olan Basri Kürkçü, küçük oğlu Burak ve eşi Meral hanımla taşınmaya karar vermiş. Evli olan kızları İstanbul’da yaşıyormuş. Ortanca oğulları, 17 Ağustos 1976 doğumlu Gökçe ise kamu yönetimi eğitimine devam etmek için, deprem konutlarında Adapazarı’nda kalmış. Hem okuyor hem de bir alışveriş merkezinin elektronik eşya reyonunun sorumluluğunu yürütüyormuş. ABD’de oturma ve çalışma izni sağlayan Yeşil Kart başvurusu onaylanınca, tereddütle de olsa karar vermiş gitmeye.
Kürkçü ailesini Ayvalık’taki evlerinde ziyaret ettik. Gökçe Kürkçü’nün yaşadıklarını hem babası Basri Kürkçü’den hem de kardeşi Burak’tan dinledik.

Haberin Devamı

Basri bey, oğlunuzun Amerika’ya gitme isteği hep var mıydı, yoksa oraya gidenlerden mi etkilendi?
Nereden öğrenmiş, nasıl araştırmış bilmiyorum. Depremden önce başvuruyu yapmış, Greencard almış. Deprem olunca gidemedi. Okul bitince ikinci müracaatına bir şans daha tanımışlar. Mastır yapmak için gitti. Kimseyi tanımıyordu. Birkaç eş dost, bizim oradaki tanıdıklarımızla temas kurdu.

Hiç kimseyi tanımadan gidip ne yaptı peki? İş, kalacak yer...
Öyle çok çok işte çalıştı ki... Limuzin şoförlüğü yaptı mesela. En son turistik liman South Street Seaport’ta hediyelik eşya dükkanı açmış. Çevresinde daha çok Türkler vardı, birbirlerine yardımcı oluyorlardı.

Türkiye’ye sık geliyor muydu? Ya da siz gidiyor muydunuz?
Sekiz yılda iki kez geldi. En son 2006 başında... Ancak önümüzdeki yıl askerlik için gelmeyi düşünüyordu. Telefonla haftada en az bir defa konuşuyorduk. Evlenip geçen yaz da torun doğunca eşim ve ablası gitmek istedi. Ama vize alamadılar.

Eşiyle görüşüyor muydunuz?
Buraya gelip döndükten sonra evlendiğini söyledi. Türkiye’ye geldiğinde bahsetmemişti. Geçen yaz ağustosta da bir kızı oldu. Dil bilmediğimiz için eşiyle de çok konuşamadık.

Ailede en son kim görüştü? Size belli ettiği ya da oradaki hayatıyla ilgili söylediği şeyler var mıydı?
En son geçen hafta kardeşiyle görüşmüş. Bize belli ettiği orada mutlu bir hayatı olduğuydu. Daha çok kardeşiyle görüşüyordu, gerisini o anlatsın.

“Bir erkek, evliliğini başka bir erkek arkadaşına anlatmaz. Ben oradayken mutlulardı”

“Abim kikboks yapardı, tek kişi onu yere indiremez”



Gökçe Kürkçü’nün kimler tarafından, neden öldürülmüş olabileceği hem ailesinin hem de onu yakından tanıyanların aklında hâlâ bir soru işareti. Türkiye kökenli sevgilisi yüzünden bir töre cinayetine kurban gitmiş olabileceği bile söylentiler arasında. Amerika’da tanıştığı, ortak ve yol arkadaşı olduğu Deniz Nur da gerçeğin bir an önce ortaya çıkmasının herkesi rahatlatacağını söylüyor. Bir süre önce Türkiye’ye dönen Deniz Nur’la yaşadığı Antalya’dan telefonla konuştuk.

