Hatay'da yaşayan Gürkan Öztürk, Kahramanmaraş merkezli 2 büyük depreme, dershanesine yakın olduğu için kaldığı dedesinin evinde yakalandı. Öztürk'ün kaldığı Ürgen Paşa Mahallesi Altıneller Sitesi B Blok zemin katta bulunan ev ilk depremde çöktü. Enkaz altında 63 saat geçiren Öztürk, ekipler tarafından kurtarıldı.
Enkaz altında yaşadıklarını anlatan depremzede Gürkan Öztürk, “Hatay'da depremden 63 saat sonra enkazdan çıktım. Dershanem dedemin evinin karşısında olduğu için dedemlerin evinde tek başıma kalıyordum. Maalesef ki ülkemizi etkileyen bu olayda ben de diğer depremzedeler gibi enkaz altında kaldım. Şuan çok şükür iyi durumdayım. Deprem anında saat 4 sularındaydı, uykum hafif olduğu için depremle birlikte yerin titreme sesini duydum. Ben tek kaldığım için ilk başta hırsız geldi sandım korktum. Birden bire uyandım direkt telefonumu aldım saat 4'ü 17 geçiyordu ve birden bire yerler titremeye başladı, telefonumun şebekesi gitti. Ben zemin katta oturuyordum. Son çabamla birlikte ezilme korkusuyla bayağı da sallanıyor zaten, yandaki çekyatı kendi çekyatımın kenarına çektim. Yanımda bir sehpa vardı üzerinde cam bardağım falan vardı onlara tekme atıp karşıya fırlattım. O can havliyle içeriye atlarken birden bire tüm duvarlar her şey üstüme yıkıldı" dedi.
"KOLTUĞU ÇEKMEM HAYATIMI KURTARDI"
Öztürk, o anı hatırlayamadığını ifade ederek, "Ondan sonra sanki kaç saat baygınlık geçirmiş olabilirim. Kendimi içeride uzun bir zaman kalabilecek şekilde şartladım. İlk başta sadece ilk gün elimi hareket ettirebileceğim alan vardı. Küçük küçük taşları teker teker alarak çekyatın altına doldurdum. Çekyatın çökmesinden korkuyordum, hem de kendime yaşam alanı açmaya çalıştım. Telefonumun yanımda olması çok iyiydi. O anla birlikte kendime küçük bir üçgen oluşturdum ve gerçekten o koltuğu çekmeseydim o duvarın patlamasıyla birlikte zaten o koltuk ileriye gitmişti. Benim V şeklinde yapmış olduğum koltuk, L şekline dönmüştü. Hani o küçücük bir koltuğu çekmem benim orada hayatımı kurtardı. O bir günün sonunda ellerimi, omuzlarımı oynatabilecek kadar alan oluşturdum. Çünkü o alan benim için çok önemliydi. Çekyatın köşesinde yatıyordum, eğer üstüme bir moloz parçası veya başka bir şey düşerse belki de kurtulma şansım olmayacaktı" şeklinde konuştu.
"AİLEM, İÇERİDE SAKİN, MUTLU KALDIĞIMI GÖRSÜN İSTEDİM"
Sıkışmaktan çok korktuğunu, ulaşılamaz bir yerde olduğunu anlatan Gürkan Öztürk, "Yerin içinde olduğum için sürekli deprem sesini alıyorsun. Yerin altında bir şeyler patlıyor ve yer sarsılıyor. İlk başlarda alanım kısıtlıyken telefon yanımdayken video çektim. İnsanlar demişler; telefonu neden iletişim kurmak için kullanmadı diye. Ben telefonu iletişim kurmak için kullandım, gerekli acil numaralara mesaj attım, adresime varana kadar her şeyi teker teker yazdım. Maalesef ki bulunduğumuz bölgede 5 gün sonra telefon şebekesi gelmeye başlamış. Tüm çabalarım boşa çıktı, ben de öğleden sonra deprem olunca yerin içinde bayağı kaydım. İnsan toprağın içine kaydığını hissettiği an bütün umudunu kaybediyor. Kendi kendime bir iki güne çıkarım diye düşünüyordum. Daha sonra telefonumu beklemeye almıştım iletişime girmek için. En son ailem için videolar çekmeye başladım. Onları çektikten sonra üzerimde içliğim vardı, hatta şimdi de üzerimde. O içliğimin içerisine telefonumu bırakarak enkazdan çıkarılırsam ailem içeride sakin kaldığımı, mutlu kaldığımı görsün istedim" ifadelerini kullandı.
