İstanbul'un son kabadayısı artık naralarını tatlıları için atıyor
İstanbul'un son kabadayısı ünvanı ile tanınan ve Üsküdar'ın sembol isimlerinden biri haline gelen Üsküdarlı Çakır Ahmet lakaplı Ahmet Ersan, kabadayılık günlerinden kalma naraları ile tatlı satıp geçimini sağlıyor. Her gün kendi elleri ile yaptığı tatlıları Üsküdar meydan ve sahilde satan Çakır Ahmet, vatandaşların da ilgisiyle karşılaşıyor.
Eski Türk filmlerindeki külhanbeyi karakterlerini andıran kıyafeti, başındaki fesi ve attığı naralar ile tatlı satan 61 yaşındaki Çakır Ahmet, Üsküdar'ın da simge karakterlerinden biri haline geldi.
"Ulan sayın abiler, tatlıcınız burada buyrun" diye bağırarak müşterilerine seslenen eski kabadayı, illegal hayatını bir kenara bırakıp helal para kazanmanın yollarını aradı.
Önceleri simit ve poğaça yapıp satan Çakır Ahmet, ardından da yaptığı tatlıları satarak 'ekmeğini kabadayısı' olmayı tercih etti.
Öğle saatlerinde başlayan mesaisini gece saatlerine kadar tatlı satarak sürdüren eski kabadayı, eve gittikten sonra da sabahın ilk ışıklarına kadar ertesi gün satacağı tatlıları yapıyor. 'Artık ekmeğimin kabadayısıyım' diyen Çakır Ahmet, " Eskiden kumar yapıyordum ama kimseyi borçlandırmadık, evine girip ver kumar borcunu demedik. Kimseyi rencide etmedik. Üslubunca, adam gibi oyunlar yaptık. Kazandığımız paranın çoğunu fakire fukaraya dağıttık. Eskiden yaptığım illegal işleri, Allah razı olsun eşim sayesinde bıraktım, bu işe eşim dolayısıyla başladım. Eşim kendiliğinden Müslüman oldu. Eve haram para istemedi. 'Sizin dininizde haram para günah değil mi?' dedi. 'Günah' dedim. 'O zaman bana haram yedirme. Bana helal ekmek, kuru ekmek yedir. Git simit sat, ben utanmam, gurur duyarım' dedi. Eşin sana böyle bir laf söyledikten sonra ne yapabilirsin, bende bıraktım o işleri. Evde simit poğaça yaptım, satmaya başladım. Bu şekilde başladım işe. Yıllarca elimde sattım" dedi.
Gerçek kabadayılığı, 'Akşam olunca koltuğunun altına ekmeğini koyup evinin yolunu bulabiliyorsan, senden büyük kabadayı yok' sözleri ile özetleyen Çakır Ahmet, şunları söyledi:
"Simitten tatlı satmaya geçmem de Ramazan ayında oldu. Boş kaldık Ramazanda ama maddi sıkışıklık var. Nasıl geçineceğiz bir şey satmadan? Hanıma, 'Sen tatlı yapıyorsun da evde yiyoruz ya. Sen o tatlılardan yap, bende kutulayıp satmayı deneyeyim' dedim. Satmaya başladım ve çok tuttu. İnsanlar artık simit yerine tatlı istemeye başladı. Bende tatlı satmaya başladım. O günden bu yana bu arabada ekmeğimi kazanıyorum. Asıl kabadayılık, garibi, fakiri, yetimi kollamaktır. Öyle vurup kırmakla, adam dövmekle kabadayılık olmaz. İç iç, kafan güzel olsun at narayı, ona buna git bulaş, öyle bir dünya yok. Efendi olacaksın. Gerçek kabadayı karıncayı incitmez. Bizim bir bam telimiz var, ona da dokunmayacaksın."