Haberin Devamı

Son sekiz yılında en yakınındaki tek isim sizsiniz. Birlikte zor günler de geçirmişsiniz, böyle bir son aklınıza gelir miydi?
Amerika’ya ilk geldiği günlerde, Manhattan 47’nci Cadde’de Derviş adlı Türk restoranında tanıştık. Garson bile değildik. Komi deniyor. Çok düşük fiyata, hiçbir güvencemiz olmadan günde 12 saat çalışıyorduk. Sekiz ay boyunca böyle çalıştık, kendimizi tanıyamaz hale geldik. Sonra aklımız ermeye başladı ve
3-4 bin dolar biriktirdik. Bu parayla araba kiralayıp sokaklarda dondurma satmaya başladık. Dondurma sezonu bitince de bir güvenlik şirketine girdik. Ayrı ekiplerde ayrı yerlerde sokağın özel güvenlik elemanıydık.
Sonra Gökçe, Virginia’ya taşındı. Dekorasyon ve boya işleri yapmaya başladı. Ardından tekrar New York’a döndü. Döndüğünde evlenmişti. Bu aslında beni de şaşırttı ama pek de sormadım. Eşi için “İyi kız” diyordu. O günlerde ben de Türkiye’ye dönmek istiyordum. South Street Seaport’taki hediyelik eşya dükkanımı çok cüzi bir miktara ona devrettim. Yaklaşık 10 yılımızı paylaştık. Böyle bittiği için çok üzgünüm. Hâlâ inanamıyorum.

“Eşi Türkiye’ye gelmeyi düşünüyor”

Haberi ailesi sizin aracılığınızla öğrenmiş. Size bilgi nasıl ulaştı?
Dükkanda benim yanımdaki işçiler çalışıyor hâlâ. Olayın olduğu sabah beni aradılar, polisler gelmiş, “Gökçe abiye bir şey olmuş” dediler. Sonra da olayı araştıran dedektifle görüştüm telefonla. Telefon numarası verdiler ailesine iletmem için.

Aklınızı kurcalayan, aklınıza takılan şeyler var mı?
Kulaktan dolma bir sürü şey duyuyoruz. Bunlar insanın acısını daha da katlıyor. Bir an önce bulunsun da hepimiz bu düşüncelerden kurtulalım istiyorum. Herkes de tek tek sorgulanmış. Bir delil olsa polisin kimseyi bırakacağını sanmıyorum. Evliliğiyle ilgili konuşulanlar var. Ama bir erkek bunları bir erkek arkadaşına çok da fazla anlatmaz. Ben oradayken mutlulardı. Basit bir sokak cinayeti de olabilir, belki de söylendiği gibi bir aşk, töre cinayeti de... Şu an bilemiyoruz.
Bildiklerimden biri de söylendiği gibi abartılı geliri olmadığı. O dükkan kendi kendini ancak götürüyordu. Özel hayatına yorum yapamam ama dürüst çalışkan, iş hayatında güvenilen, iyi bir çocuktu. Güçlüydü de. Hem katlandığımız onca sıkıntıya olan dayanıklılığından hem de fiziksel olarak. Öyle ki gün geliyor elinizde beş tabağı birden düşürmeden taşımaya çalışıyorsunuz garsonsanız Amerika’da.

Eşiyle görüşebildiniz mi?
Eşi beni arıyor. Ailesinin notlarını ya da onun notlarını benim aracılığımla birbirlerine iletiyoruz. Türkiye’ye gelmeyi düşünüyor. Gökçe’nin ailesi de kapılarının sonuna kadar açık olduğunu söylememi istedi. Ancak Yeşil Kart’ı dahi yok, evrakları eksik olduğu için vize alması gerekiyor. Ve hâlâ gece yarısına kadar çalışmak zorunda.


“Abim kikboks yapardı, tek kişi onu yere indiremez”


“Her zaman Amerika’dan uzak durmamızı söylerdi”
Burak Kürkçü (Gökçe Kürkçü’nün kardeşi)

Abinizle son görüşmelerinizde herhangi bir anormallik var mıydı?
Hiçbir anormallik yoktu. Hatta bizi üzen bazı haberler çıktı. “Eşiyle ayrılacaklardı” diye. Ama bize, birkaç yıl sonra yengem ve yeğenimle buraya yerleşmek istediklerini anlatıyordu.