"YERİN 4 METRE ALTINDAN ÇIKARDILAR"
Daha önce 1998 depreminde 2 hafta enkaz altında kalan birinin kurtarıldığını internetten izlediğini ifade eden Öztürk, "Dedim ki Gürkan madem 2 gün kaldın, insanlar demek ki buna dayanabiliyor. Dedim ki Gürkan, sen daha buradasın, ona göre kendimi, zihnimi şartladım. Enkaz altında kendimi yormayacak şekilde zamanımı geçirmeye çalıştım. İBAK ve Beşiktaş Arama Kurtarma ekipleri sağ olsunlar, onlar canlarını riske atıp beni kurtardılar. Hepsine minnettarım, bu bahsettiğim kurtarma ekipleri benim için canlarını riske atıp yerin 4 metre altından kurtarıp çıkardılar. Polis ve jandarma görevlilerimiz, beni çıkaran kurtarma ekiplerine hepsine çok teşekkür ediyorum. Zor bir süreçti ama içerideyken bunları düşünemiyorsun, beynin sadece yaşamaya şartlanmış. Nasıl çıkabilirsin, nasıl en düşük enerjiyle hayatta kalabilirsin. Çok şükür ben atlattım ve burnum bile kanamadı, o bakımdan çok mutluyum. Şu an Ceyhan KYK Yurdunda kalıyorum. Sağ olsun devletimiz başta olmak üzere yardımda bulunan insanlarımıza ve yardım kuruluşlarımıza teşekkür ediyorum. Şu anda burada sıcak bir yatağım var, sabah akşam yemek saatlerimiz var. Duş alabileceğimiz, elimizi, yüzümüzü yıkayabileceğimiz yerlerimiz var" diye konuştu.
"TAŞLARLA İŞARET VERMEYE BAŞLADIM"
Enkaz altından 63 saat sonra kurtarılan Gürkan Özürk'ün babası Ertuğrul Öztürk ise “6 Şubat'ta Antakya merkezde depreme yakalandık. Gürkan'ın dershanesi dedesinin evine yakın olduğu için orada ders çalışmak için kalıyordu. Hemen Gürkan'ın olduğu binaya zor şartlarda gitmeye çalıştık. Binaya vardığımızda çökmüştü. Yüksek zemin katta bulunuyordu. Orası da çökmüş yerle bir olmuştu. Gürkan'ın bulunduğu zemin katın yerine 3'üncü kat gelmişti. Biraz zaman geçti ben betonun üzerine eğildim, taşlarla işaret vermeye başladım. İlk sefer 20, 30 sefer taşları vurdum dinledim dinledim. Sonunda bana Gürkan'dan dönüş geldi. O bize bir kıvılcım oldu. Gürkan çıkana kadar 15 dakikada bir sürekli haberleştim, iyi ki de bana dönüş yaptı. Demek ki oradaki mücadelesiyle kendisi de rehavete kapılıp uykuya veya baygınlık aşamasına gelmedi. Bu süreci de rahat bir şekilde yürüttü. Oraya rütbeli askerlerimiz geldi, beraberinde AFAD yetkilileri, kurtarma ekipleri geldi, devletimiz oradaydı onlara çok teşekkür ediyorum. Üçüncü gününe kadar biz mücadelemizi yaptık, ondan sonra devletimiz oradan aldı uçakla Adana Şehir Hastanesine götürdüler. Oradan da sağlık kontrollerini tamamlayıp, hastaneye yakın olalım diye Ceyhan'a yolladılar. Şu an Ceyhan KYK Yurdundayız, burada da çok şükür şartlarımız çok iyi, burada yardım eden gönüllü devlet erkanımıza çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.