Bu ayın başlarında MarineLand, Niagara Şelalesi'ndeki esaret karşıtı eylemciler tarafından yürek burkan görüntüler çekildi ve sosyal medyada paylaşıldı. Esaret karşıtı eylemciler MarineLand'e girerek, akvaryumda hayatta kalan son orka olan Kiska'nın kafasını duvara vurduğunu gördüler. Görüntüler dünyayı tam anlamıyla ayağa kaldırdı.
Eski bir park çalışanı ve kendini "ihbarcı" olarak tanımlayan Phil Demers, Twitter'da "Bu zulüme son verilmeli #FreeKiska" diye yazdı. Balina tutsaklığına son vermeyi amaçlayan Balina Koruma Alanı Projesi, Kiska'yı 'dünyanın en yalnız balinası' olarak adlandırdı. Hatta uzmanlar, Kiska'nın bu hareketini bir intihar girişimi olarak adlandırdı. Milliyet.com.tr'ye konuşan Hera Veteriner Kliniği'nden Veteriner Hekim Şükran Demirkol da bunun bir intihar girişimi olduğuna yüzde yüz katılıyor. "Kesinlikle bu bir intihar girişimidir" diyen Demirkol, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hiçbir canlı başka canlıları eğlendirmek için esir tutulamaz. 'Hayvanat bahçeleri tüm mahkumların masum olduğu tek hapishanedir ve özgürlük her canlının hakkıdır' derler. bir dakika daha orada kalmamalı, tabii bu konuda insanların da bilinçli olup bu tarz noktalara giderek, ziyaret ederek, eğlendiklerini zannederek destek olmamalılar. Talep ve arz meselesi gibi bir durum da var. Sonuçta o canların orada zorla, işkence ile tutulmaları kapital düzenin bir yansıması. Böyle bir kazanç olamaz."
44 yaşındaki orca, İzlanda kıyılarında doğdu ve 1979'dan beri esaret altında. Beş yavrusu da dahil olmak üzere tank arkadaşlarından daha uzun yaşayan Kiska, son 10 yılını yalnız geçirdi. Katil balinaların, vahşi doğada çok nesilli birkaç aileden oluşan gruplar halinde yaşayan son derece sosyal hayvanlar olduğu biliniyor. Veteriner Hekim Demirkol, "Farklı hayvanlarda da bu taz tepkiler olabiliyor, benim uzmanlık alanım kedi ve köpekler olduğu için, farklı nedenlerden dolayı yemek yemeyerek intihar etme durumu, yaşamına devam etmeme iç güdüsü ile hareket edebiliyorlar. Kendi ortamından veya alışık olduğu aileden zorla ayrılan canlılarda maalesef bu durumları görebiliyoruz." ifadelerini kullandı.
The Sun'ın, İngiltere merkezli Orca Rescues Foundation'a dayandırılan habarine göre Kiska, 40 yılı aşkın bir süredir özgürlüğünü, bebeklerini ve tüm tank arkadaşlarını kaybetmenin acısını çekiyor. Son 10 yıldır, kendi türünden diğerlerinden tam bir sosyal izolasyon içinde. Yalnızlığının ve tutsaklığının ona yaptığı şey bu.
Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği Kurucusu Çağrı Sert Özkaya, milliyet.com.tr'ye yaptığı açıklamada, "İzolasyon yani tek başına bırakılma ya da kendi türüyle birlikte de olsa yaşam alanında uzakta, dar bir alana hapsedilme hayvanlarda ciddi derecede stres yaratıyor." dedi ve ekledi: "Örneğin çok bilinen bir papağan resmi vardır; duvardaki ağaç resmine başını yaslamış, mutsuz bir papağandır. Ancak stres dediğimiz durum sadece psikolojik bir mutsuzluk değil; çok daha derin ve hayatî bir vazgeçiş, tabiri caizse. Hayvan hayata küsüyor, yaşamaktan vazgeçiyor. Bu duruma uzun süre evde bakıldıktan sonra barınağa terk edilen köpeklerin yemek yemeyi keserek ölüme yatmalarını ya da hayvanat bahçelerinde tek başlarına hapsedilen hayvanların normal dışı “rutin” hareketlerini örnek gösterebiliriz: Kafalarına duvara vurma, sürekli aynı yerde ve şekilde dönme, tüylerini ya da uzuvlarını yeme, kanatma, koparma gibi."