Haberi de önce siz almışsınız. O an neler yaşadınız?
Konya’da İletişim Fakültesi öğrencisiyim. Bilgisayar dersindeydik. Facebook’tan abimin Amerika’da ev arkadaşlığı, iş ortaklığı yaptığı, Türkiye’ye yerleşen Deniz abi bize ulaşmak istediğini belirten bir mesaj attı. “Dersteyim konuşamam, acil bir şey mi var?” diye sorduğumda, “Abinin evine hırsız girmiş, kavga etmiş, yaralanmış” dedi. Ona ablamın ve babamların telefonunu verdim.

03.00 sıralarında olmuş olay. Haberin size ulaşması ne kadar sonra oldu? Nasıl bilgi aldınız?
Türkiye saatiyle 21 Ekim 10.00’da olmuş. Amerika’da saat 03.00 yani... Biz haberini 12 saat sonra aldık. Önce Amerikan Konsolosluğu’nu arayıp “Ne yapabiliriz?” diye sorduk. “Gelmenize gerek yok. Amerika’daki Türk Konsolosluğu ile temasa geçin” dediler. Saat farkı nedeniyle görüşmemiz geç oldu. Orada mesai saati değildi. Bulduğumuzda, “Şu an bir bilgi yok, biz sizi ararız” dediler. Bunun dışında tek bildiğimiz evinin önünde bıçaklandığı.
Oradaki Türklerle de çok yoğun bir telefon trafiği oldu. Cenazenin buraya gelmesine çok yardımcı oldular. Yengemi de ikna etmek zorunda kaldık. Onunla dil bilmediğimiz için konuşamıyoruz. Abim için, “Benim yanımda kalsın. Onsuz yapamam” dedi. Biz de tüm ailenin burada üzgün beklediğini aanlatıp ikna ettik.

Bir de bir sürü söylenti var..
Bunların doğru olmadığını düşünüyoruz. Hâlâ soruşturuluyor. Garajdan evin kapısına 50 metre varmış. Bıçaklandıktan sonra sürünerek oraya kadar gelmiş. Kafasına beyzbol sopasıyla vurulduğu, yakınında bir beyzbol şapkası bulunduğu da söyleniyor. Kapıyı çaldığı, yengemin önce açmadığı, abimin Türk bir sevgilisi olduğu...
Abim kikboksçuydu. Bir kişi kolay kolay yere indiremez. Gasp diyorlar, bu da mantıksız geliyor. Polis “Cep telefonu ile cüzdanına dokunulmamış” diyormuş. Tanıyan herkes kimseyle bir sorunu olmadığını söylüyor. Zaten arkadaşını, dostunu, düşmanını iyi seçen biriydi. Ama “Tehdit ediliyorum” diye şikayette bulunduğu da söylendi. Görgü tanığı da yokmuş. Şu ana kadar tutuklanan da olmadı.


“Yeğenimle ilgili haklarımızı bilmiyoruz”


Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Yengem ve yeğenim orada yalnız, yanlarında olmak, birebir görüşmeler yapmak istiyoruz. Vize almak çok zor. Sorduk, sıraya girecekmişiz. Kim bilir ne kadar sürer? Gitmek çoğu kişiye mantıksız geliyor ama içimizden bir şey rahat bırakmıyor. Amerikan vatandaşı olmuştu. Önünde öldürüldüğü Brooklyn semtindeki evi mortgage ile almıştı, ödemeleri var. Dükkanı orada.
Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Yeğenimle ilgili haklarımızı bile bilmiyoruz. Biri çıkıp “Şu haklarınız var, şunları şunları yapabilirsiniz” dese diye bekliyorum ben açıkçası. Ya da vize alıp bir an önce gitmemiz konusunda kolaylık sağlansa. Telefonla derdimizi ne kadar anlatabiliriz ki? Eminim Dışişleri yardım edecek. Zaten Amerika zorla tutsa biz kalmayız artık.

Bu acı olay dışında böyle düşünmenize başka sebep var mı?
Abim “Aman Amerika’dan uzak durun. Eğer gelecekseniz turist olarak gelin” derdi. Abim de yıllarca o kadar sıkıntı çektikten sonra tam kendini toparlamıştı, birkaç yıl sonra dönecekti ama olmadı...