Safranbolu: Her daim canlı kalan bir dünya mirası
Tarihi konaklarıyla, mimarisiyle, konumuyla Osmanlı'nın önemli bölgelerinden biri olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Safranbolu'da en yenisi yüz yıldır ayakta duran evlerin arasında yapacağınız kültürel veya fotoğrafçılık temalı bir gezi sizi tarihin derinliklerinde hissettirecek. Birçok detayıyla insana hayranlık veren Safranbolu'ya gelin hep birlikte Molatik olalım...
İstanbul'a 410, Ankara'ya 230 kilometre uzaklıkta olan Karabük'e bağlı Safranbolu hafta sonu kültürel gezi yapmak, büyükşehir keşmekeşinden kaçıp doğa ile buluşmak isteyenlerin listesinde başı çeken turistik ve tarihi yerlerden yalnızca biri. Beypazarı, Göynük, Odunpazarı gibi Osmanlı kent mimarisinin günümüzde hâlâ korunduğu Safranbolu, Karabük’e bağlı yaklaşık 40 bin civarı insanın yaşadığı bir ilçe. Ancak bölgenin tamamının meşhur Safranbolu evleri ile donatıldığını düşünmemelisiniz. Asırlık konakların, Osmanlı mimarisiyle süslenmiş hanların, sarayların bulunduğu, kentsel sit olarak korunan yer, bir vadinin içinde korunaklı bir şekilde konumlandırılmış. Yaklaşık 7-8 bin kişinin yaşadığı bu bölgede butik oteller, turistlik çarşılar ve bolca müzeler yer alıyor. Nüfusun büyük çoğunluğu ise vadinin üzerindeki tepede şehirleşmiş durumda.
70 yıl boyunca hükümet konağı olarak kullanılmış
Peki nerelere özellikle gidilmeli? Öncelikle Safranbolu’ya 10 kilometre uzaklıktaki Yörük köyünü mutlaka görmelisiniz. Taşlarla döşenmiş köy sokaklarında, özenerek dizilmiş kesme taş duvarların arasında gezerken kendinizi adeta yüz yıl öncesine ışınlanmış gibi hissedeceksiniz. Sucu Hafız Konağı ve Sipahioğlu Konağı gibi tarihi evleri ziyaret etmek mümkün. Ayrıca köyde bir de tarihi çamaşırhane yer alıyor. İlk Çağ dönemine ait bir kale kalıntısı olarak kalan tepeliğe Osmanlı döneminde yapılan Hükumet Konağı bölgede hakim bir noktada. Safranbolu'nun neredeyse tamamını görebilen bu konak 1906 yılında inşa edilmiş ve 1976 yılına kadar hükumet konağı olarak kullanılmış. 2006 yılında restorasyonu tamamlanan konak, Kent Tarihi Müzesi olarak ziyaretçilere açılmış. Müzede gezilecek 3 ayrı alan var. Ana kapısından girişte iki kat bulunuyor. Bodrum katın girişi farklı bir tarafta ve çoğu insan burayı gezmeyi unutuyor. Burası bölgenin tarihi yapısını en iyi hissedeceğiniz yerlerden yalnızca bir tanesi. Eczacı, Lokumcu, Yemenici, Kunduracı, Semerci, Bakırcı, Kalaycı gibi dönemin önemli esnaflarının o döneme ait mimarisi ve canlandırma tekniği ile sergilendiği bir yer aynı zamanda. Konağın bahçesinde bir de saat kulesi bulunuyor. 1797 yılında Anadolu’nun ilk saat kulesi olarak İzzet Mehmed Paşa tarafından yapılan kulenin avlusunda İzmir Saat Kulesi, Dolmabahçe Saat Kulesi gibi ülkenin dört bir yanında bulunan 20'ye yakın saat kulesinin minyatürü eklenerek adeta gezilmeye değer minyatür bir park yaratılmış. Hıdırlık Tepesi, Hükumet Konağının bulunduğu tepenin tam karşısında yer alan bir tepelik. Bölge manzaralı bu tepelik bir park haline çevrilerek ziyaretçilerin keyifli vakit geçirebileceği bir alan haline getirilmiş.
Tam 377 yıldır ayakta duruyor
Osmanlı dönemini anlatan filmlere televizyonda veya sinemalarda mutlaka denk gelmişsinizdir. Çarşı içinde geçen sahnelerde karşımıza çıkan yapıların mimarisine, esnafların dekorasyonuna aşinalığınız elbet vardır. Safranbolu çarşısı sizi o film sahnelerinde yaşatacak yerlerden bir tanesi. Özenle dizilmiş Arnavut kaldırımlı dar yollar, yüz yıllardır ayakta duran korunaklı pazarlar dönemin ruhunu hissetmenizi sağlıyor. Demirciler çarşısında gezerken "At arabama şu tekerleği, misafirlerime yer sofrası için yeni sini takımı alayım" diye düşünebilirsiniz. Yemeniciler arastasında gezerken dükkânlarda asılı duran rengârenk elbiseler, yemeniler, şallar, eşarplar, hediyelik eşyalar, şekerlemeciler gibi el yapımı ürünler arasında hayranlıkla etrafı izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamanız zor. Yorgunluğunuzu atacağınız kahvehanelerden birinde kahvenizi içerken ender yetişen bir bitki olan ve şehre ismini veren safranlı lokumunuzu tatmayı ihmal etmemelisiniz. Osmanlı döneminin önemli bölgelerinden biri olan Safranbolu aynı zamanda kervanların da uğrak noktalarından bir tanesiydi. Tarihi Cinci Hanı 63 odasıyla şehrin misafirlerini ağırlayacak düzeyde inşa edilmiş. Ortasında süs havuzu bulunan açık avlusu ve kemerli koridorlarıyla 377 yıldır ayakta duran Han, günümüzde otel, kafeterya ve hediyelik eşya alışverişi yapılacak yer olarak hizmet veriyor.
