
Ereğli ilçesi Terziköy köyündeki okulda 11 yıldır görev yapan öğretmen Samet Terzi, 25 yıl önce lise eğitimi sırasında tarih dersi için para koleksiyonu ve paraların hikayeleriyle ilgili bir dönem ödevi hazırladı. Yaptığı ödevle birlikte eski eşyalara olan merakı daha da güçlenen Terzi, koleksiyonculuğa başladı. Terzi, şu an hem müdürlüğünü hem de birleştirilmiş sınıfta okuyan 5 öğrencinin sınıf öğretmenliğini yaptığı 4 katlı okulda, kendi çabaları ve köylülerin desteğiyle topladığı eşyalarla ‘Terzi Tarih ve Sanat Müzesi’ni’ hayata geçirdi.
KAPLUMBAĞA KABUĞUNDAN KÖMÜRLÜ ÜTÜYE, ÇOK FAZLA ÜRÜN VAR
Samet Terzi, müze ile öğrencilere milli ve manevi değerlerin yanı sıra teknolojik gelişmeleri, bilimsel süreçleri yaşatarak öğretmeyi amaçladığını söyledi. Müzede dokuma halı ve eski Türkiye haritasından tarımda kullanılan ahşap aletlere, yöresel giysilerden köyün ilk seçim sandığı ve kömürlü ütüye, bitki fosilinden ateşin temeli olan magnezyum taşlarına kadar birçok eser yer alıyor. Ayrıca, ‘doğadan öğren’ fikrinden esinlenilerek, motosiklet kaskına benzer kaplumbağa kabuğu, Eyfel Kulesi’nin mimarisini andıran bir hayvana ait uyluk kemiği de bulunuyor.
SERÜVEN ‘GELİNLİ PARA’ İLE BAŞLAMIŞ
8 yıl boyunca okulun en üst katındaki lojmanda kalıp çocuklarını da burada yetiştirdiğini anlatan Samet Terzi, köyün adı ile soyadının benzerliğinden ötürü meslektaşlarına ‘Ne okulu, kendime köy yaptırdım’ şakasını yaptığını söyledi. Terzi, “Müze serüveni, benim 9’uncu sınıfta 2000’li yılların başında, tarih öğretmenimin lisede bana vermiş olduğu bir dönem ödeviyle başladı. Dönem ödevinde eski paraları ve bu paraların hikayelerini anlatmam gerekiyordu. ‘Gelinli Para’ olarak tabir edilen bir para ve onun gazete kupürüyle birlikte öğretmenime birkaç parayı daha analiz ettiğim bir ödev sundum. Bu ödev bir süre sonra daha çok parayla gelişmeye başladı liseden sonra. Aslında bu müze öğretmenlik hayalimden çok, çocukluk hayalimdi. Yani bir şeyleri biriktirmek, biriktirdiğim şeylerle bir değer üretebilmek bana mutluluk veriyor. Bir süre sonra mesleğimle birleşince daha da büyük bir değer oluşturmaya başladı. Bunun sayesinde ben çocuklara birçok farklı kazanımı, birçok farklı bilgiyi edindirmeyi sağladım. Bu da işimin daha değerli olmasını, daha kıymetli olmasını sağladı. Çocukların gözünde oluşan o pırıltı en büyük karşılık oldu bizim için aslında” dedi.
‘ÇOCUKLARIMIZ TEKNOLOJİK ALETLERİN GELİŞİMİNİ TAKİP EDEBİLİYORLAR’
Yaşayarak öğrenme fikrini öğrencilerine anlattığı belirten Samet Terzi, “Çocuklarımızla bunu fen bilgisi ve sosyal bilgiler derslerimizle kullanırken çocuklarımız ve çevre halktan çeşitli paralar getirmeye başladı. Bir süre sonra miktar arttıkça bizim de hevesimiz artmaya başladı. Çocuklarımızın ilgisi çok teşvik edici oldu. Çevre illerden, köylerden çeşitli ürünler toplamaya başladık. Köy halkından topladığımız ürünler bir süre sonra müzeye dönüşmeye başladı. Kendini besleyen bir yapı oluştu burada. Müzemizde milli ve manevi değerlerimizi yeni nesillere aktarmak bizim en büyük hedefimiz. 7’den 70’e herkes buradan yararlanıyor. Taş tekerlekten manyetik tekerleklere kadar olan serüveni analiz ediyorlar. Okuma yazma bilmeyen insanların kullandığı mühürler, kömürlü ütü gibi örneklerle çocuklarımız geçmişte olan teknolojik aletlerin günümüzdeki gelişmelerini takip edebiliyorlar” diye konuştu.
HAYATLA İLİŞKİLENDİREREK ANLATIYOR
Öncelikli hedefin öğrettikleri şeyleri öğrencilerin içselleştirmesi ve günlük hayatla ilişkilendirmesi olduğunu ifade eden Terzi, “Yaşayarak öğrenmeleri bizim en büyük gayemiz aslında. Bu noktada her şeyi yaparak, yaşayarak göstermeye çalışıyoruz. Birçok kazanıma hitap edebiliyoruz. Örneğin, sapla samanının aynı yerde olduğu hasat mevsiminde, rüzgarla karışımları ayrıştırmayı, elekle buğdayı tanelerinden ayrıştırmayı çocuklarımıza öğretebiliyoruz. Bu bizim için hem milli manevi değerleri öğrettiğimiz hem de fen bilgisi kazanımlarını çocuklarımıza aktardığımız bir örnek olabiliyor” dedi.
HİZMETLİ: MÜZEDEN GURUR DUYDUM
10 yıldır okulda hizmetli olarak çalışan, kendi çocukluğundan kalan, erkek bebeklerin bez olmadığı dönemlerde idrarını bir kaba yapmasını sağlayan ‘sibek’ isimli aleti müzeye bağışlayan Fikret Aslan “Sibeği hocamızın erkek çocuğu olunca ona hediye ettim. Müze fikrinden çok mutlu oldum, gurur duydum. Hatta hocamızın sayesinde bu malzemelerin çoğunu oradan buradan bulduk” diye konuştu.
ÖĞRENCİLER MEMNUN
Müzenin turunun bitiminde ziyaretçileri karşılayan ahşap eşek semerinin bir atasözünü temsil ettiğini anlatan 3’üncü sınıf öğrencisi Özgür Acar (9), “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Müzede çok şeyler öğrendim. Duvar halılarını, tekerleğin aldığı yolu öğrendim” dedi.
Müzenin ve yaptıkları faaliyetin okulu kendisine sevdirdiğini anlatan Melis Melek Aslan (9), “Mutluluk, heyecan hissettim. Müzenin güzel etkisi var. Eski zamanlardaki hatıraların etkisi var” diye konuştu.
Öğrencilerden Orçun Cesur (10), Eslem Çolak (10) ve Belinay Demir (9), müzeyi incelerken keyif aldıklarını anlattı.