Wild Wild Country belgeseli: Biz Osho’yu guru sanıyorduk, değilmiş!
Geçtiğimiz günlerde Netflix’te yayınlanan Wild Wild Country belgeseli Osho’nun pek de masum olmayan bir başka yüzünü gösterince haliyle büyük yankı uyandırdı. Bilge olarak tanıdığımız Hintli guru hakkında bildiğimizi sandığımız şeyler koskoca bir yalan mıydı?
6 bölümden oluşan Wild Wild Country belgeseli, Osho olarak tanıdığımız Bhagwan Shree Rajneesh’in hayatı ve Rajneeshyani Osho’nun Oregon’da kurduğu komün hayatı üzerine kurgulanmış. Zamanında bu harekete hizmet eden kişiler bulunmuş, röportajlar yapılmış. Tarikatın beyin takımından olan ve sistemin para işlerini yöneten, çıkarları uyuşmayınca da Osho’yla yollarını ayıran Sheela da belgeselde konuşanlar arasında.
Bu komünün sessiz sedasız meditasyon yapıp, ilahi aşka ulaşmaya çalışan masum görüntüsünün arkasında, kirli işlerin çevrildiği, halktan tepki alınca silahlandığı, kendileri için tehdit oluşturan kişileri öldürmeye teşebbüs ettikleri anlatılıyor. Amerika’nın farklı eyaletlerinden evsizleri toplayarak kendi komünleri içinde sıcak bir yuva sağladıkları görüntüsünün arka planında, yönetimi ele almak için seçmen sayılarını arttırmak olduğu söyleniyor.
Belgeselin çarpıcı olduğu bir gerçek. Her şeyden önce bir bilge, guru sandığımız, aydınlanmak uğruna dağları tepeleri aşıp Hindistan’a vardığımız, tüm gün meditasyon yapıp, Tanrı’yla bir olma, anda kalma, içsel temizlik hülyalarına daldığımız bu sistem aslında koskoca bir yalan mı? İşte bu soruyla, kişisel gelişime dair tüm sistemleri sorgulatan bir başlık açmış olduk kendimize. Kişisel gelişim amaçlı çoğu sistemin büyük vaatlerle pazarlandığı ve bu vaatlerin karşılığında ciddi paralar istendiğini yer yer hepimiz görüyoruz. Maneviyatı satarken arka kapıdan maddiyatı gözeten bu oluşumlar, asıl amacın para olduğuna yönelik her daim göz kırpıyor. Ama biz bazen görmüyor veya görmek istemiyoruz asıl gerçeği. Aslında çoğunun bir anonim şirket mantığıyla yönetildiğine tanık olduğumuz örnekler çıkıyor hatta. (Evet bu sene bu kadar ciro ve karlılık hedefimiz var arkadaşlar!)
Velhasıl aklın yolundan ne olursa olsun şaşmamak gerek. Cem Yılmaz’a selam göndererek “Tanrı zaten içimizde!” deyip yol almak gerekiyor bu hayatta. Yoksa bizim yerimize başkaları alıyor bayrağı. Madalyonun hem görünen, hem görünmeyen kısmını sorgulamakta her zaman ama her zaman fayda var.
Belgesel hakkında gazeteci Cüneyt Özdemir’in kendi YouTube kanalında yaklaşık 20 dakikalık özet bir anlatımı var. 6 bölümü izleyecek kadar vakti olmayanlar en azından bu özete bakabilir.