Avlusunda güneş saati yer alıyor
Kaymakamlar Gezi Evi'nde 18 ve 19'uncu yüzyılda bölgede yaşayan insanların günlük yaşamlarını canlandırma tekniği ile anlatılıyor. Bu ev, odalara girişlerin ve çıkışların farklı kapı ve merdivenlerden yapıldığı labirent misali bir yer. Haremlik ve selamlık arasındaki yemek servisinin yapılmasını sağlayan dönen raflı dolap ve odaların içinde bulunan banyo alanları evin en dikkat çekici özelliklerinden bir tanesi. Köprülü Mehmet Paşa Camii ise şehrin tam ortasında yer alıyor. 350 yıllık yapının tırtıklı kesme taş ile örülen duvarlarının ve iç dekorasyondaki ahşap el işçiliğinin göz alıcı bir güzelliğe sahip. Caminin avlusunda bir de güneş saati yer alıyor. 240 yıldır çarşının girişinde bulunan Kazdağlı Camii kiremitten yapılan kubbesi ve tuğla ile örülmüş minaresi ile dikkat çekiyor. Bu iki yapı, mimari tasarımları günümüz ile karşılaştırdığımızda maalesef o dönemden çok geri kaldığımızın bir kanıtı. Lütfiye Cami ya da halk arasındaki adıyla Kaçak Cami ise ahşap minaresi, ahşap içi tasarımı ve derenin üzerine kemer biçiminde yapılan zemin üzerine oturtulan şekliyle benzersiz bir cami olarak görülüyor.
Unutulmaz bir deneyim yaşatabilir
Safranbolu, coğrafi konumu sebebiyle kanyonların bol olduğu bir bölge. Şehrin altından akan ince dereyi çarşı içinde gezerken geçtiğiniz köprülerden aşağıya baktığında anlayabilirsiniz. Dibi gözükmeyen dar ve derin bir vadiyi andıran kayalıkların arasından sonbaharda giderseniz akan su sesini duyabilirsiniz. Şehre çok yakında bulunan Tokatlı Kanyonu, Şeker Kanyonu ve İncekaya Kanyonu gezilesi yerler arasında. Eğer yükseklik korkunuz yoksa Tokatlı Kanyonu'na inşa edilen Kristal Cam Teras üzerinden kanyonu ayaklar altına alarak muhteşem manzarayı seyredebilirsiniz. Yaklaşık 3 milyon yıllık olduğu tahmin edilen Bulak Mencilik Mağarası şehre 7 kilometre uzaklıkta ve doğa tutkunları için harika bir deneyim yaşatıyor. Girişi yukarı doğru olan bu mağaranın toplamda 6 kilometreyi bulan derinliği olsa da bir kısım için ışıklandırma yapılarak ziyaretçiler tarafından gezilmesi mümkün kılınmış. Milyonlarca yıl süren oluşumları ile sarkıtlar, dikitler sanat eseri şeklinde biçimlenen duvarlar size unutamayacağınız bir deneyim yaşatabilir.
Rivayete göre harap olmasını özellikle istememiş
Son olarak bölgeye ismini veren ve nadir yetişen bir bitki olan, ilaç, boya, gıda ve kozmetik sanayisinde kullanılan safranın yetişim şeklini ve sürecinin incelemek için safran tarlalarını ziyaret edebilirsiniz. Safranbolu gezisi için hafta sonunuzu ayırmanız gayet yeterli ancak tatilinizi bir gün daha uzatma imkânınız varsa hazır buraya kadar gitmişken Amasra’yı da görmenizi tavsiye edebiliriz. Karadeniz’de küçük bir kıyı kasabası biçiminde kurulan şehir, yüzyıllarca Karadeniz ticaretinin en önemli limanlarından biri olmuş. Kıyıya 20 metre uzaklıkta bulunan adacık, Cenevizliler zamanında köprü ile karaya bağlanmış ve savunma için bir kale inşa edilmiş. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettikten sonra Amasra’yı almak için yola çıktığını öğrenen dönemin Ceneviz Kumandanı, savaşmadan şehrin anahtarını teslim etmiş. Rivayete göre İstanbul surlarının yerle bir olduğunu duyduktan sonra bu güzel bölgenin harap olmasını özellikle istememiş.