Balina esaretine son verilmesi için kampanya yürüten Rob Lott, iNews'a Kiska'nın videoda gösterdiği davranışla ilgili açıklamalarda bulundu ve Kiska'nın hareketinin, vahşice yakalanmış İzlanda orcasının vahşice yakalandıktan sonra yapay bir ortamda yetiştirilmesi sonucu ve doğrudan stresle bağlantılı olduğunu söyledi.
Ne yazık ki, bu tek olay da değil. Kiska'nın gösterdiği bu tekrarlayan ve kendi kendine yapılan davranış, yıllarca süren can sıkıntısının özelliksiz tanklarda tutulan diğer tutsak orkalarda da görüldü.
Çağrı Sert Özkaya, hayvanların da tıpkı insanlar gibi sosyal canlılar olduklarını; her birinin bir eşi, ailesi, arkadaşı olduğunu hatırlatarak pandemi sırasında yaşadığımız kapanmadan örnek verdi. "Pandemi sürecinde sokağa çıkma yasaklarında hepimiz evlerimize kapandık. Yaşadığımız hapsolma hissi, Kiska’nın 42 yıldır yaşadığının sadece 1 yılı." ifadelerini kullanan Özkaya, "İnsanlar olarak kendi keyfimiz ya da “ihtiyaç”larımız için onları doğal yaşam alanlarından ve ailelerinden kopardığımızda, Kiska’nınki gibi davranışlarla karşılaşıyoruz. O kadar kötü etkileniyorlar ki, yaşam enerjilerini yitiriyorlar ve intihar girişimi olarak yorumlayabileceğimiz davranışlar sergiliyorlar." dedi.
Rob Lott'a göre kronik stres, tutsak orkaların bağışıklık sistemlerini ve fizyolojisini tehlikeye atarak hastalığa ve bazen de ölüme neden olabilir.
Kiska'nın 2011 yılından beri kendi türünden bir arkadaşı yok ve vahşi doğada deneyimleyebileceği sosyal kültürden her yönüyle yoksun. Orkalar ve aslında tüm balinalar ve yunuslar, esaret altında yaşam için son derece zayıf adaylar olarak nitelendiriliyor.
Esaret altındaki orkaların kötü durumu, SeaWorld tarafından tutulan bir orca olan Tilikum'un çevresindeki olayları inceleyen 2013 yapımı belgesel "Kara Balık" tarafından mercek altına alınmıştı.Film, SeaWorld için milyonlarca dolarlık kayıp da dahil olmak üzere büyük bir halk tepkisi yarattı ve işletmeyi orka yetiştirme programını sonlandıracağını ve orkaların kullanıldığı canlı performansları aşamalı olarak kaldıracağını duyurmaya sevk etti.
Kiska'nın kurtarılması için neler yapılabileceğini sorduğumuz Veteriner Hekim Şükran Demirkol, "Kiska'nın durumunu düzeltmek için acilen kendisi için en uygun doğal koşulların olduğu yerde serbest bırakmak ve normal habitatına dönmesine izin vermek gerekir, aksi halde ölüm kaçınılmaz olur." diyerek durumun ne kadar ciddi olduğunun altını çizdi.
Veganlığının onuncu yılına giren Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği'nden Çağrı Sert Özkaya ise, hayvanı insanın kullanımına ve dolayısıyla sömürüsüne sunan bir yaklaşım olan “insan refahı” kılıfın bir kenara bırakılması gerektiğini vurguladı: "Nasıl ki bir dolmuş şoförü para kazanmak için dolmuşuna iyi bakmak zorundaysa, insan refahında insan da kullandığı, sattığı, üzerinden çıkar sağladığı hayvana iyi bakmak zorundadır. Yani bir özgürlük ve yaşam hakkı değil, tamamen insan odaklı bir çıkar söz konusudur. Hayvan bir canlı değil, maldır. Kiska da tıpkı yukarıda ifade ettiğim gibi, terazinin bir kefesinde Kiska’ya bakıp eğlenenler diğer kefesinde bu eğlenceden para kazananlar arasında sıkışıp kalmış bir tutsak. Tüm ailesini kaybetmiş olan Kiska’nın 42 yıl sonra doğal yaşamına nasıl uyum sağlayabileceği ırkın uzmanları tarafından ele alınmalı, kendi türünden canlılarla bir araya gelmesi sağlanmalıdır."
Kiska'nın en kısa zamanda ait olduğu yere yani okyanusa bırakılması gerektiğini savunan Özkaya, akvaryumun başka bir tutsakla doldurulmaması gerektiğini vurguladı ve ekledi: "Yaşam hakkının temel felsefesi, her canlının özgür olmasıdır."